Bu girizgahı sezon başından beri çok yaptım. Takip eden herkesten evvela bunun için özür dilerim. Ancak bu maç için de söylenecek az şey var ya da ben azaltmak için kendime çok baskı yapıyorum. Bilemedim.
Evvela bazı gerçekleri algılamak lazım. Realist yaklaşmakta da fayda var. Geçtiğimiz sezon bittiğinde herkesin dilinde çok net söylenegelen bir durum vardı. “Bu takıma bir sağ bek bir de forvet koy; mental açığı da kapa sadece Türkiye değil Avrupa’da kafaya oynar!” İnanın iki hafta önce sokakta sırf Beşiktaş forması giydiği için sohbet ettiğim 5 yaşındaki çocuk bile dile getirdi. Bizim gördüğümüz bu net tabloyu yönetimdekiler mi göremiyor yoksa gören gözleri kör mü oldu ya da Beşiktaş düşmanları mı bunlar diye düşünmüyor değilim. “Ee alındı ya !?” dediğinizi duyar gibiyim. Sağ beke transfer edilen Tanju aslında sol bek(Wien’de); forvete yapılan takviye de çakma forvet çıktı. Amiyane tabiri tabi bunlar. Bobo’yu gönderip Edu’yu almak futbol cehaletidir başkada bir şey değildir.
Maç başlamadan önce kadroyu gördüğümde kendi kendime “Carvalhal ideallerini satmış.” dedim. Haklıymışım da. Geldiği günden beri bu takım 4-3-3’den başka bir taktiği görmeyecek söylemini yapmamış olsa da sahada gösterdiği Beşiktaş bunun sinyalini veriyordu. Guti’yi –bence yönetim kanalından gelen baskı ile- sahaya sürerken takımı da 4-2-3-1’e döndürüyordu. Genel olarak beklenen kadro diyebiliriz sanırım Guti dışında tabii.
Carvalhal’in “ideallerini satması” dışında anlamak istemediği konulardan biri de bek sorunsalı. Bu takımın ne sağ ne de sol bekleri Toraman ve Ekrem olamaz. Bu matematikte 2+2=4 işlemi kadar açık, basit ve anlaşılır bir şeydir.
Yine Carvalhal’in vazgeçmediği Edu, Beşiktaş’ın ancak ikinci lig takımları ile oynadığı Türkiye Kupası maçlarında 11 oynayacak kalibreye sahip bir forvettir. Carvalhal’e çok mu yüklendik acaba? İnanın Carvalhal’i çok seviyorum. İşine ve Beşiktaş’a olan sevgi ve saygısı beni etkiliyor. Doğru yaptığı şeyleri söylediğimiz gibi bunları da yansıtmak zorundayız. Bir kez daha açıkça belirteyim beni derinden etkileyen olay Carvalhal’in kendi doğrularından vazgeçmesi oldu. Schuster’in başına da aynı şey geldi maalesef ve sonuç ortada.
Gelelim maça. İyi gidiyor dediğim takım savunması bugün sekteye uğradı. Bloklar arasındaki mesafenin açılması bunu doğrudan etkiliyor. Ne zaman ki ileride pres kesilip ayağına top bekleyen “tembel” oyuncu sayısı artıyor o zaman takım savunması dibe doğru iniyor. İlk yarıda resmen uyku getiren ileri uçtaki yavaşlık bugün Beşiktaş gol atamaz der gibiydi. Cılız ataklar dışında dişe dokunur bir maç olmadı maalesef tabii ilk yarı adına bu dediklerim. İkinci yarının başlaması ile olay değişti demişsinizdir siz de. Taraftar ile birlikte takım da coşuyordu resmen. 15 dakika boyunca sürekli ileride oynamaya çalışan bir takım vardı. O 15 dakikadan sonra Guti’nin fiziksel düşüşü ile birlikte orta sahadaki direnç bir kez daha yok oluyordu. Resmen 2 pas ile orta sahayı ekarte eden bir Kayserispor’u Kartal kendi elleriyle yarattı. Rakipteki Amrabat gibi sprinter ve tekniği yüksek tek bir oyuncunun varlığı Beşiktaş’ı tuş etmeye yetti. Furkan ve Troisi gollerin ismiydi ancak gollerin gerçekten büyük kısmı Amrabat’ındı. İkinci golden sonra zaten daha önce bitmiş olan maç resmi olarak da bitiyordu.
Maçı kaybetmekten ziyade sahada hiçbir şey görememek koyuyor adama. Daha ne kadar kötü bir takım görebiliriz sahada dedikçe onlar bizi daha çok haksız çıkarıp dibe doğru yol alıyorlar.
Maçtan sonra gelen Ekrem-Fernandes ikilisinin açıklamaları da bence irdelenmesi gereken açıklamalar. Takım içinde bir bölünme var. Daha önce Sivok ile çıkan koku bu sefer had safhada. Umarım ile başlayan cümlelerden nefret ederim ancak umarım artık iyiye gider bu takım. Hafta içi Kiev deplasmanı çok zor geçecek şimdiden söylemesi. Üzüntüye hazırlıklı olalım.
NOT: Aurelio’ya koca bir alkış ve Simao’ya da koca bir ünlem !
Dip NOT: Toraman’a yapılan hareket cana kasttır.
Dip NOT 2:Guti maalesef bu takımda gereksiz bir kişi. Üzülerek belirtmek isterim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder