14 Şubat 2012 Salı

"Şeytan Ayrıntıda Gizlidir"

Hepimizin bildiği gibi Beşiktaş çok kötü bir süreçten geçiyordu. Formsuzluk desek bir türlü ödenmeyen paralar desek başka türlü yönetimsel durumlar bambaşka türlü. Nereden tutsanız elinizde kalıyordu yani. Gün geçtikçe de kaosa sürüklenen bir futbol takımı ve camia vardı. Mete Düren’in de dediği gibi bu durumdan çıkmanın kestirme yolu direkt olarak bu maçı/turu kazanmaktan geçiyordu.

Rakip geçen senenin UEFA Avrupa Ligi finalisti ve son derece formda bir ekip. Liglerinde yedi maçlık galibiyet serisinin altısında gol bile yememiş bir ekip. Kadrolarını değerlendirmek çok gereksiz çünkü ciddi anlamda mükemmel bir ekipler.  Ülke futbolumuza hiç de yakın olmayan bir terim yani: Takım…

Carlos Carvalhal her zaman için maç planlamasını iyi yapan bir teknik adam oldu. Yine bugünkü on biri çıkarırken de bariz bir şekilde takımına maça göre şekil aldırdığını gösterdi(En azından Avrupa mücadeleleri için.). Net bir şekilde 4-1-4-1 dizilişi ile sahaya takımını çıkarıyordu. İlerideki birin adı  Quaresma olurken, defansın önündeki bir ise Ernst idi. Quaresma’yı fiziksel yetersizliğinin varlığına rağmen isminin büyüklüğü ve futbol oynama isteği için adeta ileriye salıyordu. Kanatlara deplase oluşu ve oralardan yaptığı zorlamalar da fena bir hamle olmadığını gösteriyordu. Aynı şekilde Ernst’i de resmen bir emniyet sübabı olarak kullanıyordu. Ufak bir örnek verecek olursak kanat beklerinden birinin hücuma çıkışı ile Ernst o bekin yerine doğru mıknatısla çekiliyormuşçasına kayıyordu.  Braga’ya gelecek olursak bilindik, klasikleşmiş on biri ile sahaya çıkıyordu. Özellikle Alan’ın kanadı olan sağ kanadı etkin bir biçimde kullanma çabasındaydılar.

İlk dakikalardan itibaren Braga topa hükmeden taraftı. Aslında onlar adına pek de alışıla gelmiş bir oyun düzeni değildi bu. Lig mücadelelerini saymazsak genelde oyunu dengede götürüp kontra-ataklardan rakiplerini vurmayı temel prensip haline getirmişlerdi. Herhalde bundan olsa gerek dakikalar ilerledikçe oyun dengeye oturuyordu. Beşiktaş’ın mental yenilgisini de göz önünde bulundurmak lazım. Dakikalar geçtikçe onlar da kendilerini hatırlamaya başladı. Quaresma’nın seriliğini kullanarak bulduğu pozisyoncuklar dışında Beşiktaş’ın atağı kırmızı karta kadar yoktu. Keza Braga’nın da öyle. Kırmızı kart ise maçın seyrini bariz şekilde değiştirdi. Beşiktaş Fernandes’i biraz daha öne atma imkanı buldu. Fernandes de topla buluşmalarını etkili kullanıyordu. Nitekim istenen gol de beklenenden erken bir şekilde geldi. Bu senenin klasiği olan kornerden…

Soyunma odasından skor ve sayısal avatanjla gelen Beşiktaş’ın oyunu beklemeye dayalı idi. Bekleyip vurmak diyelim. Aynı şekilde savunmadan ve düzeninden hiçbir şekilde ödün vermemenin avantajını Braga’nın kendi silahı ile vurdular. Fernandes’in aklıyla şekillenen kontra-atak sonucunda Beşiktaş Simao’nun ayağından ikinci golü buldu. Bunların sonucu rakip teknik adam Jardim’in yaptığı değişiklikler de cesaret açısından ayakta alkışlanacak bir durum. Beşiktaş’ın da ekmeğine yağ sürmüş oldu. Ancak Beşiktaş buna pek tenezzül etmedi. Rakibin üstüne gitse de o taarruz taktiğini akıllarından silmiş gibiydiler. Burada da Carvalhal devreye giriyor. Garantici kişiliği oyun planlarından ödün vermelerine el vermiyordu. Carvalhal demişken Carlos Hoca’yı tebrik etmek lazım. Tuttuğu takımı mükemmel analiz etmiş. Kendi kadrosunun da yapabileceklerini göz önünde bulundurup tabiri caizse haddini bilen bir şekilde takımını sahaya çıkarmış. Biraz bu taktik biraz da kırmızı kartın sayesinde Beşiktaş tur için mükemmel bir skor ile İstanbul’a dönüyordu: 0-2…

Bireysel olarak bakacak olursak Beşiktaş taraftarının adına şiir yazdığı Fernandes’i öve öve bitiremem. Ne diyelim. Taraftarın da dediği gibi “Tarikat kur müridin olalım…” Gerçekten istediğinde inanılmaz oynayabiliyor. Belalımız Quaresma’nın ise form tutması gerekiyor. Bu isimler dışında ise takım olarak Beşiktaş’ı kutlamalıyız. Kesinlikle mükemmel organize oldular. Özellikle Sivok-Egemen ikilisi takıma resmen defans yapmayı öğretiyor. Ernst’in de organizasyonuyla güzel bir takım oyunu oluşuyordu. Öteki tarafa geçecek olursak Marcio Mossoro’nun gerçekten alkışlanacak bir performansı vardı. Jardim’in yaptığı “ekmeğe yağ sürme” olayı da işte buradan geliyordu. Mossoro’nun çıkışı tümüyle Fernandes’i yalnız bırakıyordu. Öte yandan Alan’ın bu takımın her şeyi olduğunu görmemek elde değil.

Bitirmeden önce birkaç şey daha söylemeliyim. Mottolaşmış olan “Şeytan ayrıntıda gizlidir.” Sözünü öne sürüyorum. Hakem’in bu denli kart göstermeye meyilli olması gerçekte Beşiktaş’ın ekmeğine yağ süren şeydir. Hollandalı düdük sahibine ayrıca bir teşekkür etmeliyiz. Bu maç ve –inşallah gelecek- tur Beşiktaş adına gerçekten çok önemliydi.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...