7 Kasım 2011 Pazartesi

Vur Dedik Öldürdün be Hoca!

Öncelikle tüm İslam aleminin bayramını tebrik eder;  sonra da bize çifte sevinç yaşatan Ergin Ataman ve öğrencilerine teşekkürlerimi sunarım. Çifte bayramı yaşamamıza vesile olduklarından dolayı tabii. Carvalhal’in takımından da güzel bir galibiyet bekleyip bu tatili keyifli bir şekilde geçirmeyi istemek de en doğal hakkımızdı. Hele ki yükselişte olan Kartal’dan!

Kadroyu yine kordu hocamız. Bu istikrarı sürdürüp, doğruları yapan Carvalhal’i her yazımda olduğu gibi tebrik ederim.  Ufak tefek nüansların olması kadar da doğal bir şey yoktur ki Almeida-Pektemek değişikliğinde olduğu gibi… Bir de bu değişiklikler olumlu yönde etki yaratırsa değmeyin keyfimize.

İlk yarı itibari ile yine o “alışılmaya başlanmış” oyun oynanıyordu. Erken de bir gol bulundu ve çok daha rahat hareket eden bir Kartal’ı sahada bulduk.  Tabii bunda Gençlerbirliği’nin bilinçsiz ileri çıkışları ve alan boşaltması da etkiliydi. Nitekim Pektemek ile biraz da şans sayılabilecek ancak takipçiliğin ürünü olan bir gol bulduk. Gollerin yanı sıra Egemen ve Veli’nin performansı yine göz doldururken; Aurelio ve Quaresma başta olmak üzere oyuncuların üzerinde “fazlaca” yorgunluk göze çarpıyordu. Oyuncular her geçen dakika tükeniyor gibiydi.

İkinci yarının başlamasıyla birlikte Beşiktaş tekrar sazı eline aldı ve Veli’nin olağanüstü pası ile Pektemek’in ayağından bir gol bulma şansı daha yakaladı ancak Pektemek bunu resmen elinin tersiyle itti. İşte maçı buradan sonra farklı bir şekilde ele alabiliriz. Eğer maçı iki yarıya ayıracak olsak kırk beşer dakikalık dilimler halinde değil de bu pozisyon önce ve sonrası olmak üzere ayırım yapardık. Kısacası bu pozisyon maçın kırılma noktasıydı. Aurelio’nun bu dakikalarda oyundan daha da fazla düşmesinin getirdiği handikapın neticesi olarak da Gençlerbirliği orta sahada çok daha rahat pas yapıp kanatlara daha rahat deplase olabiliyordu. Nitekim art arda iki hayati gol vuruşu yaptılar. Özellikle Hurşut’un golünü Ernst’in golüne benzetirsek yanılmayız. Bu gollerden sonra sazı eline alması beklenirken daha da kötüleşmeye başladı Kartal. Uzatıp canınızı sıkmak istemiyorum iki tane daha berbat gol yedi ve maçın skorunu kendi elleriyle(ayaklarıyla) tayin etti: 4-2…
Yenilen üçüncü gol kesinlikle bir anlaşmazlık burada iki oyuncuya da kızmak hata olur ancak Egemen’in geri pasları bir daha kale sahası içine atacağını sanmıyorum. Bize kattığı şeyler düşünülürse kaybedilen üç puan için “Canı sağ olsun!” demek de bize düşer.

Carlos Hoca’nın da sonradan söylediği gibi takımda belirgin bir yorgunluk var. Bunun üzerine milli maç ilaç gibi gelecektir tabii ancak bu kadar yoğun tempolu 4-5 maça en az aynı 8 oyuncuyu sahaya sürerek bu maçın gitmesinde en büyük etkiyi yarattı. Vur dedik öldürdün be hocam sen de bu istikrar işini!
Kaybedilmiş bir üç puan olabilir. Üzülmemiz de gayet normal ancak ilerisi için dersler çıkarmak çok önemli. Rıza Çalımbay Hoca’nın yenilgi sonrası demeçlerine benzediğinin farkındayım. Basit goller yediğimizi de es geçmemeliyiz keza önemli nokta takım olmakta. Beşiktaş her geçen gün daha iyi bir “takım” oluyor. Unutmayın! 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...