17 Mayıs 2013 Cuma

Direction Nationale du Contrôle de Gestion




Direction Nationale du Contrôle de Gestion yani dilimize Ulusal Yönetim Kontrolü Müdürlüğü şeklinde garip bir biçimde çevirebileceğimiz olan kurum Fransız futbolunda büyük önem arz etmekte. 1984’te kurulan bu organizasyon Ligue de Football Professionnel (LFP)’e bağlı bir kurumdur. Kabaca, ülkedeki profesyonel futbol kulüplerinin hesaplarını inceleme ve denetleme hakkına sahip olan kuruluştur diye açıklamak yanlış olmayacaktır. Kulüplerin kaynaklarını verimli kullanmasını sağlayan, belirli sınırlar çerçevesinde gerekli olan düzeni sağlayan, kural ihlali yapan kulüplere yaptırım uygulama hakkı gibi görevleri ve sorumlulukları olan kurumun en büyük amacı Fransız futbolunda “ahlaki” bir düzen oluşturup bunu korumak.

Her futbol sezonu sonunda kurum, kulüplerin hesaplarını inceler. Kulüplere belirlenen ölçütlerin dışına çıkıldığı takdirde transfer ambargosundan tutun da küme düşürülmeye kadar çeşitli cezaları verme yetkisi mevcuttur. Liglerdeki takım sayısını belirleme gücüne dahi sahip olan bir kurumdan bahsettiğimizin altını çizelim.

2007 yılında Fransız Spor Bakanı Bernard Laporte’un eşit koşullarda yarışılması için tüm kıtaya bu programın uygulanması gerektiğini iddia etti.  Kamusal yükümlülükleri olan bu kurumun aslında bir nevi UEFA’nın Finansal Fair-Play düzenini yürürlüğe sokmasına rol model olduğunu söylememiz yanlış olmayacaktır.

Yıllardır Fransız kulüplerini Avrupa’nın üst düzey arenasında göremiyoruz. Bu yıl Paris Saint-Germain’in Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final oynaması Fransızlar tarafından önemli bir başarı olarak sayılmakta. Belki böylesine bir yatırım için pek büyütülecek bir başarı değil lakin Fransızlar’ın uzun yıllar boyunca süreklilik kazanmış bir başarı serileri olmadığını göz önünde bulundurmamız gerekmekte. Yukarıda bahsini geçirdiğim Direction Nationale du Contrôle de Gestion kulüplerin para harcama eğilimlerine ket vurmakta. Araplar’a satılan PSG’nin harcadığı para neticesinde bu başarının gelmesi tesadüf değil. Bu aşikar.

Uzun yıllardır Avrupa transfer piyasasında büyük meblağlar harcamayan Fransızlar aslında çok güzel bir bütçe dengesi örneğini teşkil ediyor. Bunun yanı sıra Marsilya’nın Lucho Gonzalez’e, Olympique Lyon’un da Lisandro Lopez’e harcadığı yüksek bonservis bedellerinin acısı şu an çıkmakta. İki kulübün ortak noktasının stadyumlarını yenilemek olduğunu da unutmayalım, önemli ayrıntıdır.

Direction Nationale du Contrôle de Gestion’un direktifleri doğrultusunda genç yetenekleri sürekli olarak ihraç etmek durumunda kalan kulüplerin Avrupa’da pek tutunamaması ve liglerin de cezbedici olmamasının aslında başat unsuru kurum oluyor dersek yanılmayız. PSG’in arkasından Monaco’nun da Rus patronlarının yatırımları neticesinde Ligue 1’e yükselmesi ve yapılacak yatırımı düşününce yavaş yavaş ilgi odağı olunması iş değil. Bunun yanında Falcao gibi yıldızların da Monaco safına katılacağı kulislerde konuşuluyor. Bunun anlamı daha çok yıldız demek. Prenslik yasaları ile yönetilen Monaco için Fransızlar zaten kazan kaldırmış durumda. Federasyon 200 milyon Eurolar’ı bulan vergiyi istedi. Bu iş sürekli hale gelir mi bilinmez lakin ucu Direction Nationale du Contrôle de Gestion’un yok edilmesine ya da kurallarının daha elastik hale gelmesine kadar dayanırsa da hiç şaşırmam.

Elbette ki ben de her “endüstriyel futbol” karşıtı romantik gibi Arap ya da Rus sermayesinin futbolun içine fazlaca girmesine karşıyım. Buna karşın kendi ölçütleri ve markalaşma değerini yükseltecek olan bir Ligue 1’e hayır demeyeceğimi de peşinen belirteyim.  O yüzden şu an keyifli bir biçimde Ligue 1’in alacağı hali beklemekteyim. He, unutmadan belirteyim, Avrupa’nın en fazla borca sahip olan takımlarına bir göz atın isterim. Tık lütfen. Bunun yanında bir de Bayern örneği var ki Fransızlar’ın bunu uygulamasını yeğlerim pek tabii.

NOT: Lyon'un Avrupa başarılarını görmezden gelmedim. Olaya büyük fotoğraftan bakıyoruz.

Ufuk Tolga Aldırmaz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...