5 Aralık 2012 Çarşamba

Rekorları Yaratan Adam


24 Haziran 1987, Rosario… Daha önce dünyanın kaderini etkileyecek isimlerden olan Ernesto Che Guevara’yı veren Arjantin’in bu şehri, belirtilen tarihte - Che’nin ölümünden yirmi yıl sonra- dünyada etki bırakacak olan bir isimin daha doğuşuna şahitlik ediyordu. Fabrika işçisi Jorge ve temizlikçi Celia’nın dört çocuğundan üçüncüsüydü bu isim: Lionel Andres Messi…

Messi’nin keşfi hiç de uzun sürmedi. Daha 5 yaşındayken babasının da fabrikadan artan zamanlarda “antrenörlük” yaptığı Grandoli adlı küçük ve mahalle arasına sıkışmış diye nitelendirebileceğimiz kulüpteki baba akranı Don Salvador Ricardo Aparicio tarafından; evlerinin duvarına  top çarptırırken ilgiyi üzerine çekerken keşfedilir. On kişiden oluşan küçük takımın eksiğini tamamlar. Bu noktaya kadar bilinen hikayeler Messi’nin babaannesi, annesi ve Aparicio’ya göre farklılık gösterse de olay bir noktada birleşir. Top sağ ayağında iken duraksayan çocuk, sol ayağına aldıktan sonra Aparicio’da şaşkınlık yaratır. 5 yaşındaki bir velet gibi değil de, yıllardır futbol oynayan bir amatör gibidir.

Hastalık ve Değişen Hayat

1995 yılında yani 8 yaşındayken Messi, şehrin iki büyük takımından biri olan Newell’s Old Boys’un altyapısına giriş yapar. Burada güzel bir 2 yıl geçirmiştir. Gösterdiği emareler onun futbolcu olmaya yetecek ölçüde bir yeteneğinin olduğunu ortaya çıkarır fakat kulüp doktorları onun vücudunda bir şeylerin ters gittiğini düşünür. Yapılan testler sonucunda küçük Leo’ya “büyüme hormonu eksikliği” teşhisi koyulur. Jorge Messi’ye haber verilir. Doktorların söylediğine göre oğul Messi düzelebilecektir lakin bir dizi ilaç tedavisi görmesi gerekmektedir. İlaç tedavisi ise aylık dokuz yüz dolarlık bir gidere neden olacaktır. Dönemin Arjantin’i ekonomik krizdedir. 4 çocuğun yükü üstünde olan bir Arjantinli işçi ailesinin aylık dokuz yüz dolar verebilecek gücü yoktur. Jorge, yetkililere giderek durumu izah eder ve kulüp olarak bir şey yapılıp yapılamayacağını sorar. The Lepers yetkilileri böyle bir “yatırıma” gerek duymaz, zaten çocukta yeteri kadar ışık yoktur. Jorge oğlunu kulüpten alır. Sadece Arjantin değil, dünyanın sayılı kulüpleri arasındaki River Plate’in kapısını çalar. Oğlunun onlar için oynayabileceğini, karşılığında ise ilaç masraflarını karşılamalarını ister. Red cevabı alır. Son bir çare vardır. Zaten göçmen bir aile oldukları için Avrupa’daki akrabalarına haber yollarlar. Akrabaları Katalonya’da yaşamaktadır. Zamanın Barcelona koçlarından biri olan Carles Rexach’a Leo’nun durumundan bahsedilir.  Rexach da bir söz veremeyeceğini lakin onu denemeye alabileceklerini belirtir. Haberi öğrenen Jorge ve Celia elde avuçta ne varsa uçak biletine yatırır ve Leo ile birlikte Katalonya’ya doğru yol alır. Barcelona’da geçen birkaç günün ardından Leo’yu Carles’e götürürler. Antrenmanlara çıkması sağlanır ve bir hazırlık maçına çıkar. Bu maçta muazzam bir performans sergileyip beş gol atan Leo yıllar sonra Carles’e şu cümleleri kurdurtacaktır: “İki dakika içinde yeteneğini ve hızını fark ettim. Ona sözleşme imzalatmamak delilik olurdu.” Aynı zamanda bu, tedavi masraflarının da karşılanması anlamına geliyordu. Buna karşın tek şart vardı: Messi artık La Masia’ya emanet edilecekti. 


