Özellikle derbi mücadelelerinde herhangi bir tarafın eksiği çok ise diğer tarafın favori olarak gösterilmesi gayet doğaldır. Beşiktaş'ta bu kadar eksiğin varlığında Fenerbahçe'nin de hele ki kendi sahasında oynarken favori gösterilmesi çok da abes değil. Ayrıca Fenerbahçe deplasmanı Türkiye'nin en zor deplasmanları sıralamasında bir numaradır. 34 maçtır yenilmeyip bu maç ile birlikte 35'e çıkardıkları "evinde yenilmezlik" serisi hiç de azımsanacak bir seri değil.
Kadrolara bakacak olursak Beşiktaş aşağıda göreceğiniz kadro ile mücadeleye çıktı. İlahi bir el mi diyeyim yoksa sakatlıklar/cezalılardan ötürü mi bilemediğim "zorunlu rotasyon" ile sahada yerini alıyordu Beşiktaş. Bana kalırsa Carlos Carvalhal elindeki oyuncuları en iyi şekilde harmanlamış. Bir ihtimal Toraman'ı sağ beke çekip Tanju'yu sola alarak Ersan'ı riske etmeyebilirdi ki çok şükür tekrar bir problemle karşılaşmadan mücadeleyi bitirdi.
Fenerbahçe tarafına geçecek olursak hepimiz tarafından bilenen o klasikleşmiş düzende çıkıp zaten gayet güçlü olan kadrolarında bari sırıtan santrafor bölgesine de Moussa Sow gibi önemli bir isimi ekleyerek mücadeleye çıkıyorlardı. Burada da Sow'un direkt olarak oynaması konusunda Aykut Kocaman'ı eletirebiliriz ek olarak da Gökhan Gönül ve Emre konusunda. İki futbolcu da sakatlıktan yeni çıkmışken oynatarak büyük bir kumar oynuyordu keza ikisi de çıkmak zorunda kaldı. Tıpkı geçen hafta Carlos Hoca'nın Hilbert konusunda yaptığı acelecilik gibi...
Hatırlayacaksınızdır mutlaka. İlk yarıda tadı damağımızda bırakan bir futbol oynanmıştı. Maça başlamadan önce bir yanım inşallah yine böyle olur derken diğer yanımda da iki takımın formsuz oluşuna kafayı takıp vasat bir mücadele yaşanacağını düşünüyordu ki öyle de oldu. İlk yarıya bakacak olursak Fenerbahçe maça beklediğimiz gibi başladı. Baskılı, oyunu önde kuran ve bir an önce golü yakalamaya çalışan bir şekilde. İlk on beş dakika bu istediklerini de yaptılar lakin Beşiktaş'ın kadro yapısına en uygun durumu ortaya çıkardılar. O da tahmin edeceğiniz gibi kontra-atak futbolu. Holosko ile etkili olunabilecek pozisyonları harcarken Beşiktaş, Fenerbahçe de sayıca o dakikalarda çoğalan duran toplarından birini gole çevirdi. Golden sonra daha sağlam oynadılar. Defans hattını daha geriye çekip özellikle Emre'nin dinamizmi ile ortada baskıyı uyguladılar. Bu da Beşiktaş'ın yarasını kaşıdı resmen. Fernandes'in eksikliğide top yapamayarak bocaladılar bir süre lakin Ernst kendini gösterdi ve o pas geçidini oluşturdu. Buna rağmen Beşiktaş pozisyon bulamadı. Gelgelelim Fenerbahçe de tam aksi yöndeydi. Stoch'u kullanarak Tanju'nun kanadını perte çıkardılar. İlginçtir Alex yerine hücumları Stoch kanalıyla yönlendirdiler. İlk yarı bu şekilde geçilirken Gökhan Gönül'ün çıkması ile sağ kanat işlevsiz hale geliyordu.
İkinci yarı Beşitktaş'ın klasik, Fenerbahçe'nin de klasikleşme yolunda ilerlediği şekilde başladı. Beşiktaş soyunma odasından güçlü, dinamik ve istekli dönerken Fenerbahçe de daha fazla geriye yaslanıp yorgun şekilde dönüyordu. Açıkçası bunu en faza on dakika süreceğini tahmin etmiştim ancak öyle olmadı. Beşiktaş inanılma bir şekilde oyunu domine ediyordu. Tabii bunda Emre'nin çıkması ve Fenerbahçe'nin ileride top tutamamasının da Beşiktaş adına olumlu yönde etkisi vardı. Baskı arttıkça pozisyonlar da gelmeye başladı lakin bu baskıyla pozisyon sayısını oranladığımız gerçekten düşük bir barem elde ediyoruz. İşte sıkıntı da tam bu noktadan kaynaklandı. Yobo-Serdar yumuşak karnını fazla deşemeyen Beşiktaş'ın gol bulamamasına da şaşırmamak lazım. Oyunun son dakikalarına da gelindiğinde Sow'un attığı gol ile Fenerbahçe maçın skorunu ilan ediyordu: 2-0...
Maç analizine ek olarak Gökhan Gönül ve Emre Belözoğlu'nu özverilerinden dolayı tebrik etmek istiyorum. Alex'in bu düşen performansının sebebini de yorgunluğa bağlıyorum. Beriki tarafa gelirsek Veli'ye kocaman bir alkış, Tanju'nun da ikinci yarıdaki performansı çok iyiydi. Aynı zamanda Sivok-Egemen ikilisi gerçekten önemli bir ikili bunu da belirtmekte fayda var.
Teknik direktör performansına bakacak olursak iki teknik adam da oyunu okumada sıkıntı yaşadılar. Resmen geriden takip ediyorlardı. Carlos Carvalhal büyük maçları iyi oynatma konusunda sıkıntı yaşamazken ilk defa bu süreklilik sekteye uğradı. Fazla irdelememek de lazım. Aykut Kocaman ise takımının kendi yarı sahasına hapsolmasına reaksiyon göstermeyerek kendi fişini çekebilirdi lakin karşısındaki Beşiktaş onun için şanstı.
Hakemlere gelecek olursak bir iki pozisyon dışında gayet iyiydiler. Derbinin stresini iyi kaldırdılar. İlk defa hakeme değiniyorum mazur görün ancak gelmek istediğim nokta son yıllarda ilk defa bir derbi sonrası hakemin konuşuluyor olmaması. Bu da hakemin iyi olduğunun ispatıdır.
Son olarak da Fabian Ernst'e değinmek istiyorum. Gerçekten mükemmel bir profesyönel. Onun gibisini bulmak gerçekten de zor. Parasını alamadığı gerçeği de her yerde dile getiriliyor. Dün bu bloga yolladığım post u şuradan görebilirsiniz. Dediğimde haklıymışım. Sahadaki Beşiktaş o. Bu takım onun çevresine inşaa edilmeli, başkasının değil.
Ufuk Tolga Aldırmaz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder