29 Mayıs 2013 Çarşamba

Sporda Şiddet

Öğrenciyim. Neticesinde bazen -pek alışık olmasam da- ödev konusu seçmek ve onu kağıda dökmeniz gerekiyor. Uluslararası Sosyal Politika dersim için seçtiğim ödev konum: Sporda şiddet. Buraya da aktarayım dedim. İlgisini çekene.

"Geçtiğimiz günlerde derbi olarak nitelendirilen Fenerbahçe-Galatasaray müsabakasının ardından maçtan dönen Burak Yıldırım’ın kalbinden bıçaklanıp öldürülmesi ile spor müsabakaları ve sonrasındaki şiddet tekrar ayyuka çıktı. Toplumumuzda oluşan birçok örnekten sadece biri Burak’ın öldürülmesi idi. Öyle ki Burak taktığı kaşkol yüzünden karşı tarafın kinine maruz kalarak ortada bir durum yok iken öldürülecekti.

Spor, dünya üzerinde birçok sebep ile insanların bağlandığı bir olgudur. Sporun dünyamızda çeşitli yansımaları vardır. Olimpiyat tarihinden de anlaşılacağı gibi başlarda toplumların kaynaşması ve birlik, beraberlik duygusunun pekiştirilmesi sebebi ile üstünde uzlaşılacak bu etmen gün geçtikçe evrim geçirecektir. Özellikle günümüzde liberal toplumların gelişimi ve kapitalizmin yansıması olarak endüstriyel yaklaşım sporun çeşitli kesimler tarafından kullanılması için büyük bir araç olacaktır. Bunun en büyük göstergesi çeşitli dönemlerde sporun politika ve ideolojilerin bir reklam panosu misali kullanılmasıdır.

Kitleleri peşinden sürükleyen spor, toplumların özünü oluşturan ögelerden biridir. Bundan ötürü sosyolojik incelemeler yapılırken toplumların fazlaca ilgi gösterdiği spor dalları irdelenmektedir. Ülkemizdeki spor anlayışını toplumsal olarak ele almamız gerekirse öncelikle futbol dalını ele almamız gerekmektedir. Devlet tarafından desteklenen spor daha doğrusu futbol kulüpleri, çoğunlukla “Kamu Yararına Dernek” statüsünde ele alınmaktadır. Bundaki en büyük etmen ise kulüplerin sahip oldukları taraftar kitlesidir. Bu taraftar kitlesi çeşitli psikolojik ve sosyolojik incelemelerin ortaya koyduğu gibi çeşitli sebepler ile kulüpleri destekleme yolunu seçmektedirler. Örneğin köyden kente olan göçün en önemli örneği olan Anadolu’dan İstanbul’a göçün bireylerde yarattığı ait olma hissiyatını verebilecek en önemli olgu bu spor kulüpleridir. Bunun yanında bireyler takımları ile kendilerini öyle özdeşleştirirler ki gerek kulüplerinin yöneticileri gerekse de sporcularını birer rol model olarak benimseyebilmekte, onlarla yeri geldiğinde birer gönül bağı kurmaktadırlar. Bu durumun getirisi olarak ahlaki değerleri ve bu bilinci kulüpleri ile paralel biçimde geliştirme gelecektir. Öyle ki gün geçtikçe bu yaşanan süreç bambaşka bir boyuta taşınacaktır. Nesiller, bu durumu iyice abartacak ve rakip olgusunu düşman olgusu ile karıştıracaktır. Takımlarına karşı besledikleri duygu şehvetle artarken rakibe karşı iyiden iyiye kin güdülmeye başlanıp gerçek dünyanın doğrularını görebilmekten aciz olacaklardır. Bu durumun oluşmasında çeşitli birey dışı sebeplerin de etkisi olacaktır. Yine örnek olarak kitle iletişim araçları paralelinde yazılı ve görsel medyadaki bilinçsiz yol göstericiler, yukarıda belirttiğim gibi yöneticiler ve sporcular, müsabakaların karar veren merciileri(hakem vb.) ve hatta kural koyucuların(federasyonlar vb.) dahi bu durumu etkilediği son derece açıktır.

Bu durumun neticesinde gün geçtikçe büyüyen kulüpler çeşitli spor dallarına el attılar. Amatör branşlar olarak nitelendirdikleri futbol dışı şubelerin gün geçtikçe artması yukarıda bahsettiğim kendini taraftar olarak addeden kesimin ilgisinin de diğer spor dallarına kaymasına sebep oldu. Ardından gelen takım destekleme düşüncesi rakibe karşı olan nefret ve kin ile birleşince özellikle üç büyük kulüp olarak nitelenen kulüplerin olduğu her spor dalı müsabakasında irili ufaklı çeşitli şiddet olaylarının oluşmasına sebep oldu. Önceleri “Beyefendi sporu” olarak nitelendirilen Basketbol dalına kayan ilgi ile bu müsabakalarda oluşan şiddet ile kanıtlandı. Daha sonraları ise bu durum Tekerlekli Sandalye Basketbol’una kadar uzandı. Müsabakaların oynandığı alanın dışında başlayan olaylar gün geçtikçe alan içine kaymaya başladı. Sporcuların da bu nefret ve kin tutulan ortama bir nevi ayak uydurması ile olaylar normalleşti. Bu süreç, neticesinde Burak Yıldırım’ın öldürülme olayına kadar gelecekti.

Bu şiddetin en büyük nedeni kitlelerin toplumdaki öfke birikimlerini en uygun olarak spor organizasyonlarında dışa vurabilmeleriydi. Toplum içinde yaşanılan çeşitli olaylar, siyasal yöneticilerin tutum ve davranışları, günlük hayatta bireylerin yaşamaya maruz bırakıldığı ezilmişlik duygusu; kendileri gibi insanları buldukları tribün gibi ortamlarda bu öfke birikiminin boşaltılabilmesini sağlayacaktı. Üstüne üstlük bir de yukarıda bahsettiğim o toplumların liberal gelişimi ve kapitalizmin gün geçtikçe artan şiddeti neticesinde insanlara dayatılan kazanma mantığının da yerleşmesi ile günlük hayatta elde edilemeyen birçok şey kısa yoldan kulüpler üzerinden tatmin olabilme güdüsü de taşımaktadır.


Rahatça dışa vurulan bu öfkenin, rahatlık kısmının yok edilebilmesi için devlet tarafından çıkarılan bir yasa mevcut. Buna karşın bu yasanın ne kadar uygulanabildiği ise büyük bir soru işareti. Uygun alt yapının ve kalifiye kolluk kuvvetlerinin oluşturulmaması yasanın uygulanabilmesi önündeki en büyük engel. Bu noktadan ve yukarıda saydığım sebeplerden ötürü de anlaşılabileceği gibi bu şiddetin oluşması daha doğrusu bu noktalara varmasının en büyük sebebi devlet olarak göze batmakta. Devletin belli başlı konularda pasif kalması ve toplumda yeterli spor ahlakının oluşabilmesi için gerekli adımları atmaması en büyük sebeptir. Spor ahlakının futbol tribünlerinden çıkarılıp gelişmiş spor ülkelerinde olduğu gibi alt yaş kategorilerindeki çocukların spora teşvik edilmesi ile bu çocuklara devredilmesi şiddetin yok edilmesi anlamına gelecektir. İşte bu noktada alt yapı yatırımlarının artması uzun vadede sorunların çözümü anlamına gelecektir. Bunun yanında elzem olan şey ise vatandaşların bir şekilde refahının yükseltilmesidir."

Ufuk Tolga Aldırmaz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...