1 Aralık 2013 Pazar

Winner Olamamak

Ligin kaderini birincil elden çizecek maç şeklinde nitelediğimiz karşılaşma, Cüneyt Çakar'ın varlığı dışında enfes bir şekilde başladı ve sona erdi. Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim, Cüneyt Çakır'ın verdiği ya da vermediklerine girecek olursak sanırım birkaç gün aralıksız tartışıp mutabakata varamayız. O yüzden en güzeli o hiç var olmamış gibi davranıp, saha içindeki güzellikleri görebilmeye çalışılmalı. En kestirme yol budur.

Birkaç ufak detay dışında -özellikle Beşiktaş tarafının- derbinin taraflarının birbirleri ile oynadığı son dönem maçlarına bu kadar hazır çıktıklarına şahit olmamıştım. Teknik direktörler Ersun Yanal ve Slaven Bilic, pratikte son derece doğru kararlar verdi. Bu kararlar rakibi oynatmama öncülünde değil, "Biz nasıl oyunu kontrol altına alırız?" minvalinde alınmıştı. Açıkçası son derece de tatmin edici bir durumdu bu.

Maç Slaven Bilic'in aldığı kararlara paralel başladı. Beşiktaş sakin biçimde topu ayağında tutup hem rakibi koşturuyor hem de rakibini kaleden uzak tutup hızlı hücumlar yapıyordu. Rasyonel biçimde oynamak diye buna diyoruz. Rakibin ilk saniyeden itibaren ısıran, savaşan, basan yapısı nasıl bozguna uğratılır bunun en güzel örneği oldu ilk on dakika. Nitekim Beşiktaş Hugo Almeida'nın Olcay Şahan'ı güzel görüşü neticesinde golü buldu. Açıkçası Beşiktaş adına rüya gibi bir başlangıç oldu. İşte bu dakikadan sonra işler de tam anlamı ile değişecekti. Beşiktaş orta sahası rakip orta sahaya basma, geri dörtlüsü ise çakılı kalmaya meyilli idi. Rakip orta sahaya basma ve çaklı geri dörtlünün ortak handikabını ortadan kaldırmak için savunma dörtlüsünü çizgi olarak ileriye itmek durumunda kaldılar. İşte bu noktayı öngören Ersun Yanal'ın Emmanuel Emenike hamlesinin önemi ortaya çıkıyor. Savunmada geniş boşluklar bırakan Beşiktaş'ı ligin alanında en iyi santraforlarından biri olan Emenike ile vurmak fazlasıyla akıllıca oluyordu. Özellikle Ersan Gülüm'ün ne hava toplarında ne de indirilen toplarda hamlelerinin yeterli olamaması Beşiktaş savunmasının belini büküyordu. Bunun yanı sıra beklerde rakip forvet kanatlarına atılacak uzun toplar öngörülüp Serdar ve Atiba hamlesi gelmişken, Sow'un Serdar'ın bulunduğu bölgeden ceza sahasına girip golü yaptırması fazlası ile ironikti. Emenike'nin golünden sonra Raul Meireles'in kırmızı kartı görmesi Fenerbahçe adına tehlike çanlarının çalması anlamına geliyordu. Buna karşın savunma hattını yine ileride yakalayıp topu alan Emenike bu kez Sow'u görecek ve takımını öne geçirecek golü atacaktı. Ardından savunma ve organizasyon anlamında Meireles'i arayan Fenerbahçe topu kullanma ve daha da önemlisi savunma anlamında sıkıntılar yaşayacaktı. Bunun da ceremesi Almeida'nın iki golü ile çekildi. Santrası yapılmayan top neticesinde Beşiktaş 3-2 önde ilk yarıyı tamamlıyordu.

İkinci yarı başladığında Fenerbahçe kırmızı kartın şokunu üzerinden atmış vaziyette oyun alanına geldi. Çok daha bilinçli bir şekilde oynayacaklardı. Sahada kaç kişi olduklarını görüp, karakter de koyarak maça ortak oldular. En önemlisi de, on kişinin dezavantajlarını yok edecek bir biçimde dar alanda oyunu oynayacaklardı. İşte bu noktada Beşiktaş'ın bu kadar baskı yemesinin sebebi ortaya çıkacaktı. Beşiktaş oyunu bir türlü genişletemedi. Topu Fenerbahçeli futbolculara vermekten ziyade topa sahip olmayı düşünmediler bile. Bunun da cezası karşı tarafın az önce de altını çizdiğim gibi karakter koyuşu neticesinde çekilecekti. Ortada yaşanan olaylar bir tarafa, maçın kırılma anı da Veli'nin sakatlanıp oyundan çıkışı olarak görünüyor. Necip'in girişi ve Fernandes'in takımına ihanet edercesine sahada duruşu -gerçekten durdu- Oğuzhan'ın üzerine acayip bir yük bindirdi. Necip atılıp Fenerbahçe'nin golü gelene kadar da durum böyle devam etti. Golden sonra Selçuk Şahin'in oyun alanına girişi topun iki taraf arasında birer ataklık periyotlarla paylaşılmasına sebep oldu. Kontak kapatmış olan Oğuzhan, bu dakikalarda bir kez daha sahneye çıktı. Pozisyonların baş mimarı oldu, yine.

Maç beraberlik ile sonuçlanırken iki taraf da aslında ne mutlu ne de mutsuz olacaktı. Fenerbahçe'de özellikle Mehmet Topal ve Alper Potuk'un hakikaten muhteşem performansları fazlası ile dikkat çekti. Beşiktaş'ta ise Hugo Almeida sanırım herkesi yanılttı. Serdar Kurtuluş, Ersan Gülüm ve Gökhan Gönül gecenin felaket isimleri oldu. Beşiktaş rakibi on kişi kalmışken cevap verecek karakterde oyunculara sahip olmamanın acısını çekti. Aslında direkt olarak "winner" oyuncu grubuna sahip olunmaması bunda bir numaralı etken. Hele ki takımın lideri dediğini Portekizli zat-ı muhterem Manuel Fernandes bu karakterden çok uzaksa, ligin net biçimde en zor deplasmanı Kadıköy'den galibiyet ile çıkmanız ciddi manada zor olacaktır. Bilic'in kenar müdahalelerinde gecikmesi ve oyunu net biçimde okuyamamasına da eksi puan yazabiliriz. Bunun dışında Fenerbahçe aslında berabere kaldığı maçı kazanarak şampiyonluk yolunda çok önemli bir puan kazanacaktı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...