Yeni Maradona Olmaktan Korunma

La Masia hepimizin az çok bilgi sahibi olduğu o muazzam futbolcu fabrikasına dönüşmüş bir “çiftlik”. Ailesinden kilometrelerce uzak olan Messi, ikinci ailesini burada buldu. Gerard, Francesc ve Pedro en iyi arkadaşlarıydı. Onlar Messi gibi çok uzaklardan gelmeseler de ailelerinden uzak bir hayat geçiriyorlardı. Hocaları onlara ilk geldikleri gün de zaten bunu söylemişti: “Burası bir ev ve evinizde kocaman bir aile ile birliktesiniz.” Bu anlayış hepsinin gelişiminde büyük rol oynadı da diyebiliriz. Özellikle de Leo üzerinde pozitif bir etki sağladı. Öyle ki La Masia Gençlik Koordinatörü Albert Capellas kısa bir süre önce şunları söyler: “Burası sadece onların yaşadığı yer değil. Yemek yemeye geliyorlar. Bir sorunları olduğunda da anne ve babalarıyla konuşacak gibi bizi arıyorlar. Bizim için onlar birer yıldız değil. Sadece Leo, Bojan ve Andres. Onlara her zaman aynı öğütü veriyoruz: “ Sen iyi bir adamsın, değerlerini kaybetme.””

Yıllar geçer. Messi artık o hastalıklı çocuk değildir. Tedaviye cevap vermiştir ve boyu günden güne uzamaktadır. Buna paralel olarak fiziği de gelişim göstermektedir. İzleyen herkesin dikkatini çeker. Takım arkadaşları bile onun gelecekte tam bir Cule olacağından emin birer tavır takınırlar. 2005 yılına kadar sadece koçları, arkadaşları ve rakip takım oyuncuları tarafından tanınan Messi, Arjantin forması ile katılacağı U-20 Dünya Kupası’nda kendini dünyaya tanıtacaktır. Finalde 2-1 geçtikleri Nijerya karşısında iki golü de penaltıdan atar. Simon Kuper de bu durumun üzerine Futbol Adamları adlı kitabının ilgili bölümünde ilginç bir anektod aktarır. FM oynayanlar bilir; Chelsea’nin gözlemcilerinden birisi de Hollandalı Piet de Visser’dir. Finalde yan yana oturan Kuper- de Visser ikilisi hayran hayran Messi’yi izler. de Visser ikinci golden sonra “Maradona!” diye haykırır. Klasik düşünce artık oluşmaya başlar. Ariel Ortega’nın içi geçmişti, Marcelo Gallardo büyük bir balondu, Andres D’Alessandro aklını kullanamamıştı ve Javier Saviola da yeteri kadar kendini gösterememişti. Biri yeni Maradona olacaksa o da mutlaka Lionel Messi idi!

Ülkemizde bile yapılan Galatasaray’ın Hagi arayışı gibi Arjantin’in de Maradona arayışında olması çok doğal fakat bu, isimlerin ezildiğinin farkındalık bilincini yaratmaz. Bu da bir o kadar normaldir. Çünkü insanlar somut olanı görmeyi ve umut bağlamayı sever. Messi’nin geçirdiği dönemler ve yarattığı olgunluk seviyesi bunu rahatça aşmasını sağlayacaktır. Dünya üzerinde onun kadar mental anlamda güçlü olan futbolcu sayısı çok az. Bunun sebebi Messi’nin kaybedecek bir şeyinin olmaması, dolayısıyla geçirdiği süreçtir. Futbol oynamak için her türlü zorluğundan üstünden geldi.  Bu noktadan zaten baskıyı kırdı. Ekstrasında da La Masia avantajını kullandı. Herkes gözden kaçırabilirdi fakat Messi, Maradona’dan farklı olarak Avrupalı olarak yetişmişti. Avrupa’nın sistematiğini ve La Masia’nın da profesyonelliğini alarak rehavet duygusuna bünyesinde yer vermeyecekti. Üstelik ham yeteneğine farklı şeyler de ekleyebiliyordu. Öyle ki La Masia onu “Maradona olmaktan” ileride kurtaracaktır da. Pep Guardiola’nın takımın başına geçmeden önceki senesinde Ronaldinho’nun gece hayatına nasıl dadandığını ve düşkün olduğunu hepimiz biliyoruz. Ronaldinho, Messi’yi de şehre alıştırmaya başlamıştı. Yine hatırlayacaksınız çıkışa geçen Messi, Ronaldinho’nun gol sevincine bile özenecekti. Kulaklarının çekilmesi çok uzun bir süre almayacaktı. La Masia’nın aile ortamı onu Pep’in uyarmasını sağladı. Durumun bilincine varan Messi düzeldi, Ronaldinho da takımdan gönderildi. Öyle ki Messi’nin artık en büyük eğlencesi kendi tabiriyle “evde takılmak”.

Rekorları Yaratan Adam

Yeni Maradona Olma ve Ronaldinho engelini aşan Messi, Pep’in gelişi ile performansını daha da yukarı çıkaracaktı. Ufak taktiksel nüanslar ile Messi’yi adeta baştan yaratan Pep, Messi’nin hayatında çok değerli bir rol almaya başlar. Messi attıkça Barcelona kazanıyor, Barcelona kazandıkça da Messi kazanıyordu. Adeta Tanrı kılığında sahada yer alıyordu. Ödüller ve kupalar gün geçtikçe artmaya başladı. Gözler milli takıma çevrildi. Barcelona ile bu kadar başarı kazanan Messi artık ailesinin topraklarına hizmet etmeliydi. Yıllarca Cengiz Han’ı bekleyen Moğollar gibi Maradona’yı bekleyen Arjantinliler için gün gelmiş olmalıydı. Maradona’nın teknik direktör olduğu 2006 Dünya Kupası’nda Arjantin iki Maradona’ya sahipti. Biri sahada diğeri de kulübede...  1986’da gelen başarı tekrarlanmalıydı fakat bu kadar basit olmayacaktı. Maradona’nın Messi’yi fazlasıyla kaleden uzak tutması Almanya karşısındaki hezimetin en büyük sebeplerinden biriydi. Diğerlerine girersek zaten çıkamayız. Messi de işin bilincinde ve son teknik direktörü Alejandro Sabella ile birlikte hem kendisinin hem de arkadaşlarının performanslarını üst düzeye çekmiş durumda. Arjantin 2014 Dünya Kupası’nın Messi önderliğinde en büyük favorilerinden biri olmuş vaziyette.

Milli takımda kazanacağı bir veya daha fazla uluslararası kupa ise onun dünyanın gelmiş geçmiş en büyük futbolcusu olduğunu tescilleyecek. Varlığı sayesinde rekorlardan haberdar eden adam, şu sıralar Gerd Müller’in rekorunu kırmak üzere. Kim bilir daha nice rekorlar vardır kırılmayı bekleyen? Ayrıca çıtayı öyle bir noktaya taşıyor ki sonradan gelenlerin onun seviyesine ulaşabilmesi için yapılacak bir ton şeyi olacak. Hakkında milyon çeşit taşlama yapabilirsiniz fakat futbolun en güzel insanına hakkını teslim etmelisiniz. Kıracağı rekor ile dünyanın gelmiş geçmiş en iyisi olduğunu ispat eden ve yapacağı birçok şey ile ispatlamaya devam edecek olan adam: Lionel Andres Messi!

Ufuk Tolga Aldırmaz





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...