30 Haziran 2011 Perşembe

Wenger'in Mektubu,Amatör Ruh,Nostalji...

Wenger'den taraftara mektup!
“Kulübün transferdeki suskunluğundan rahatsız olan bir Arsenal taraftarının kendisine postaladığı mektubu okuyan tecrübeli çalıştırıcı üşenmedi ıslak imzasıyla cevap yazdı. Nedenleri bir bir anlattı...

Arsenal’in başarılı teknik patronu Arsen Wenger, her zaman ilgi odağı olan tavırlarına bir yenisini daha ekledi. Aslında her şey, bir taraftarın kulübün transfer konusundaki politikasını eleştiren bir mektubu kaleme almasıyla başladı.

Yıldız isimlerin kadroya katılmamasından dert yanan taraftar, üzüntüsünü yansıtan mektubu Wenger’e gönderdi. ‘Anlayış farkı’ ve ‘taraftara verilen değer’ bu noktada ortaya çıktı. Dünyanın en saygın teknik adamları arasında gösterilen Fransız hoca, taraftarın bu mektubunu okuduktan sonra yırtıp atmak yerine, takdir edilecek bir tavır gösterdi. Taraftara, kulübe gösterdiği yakın ilgiden dolayı teşekkür eden Wenger, ıslak imzasıyla gönderdiği ve The Sun Gazetesi tarafından yayınlanan mektupta kulübün yaşadığı sorunlara vurgu yaptı.

HEDEF: NOKTA ATIŞI
Wenger, takımın Premier Lig’i 4. sırada tamamlaması ve Avrupa’da başarısız bir tablo çizmesinin sorumluğunu üstüne alırken, “Çok iyi bir kadroya sahibiz. Eksiklerimiz var. Ancak biz kulüp olarak 50 milyon poundluk transferler yapacak durumda değiliz. Bu nedenle transferde hedefimiz nokta atışları yapmak” ifadelerini kullandı.

Wenger mektubunda Arsenal seyircisinden duyduğu memnuniyeti de belirtirken, geçen sezon kağıt üzerinde başarısız olmalarına karşın Şampiyonlar Ligi şampiyonu Barcelona’yı mağlup etmeyi başarmış bir takım olduklarının altını çizdi.”

Bugün gazetemi alıp okurken dikkatimi çeken haberlerden birisi bu idi. Paylaşmak istedim. Üzerine de birkaç kelam etmek…

En geniş açıyla olaya bakmaya başlayalım. Burada olan olayın kahramanı Wenger’i takdir etmek boynumuzun borcudur. Amma ve lakin bu olayın kutsallaştırılmasına gerek yoktur. Hatta haber niteliği taşımasına gerek yoktur. Çünkü insaniyet bilen ve taraftarın kulübün her şeyi olduğunun farkında olan bir menajerin normal bir şekilde bu tarz şeyleri yapması gerekir.  Yıldırım Demirören’in sözleri kulaklarımda çınlıyor bu yazıyı yazarken. Taraftar kulübün müşterisi olmalı tarzında son derece profesyonel(!) lafları vardır şahs-ı muhteremin. Ancak unuttuğu bir şey var ki Beşiktaş’ı, yıllardır tek kupa görmeyen Arsenal’i, Barcelona’ya kendi sahasında 6-2 gibi skor ile yenilip hezimet yaşayan Real Madrid’in bile bağlı olduğu ve hesap vermek zorunda olduğu tek yapı taraftar oluşumlarıdır. Çarşı, Fossa dei Leoni tarzı oluşumlar değil bahsettiğim. Yalın, açık sözlü, aşkla oluşan yapılar. Son cümlem için yazdığım grupları tenzih ediyorum.

Aslında burada bahsetmek istediğim şey taraftar oluşumları veya Arsene Wenger’in pek duygusal(!) mektubu değil. Bahsetmek istediğim şey Arsenal gibi büyük bir kulübün bile mali açıdan ne denli güç durumda olduğu. Wenger’in mektubunun Türkçe meali kısaca: Yıldız alacak paramız yok!.. Hal böyle iken kulüplerimizin içinde bulunduğu mali yapıyı açıklama eziyetinde bulunmayacağım kendime. Birisi başkanına borçlanır, öteki her fırsatta Riva’yı satarız der. Ancak realizm akımının açtığı yolda gözüken tek şey  1 Temmuz 2011 itibari ile o meşhur UEFA kriterlerinin devreye girecek olması. Kısacası kazandığın kadar harcarsın arkadaşım diyor UEFA Avrupalı kulüplerimize. Durum bu kadar anlaşılır olmasına rağmen  taraftarlarımızda –Özellikle Beşiktaş taraftarı adına- bir yıldız isteme durumu fenomen haline gelmiş vaziyette.  Tabi ki yöneticilerin de bunda suçu var; ancak takkeyi öne koyup düşünme vakti gelmiştir. Arsenal gibi bir devin 18 yıllık menajeri bu kadar açık bir şekilde beyan ederken durumu; kör olup bazı şeyleri görmezden gelmek ağır gelir.

Daha da özele inelim. Amatör branşlarımız neredeyse kapanmak üzere. Basketbol takımı kaptanına kadar dağıldı. Hentbolda ekol olan takımımızın sporcuları 7-8 aydır maaş alamıyor. Durum tek kelime ile REZALET! Beşiktaş’ı futboldan ibaret görmek yanlıştır.

Taraftar profilimiz git gide değişmekte. O övündüğümüz asi ruhlu, amatör ruhunu koruyabilen taraftar topluluğumuzun görüş açısı değişmekte… Daha bir pragmatist olunmakta. İstediğimiz alınsın denmekte. Yazık. Koskoca Beşiktaş taraftarına yazık. Şeref Bey’in “Feda olsun!” deyişine yazık. Baba Hakkı’nın emeklerine yazık. Süleyman Seba’ya yazık. Serpil Hamdi Tüzün’e yazık. En önemlisi kendimize yazık… Beşiktaş taraftarı bu değil, Beşiktaş’ın ruhu bu değil. Beşiktaş’ın özü bu değil. Biz ki öz kaynak düzeniyle övünen takımdık. Barcelona’nın yaptığını yapmak için ilk adımı atan kulüptük. Alt yapıya önem verirdik. Şimdi hepsi bir hiç haline getiriliyor. Amatör ruhumuzu da branşlarımız gibi kapamaya çalışıyorlar. Biraz sağ duyu, biraz eskiler, biraz nostalji…

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...