12 Aralık 2013 Perşembe

Repetitif Kader



Oğuzhan Özyakup'un yokluğuna bir de Atiba Hutchinson'ınki eklenince Beşiktaş taraftarından haklı olarak "Eyvah!" nidaları yükselmeye başlayacaktı. Orta sahada "yerli Yaya Toure" performansı ile göz dolduran Veli Kavlak'ın partnerinin Necip Uysal olması birçok şeyin sarpa sarmasına tekabül edecekti. Takım içi pas yüzdesi ile dikkat çeken Atiba'nın yokluğunda Necip'in o kontenjanı dolduruşu neticesinde sadece ilk yarıda 55 adet pas hatası yapılması demek zaten Beşiktaş'ın Çaykur Rizespor karşısında çıkardığı mücadelenin bir özeti de olacaktı. Topun hakimiyetini bir türlü ele alamayan Beşiktaş'a dair ne net done işte bu iki asil eksiklik sebebi ile elde edilecekti.

Oğuzhan ve Atiba'nın yokluğunun üstüne bir de ısınma esnasında sakatlık geçiren Tomas Sivok'un da yerini Ersan Gülüm'e devretmesi "Eyvah!" nidalarının daha da gürleşmesi anlamına gelecekti. Benim uzun yıllardır en -azından Beşiktaş'ın- ilk on birde iki solak stoperle oynama durumu saha içinde vücut bulacaktı. Sivok'un yokluğunda hem alçak hem de yüksek toplara karşı agresyonu düşük olan bu ikilinin nasıl bir geri dönüş vereceği merak konusuydu. Oyun içinde fazla zorlanmamaları hata yapma risklerini de en aza indirdi. Buna karşı hamlesiz ve ağır oluşları sebebi ile takımı sık sık görünmez bir iple çekiyormuşçasına geride tutacaktı. İşte bu noktada yine Oğuzhan ve Atiba'nın eksikliği hissedildi. Takımın dikine boyu uzadı ve hatlar arası mesafe git gide açıldı. Bu da Beşiktaş'ı kısırlaştıracaktı. Manuel Fernandes, Gökhan Töre ve Olcay Şahan'ın hücum melekelerini sahaya kesik kesik yansıtışları da takımın klasikleşen temposunu yapamamasına sebep oldu. Zaman zaman Rizespor kendi sahasına itilip tempo yapılsa da bireysel hamlelerdeki sıkıntılar golün gelmesine engel olacaktı.

Takım genel itibari ile eksikler ve de sakatlık mereti yüzünden şanssız bir evreden geçiyor olsa da golün gelmesi çok da zor olmayabilirdi. Öncelikle Ömer Şişmanoğlu'nun da oyun alanına atılmasının ve Hugo Almeida ile çift santrafora dönülmesi neticesinde baskının dozajı bir tık da olsa artıyordu. Bu durum defalarca şu şekilde tezahür etti:

1.Savunmada kapılan top
2.Kapılan topun Fernandes'e aktarılışı
3.Fernandes'in Almeida'yı bulması
4.Almeida'nın topu tutarak gerekli servisleri yapması ve pozisyonlara ön ayak oluşu

İşte bu dört maddenin en kritik ayağı sayabileceğimiz Almeida'nın yerine oyuna alınan Mustafa Pektemek'in tipleme olarak son derece farklı bir oyuncu olması ve topu bir türlü o bölgede tutamayışı Beşiktaş'a ket vuruyordu. Bu değişikliğin bir sonraki durumdan daha etkili olduğunu, bu sebepten öncelik aldığını da bir ara not olarak vereyim. İkincil sorun ise Dentinho. Rizespor'un en büyük defosu olan o geri dönüş zaafiyeti sebebi ile dakikalar geçtikçe geride daha büyük boşluklar verdiğini hep birlikte gözlemledik. İşte bu noktada Kerim Frei yerine mevcut grafiği ile sadece Brezilya Serie B'de forma giyebilecek kapasitede olan Dentinho'nun oyuna girmesi skandal olarak göze çarpmakta. Şeytanın avukatlığına soyunayım, Slaven Bilic'in tam bir kaos ortamında ayağının tozu ile gelen Kerim'i Galatasaray'a karşı oyuna sokması ne kadar yanlış ise bugün de oyuna sokulmaması onun kadar yanlıştır. Michael Eneramo'nun da niçin kadroda olmadığını sorgulamak sanırım ekstra olarak doğru olacak.

Beşiktaş hala kırılma maçlarını oynayamıyor. Hala baskıya cevap vermiş değil. Son şampiyonluktan itibaren bu durum tekrar etmekte. Bunun en büyük sebebi de "Samanyolu Galaksisi" damgası vurulan Manuel Fernandes başta olmak üzere oyuncu grubunun bu duruma cevap verememesidir. Belki ben çok fazla anlam yüklüyorum, bilemiyorum lakin bu durumda da sahada lider karakter olabilecek tek isim sakatlıktan hala dönemedi: Oğuzhan Özyakup...

Ufuk Tolga Aldırmaz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...