Bambaşka iki kulüp... Temsil ettikleri gelenekler, alışkanlıklar, düşünce sistemleri, hitap ettikleri insan kitlesi... Hepsi bambaşka lakin son zamanlardaki ortak noktaları herhalde özellikle son dönemde Şampiyonlar Ligi finalinde kaybeden taraf olmaları. Yine bir diğer ortak noktaları ise bu kupayı arzuladıkları kadar hiçbir başarıyı arzulamıyor olmaları. Roman Abramovich'in sırf bu yüzden Jose Mourinho'yu yaktığını biliyoruz. Beriki tarafta ise Uli Hoeness gibi bir karizmatik lider var. Yine Roman ile benzeri duyguları yaşayan.
Yukarıda saydıklarıma ek olarak, Chelsea için tek anlamlı bir mücadele de değil bu geceki final. Uzak anlamında prestij ve Avrupa kupalarında devamlılık fikri yatıyor. Kazanamadıkları takdirde önümüzdeki yıl Şampiyonlar Ligi'nde yoklar. Eğer ki kazanırlarsa Kuzey Londra'nın sahibi Tottenham Şampiyonlar Ligi'ne gidemeyecek. Anlayacağınız, dengeler çok hassas. Almanlar'ın tarafında ise bir yıl içinde üçüncü kez bir kupaya yaklaşılıp kazanılamaması açıklanamaz bir hal alacak. Belki de Bayern "looser" damgası yiyecek iyi mi?
Hassas dengeler saha içinde de vuku buluyor. İki taraf adına da çok önemli eksiklikler var. Bayern'de Holger Badstuber, Luis Gustavo ve David Alaba yok. Özellikle defans hattı için tehlike çanları çalıyor demektir. Badstuber bir stoperden öte Bayern'in oyunda topun ayağına ilk değeceği futbolcusu. Aynı zamanda defansın "orkestra şefi" de diyebiliriz. Yedek kulübesinde yerine oynayabilecek bir tek stoper dahi yok. Anatoliy Tymoshchuk ile boşluğu dolduracak gibiler. Bu oyun kurumu açısından tölere edilmek anlamına gelir, evet. Anatoliy'nin liderlik vasıfları ile "şeflik" görevi de doğru yere gelecek diyebiliriz fakat sürekliliğin olmaması nedeniyle aksama olarak sahaya akis edecek bir zorunlu monteleme olacak. Öte yandan Alaba'nın sol bekte oynayamayacak olması savunma açısından eksiklik olsa da daha önemlisi Ribery'nin efektif oyununun bozulması anlamında direkt olarak etkili olacaktır. Robben-Ribery ikilisinin arkasında ne zaman Lahm ya da Alaba gibi bir bek olduysa işte tam da o zaman performanslarında patlama yaşandı. İnanmayan zorlanmadan Robben'in arkasında Rafinha ile oynadığı maçlardaki istatistiklerine, daha sonra da Lahm ile birlikte oynadıkları maçların istatistiklerine bakıversin. Şaşırtıcı düzeyde bir etki kesinlikle. Öte yandan yerine Contento'nun oynayacağını düşünecek olursak bu Bayern'in sol kanadında defansif olarak problemin minimize olacağını bize çıtlatabilir. Tecrübe faktörünün önemini de gözden kaçırmamak lazım pek tabii. Gustavo'nun yokluğu ise sadece savunmadaki çıta yükselten sertlik olarak Bayern'e eksi olarak dönebilir. Mavilerde ise John Terry, Branislav İvanovic, Raul Meireles ve Ramires yok. Defans hattının neredeyse toptan değişeceği aşikar ancak tam olarak şu isimler oynayacak demek hata olur. Sürprize açık durumlar. Orta sahada Meireles ve Ramires'in yokluğu özellikle de Ramires'inki hücumda etki kıran cinsten. Di Matteo'nun seçimleri burada önemli olacak gibi gözüküyor.
Maçın genel durumuna bakacak olursak belirleyici faktörler Chelsea'nin savunma konsantrasyonu ve Kroos-Schweinsteiger ikilisinin Bayern'deki performans gibi duruyor. Maviler eğer Barcelona serisinde olduğu gibi savunma konsantrasyonunu yüksek tutarsa iş hücum üçlüsünde bitecek. Kalou-Drogba-Mata gibi duran o üçlünün artık alışık olduğu şey "gerilla" taktiği. Özellikle de Drogba direkt olarak bu ayrıntıdan dolayı MVP adayıdır. Öte yandan Kroos-Schweinsteiger ikilisinin inanılmaz pas yüzdesi ile topun devamlı Bayern'in ayağında kalması da kuvvetle muhtemel. Savunma konsantrasyonunu bu yüzden ön plana çıkardım. Konsantrasyon demişken Bayern'in dış etkenlerden dolayı aşırı motive olacağını düşünmekteyim. Alman ırkının çalışkanlık vb. üstün özellikleriyle de birleşince Bayern'in bir adım önde olduğunu düşünmekteyim. Allah'ın bildiği de kuldan saklanmaz. Gönlüm de Bayern'den yana. Açıkçası eski oligark Roman'ın kıvranırken görmek çok da hoşuma gidecek.
Ufuk Tolga Aldırmaz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder