9 Ekim 2011 Pazar

Pele Good, Maradona Better, GEORGE BEST!

George Best (Doğum 22 Mayıs 1946 - Ölüm 25 Kasım 2005) Kuzey İrlandalı futbolcu.
15 yaşındayken Belfast'ta Manchester United yıldız avcısı Bob Bishop tarafından keşfedildi. Bishop, dönemin Manchester United teknik direktörü Matt Busby'ye "Galiba senin için bir dahi keşfettim" yazan bir telgraf çekti. Best'in yerel kulübü Glentoran, onu çok küçük ve zayıf olduğu için daha önce reddetmişti. Best antrenmanlarda beğenilince, antrenör Joe Armstrong kendisine sözleşme imza attı. Böylece 1963 yılında profesyonelliğe geçti.

Best, Manchester United formasını ilk kez 14 Eylül 1963'te 17 yaşındayken, Old Trafford'da West Bromwich Albion'ı 1-0 yendikleri maçta giydi. Sezonun ilk yarısında takım formasını giymesi için çok genç olduğu düşünülüyordu. Bu nedenle ikinci kez formayı giymesi 28 Aralık'ta Burnley karşısındaki maçı buldu. Bu maçı Manchester United 5-1 kazanırken, Best kariyerinin ilk golünü kaydetti. Matt Busby'nin gözüne giren Best, sezonun ikinci yarısında daha çok forma şansı buldu. Sezon sonunda 26 maça çıkan futbolcu, 6 gol atmıştı. Manchester United, Liverpool'un 4 puan gerisinde lig ikincisi oldu.İkinci sezonunda ise Best ve Manchester United, İngiltere şampiyonu oldular.

20 yaşındaki Best, 1966'da UEFA Şampiyon Kulüpler Kupası çeyrek final karşılaşmasında SL Benfica karşısında 2 gol kaydedince gazetelerde manşet oldu. Portekiz medyası kendisine "O Quinto Beatle" ("Beşinci Beatle") lakabını taktı. Yeteneği ve şova yatkınlığı kendisini bir medya yıldızı haline getirdi. Uzun saçları, yakışıklılığı ve ölçüsüz hayat tarzı ile bilinen futbolcu 1965'te ünlü müzik programı Top of the Pops'a katılmıştı. Best'in başka bir lakabı da "Belfast Çocuğu" olup, doğduğu yer olan Belfast'ta ise kendisine Georgie ya da Geordie deniyordu.

1966-67 sezonu da başarılı bir sezon olup, Manchester United ligi dört puan farkla kazandı. Sonraki sezon Best, Benfica karşısında oynanan final maçında gol atıp, Şampiyon Kulüpler Kupası şampiyonluğunu kazanıyordu. Manchester United maçı 4-1 kazanmış, Best ise Avrupa'da Yılın Futbolcusu ve Futbol Yazarları Derneği Yılın Futbolcusu ödüllerini kazanmıştı……” Viki’den aldığım bir bölüm anlayacağınız üzre. Best’in kısaca yaşayışı ve yükselişi… Kimileri ona İngiliz bile dedi ama önemi yok. Kuzey İrlanda’nın gururu oldu. Belki de Kuzey İrlanda onun kadar büyük bir sporcuyu daha çıkaramayacak. Zor tabi. Hem saha içi hem saha dışı tam bir star. Mükemmeliyet abidesi kendisi.

Bana göre bu tapılası olan sporun gelmiş geçmiş bir numaralı ismidir kendisi. Çok mu izledin ki bu yorumu yapıyorsun dediğinizi duyar gibiyim. Bazı insanlar vardır ki onların büyüklüğünü keşfetmek için görmek, izlemek vs. gereksizdir. Best de bu kategoride bir insandır işte. Benzetme yapmayı sevmiyorum ancak günümüzün Ronaldo’suna benzer yönleri çoktur. Örneğin kendini beğenmişliği, yakışıklılığı, karşı cinsin gözdesi olmaları, fiziki üstünlükleri ve yetenekleri. Tabii ki Best kıyaslanmayacak ölçüde iyidir. Ayrı tutalım. Sadece anlaşılması için bir benzetme yaptım ve teşbihte hata olmaz diyeyim, konumuza geri dönelim.

Best’in hangi özellikleri öne çıkardı onun üzerine düşelim. ManU’da 7 numara idi. Anladığınız üzere kanat oyuncusu. Hızı inanılmaz. Fuleli adımları hayran bırakır cinsten. Çalımı çok sever. O çalımları da hızını azaltmadan yapar. Gariptir. Xavi’nin pas beynine sahiptir aynı zamanda. Büyük futbolcu olmak için her şeye sahiptir kısacası.

Hayat hikayemizin devamını açıkça Viki’den okuyabilirsiniz ama ben yine de satır başlarıyla devam edeceğim. Best artık kendini futboldan ziyade aşk, kumar, içki, sigara kısacası dünyevi zevklere vermeye başlar. Parası da vardır tabi. Çok zengindir. Zenginliğini arttırıp aynı zamanda da zevklerini icra edebilmek için atılımlar yapar. Örneğin publar açar. Pubları barlar ve moda evleri izler. Moda evleri kadınların uğrak yeridir tabiki. Eh dedik ya, adam yakışıklı. Hem parası da var. Zamanın birinde üstadımız yatağın üstüne paraları saçar ve yanına da zamanın Miss World’lerinden birini yatırır ve böyle görüntülenir. Ufacık da olsa gayet önemli bir örnekti kanımca. Bu konuyla ilgili güzel bir sözü de vardır ManU zamanında: “Eğer bana üç kişiyi çalımlayıp 30 yarddan Liverpool'a nefis bir gol atıp tribünleri ayağa kaldırmak mı yoksa dünya güzelini yatağa atmak mı diye sorsanız karar vermesi çok zor olurdu. Şanslıyım çünkü her ikisini de yaptım. Ama birini 50 bin kişinin gözleri önünde." Kişiliğini tamı tamına yansıtmış. Futbol, seks buna bir de alkol ile sigarayı ekleriz işte. Değişik adam vesselam. 

Kendisi de beni haklı çıkaran sözünü çok da rahatça söylemiştir: “ Paramın çoğunu alkole,kızlara ve hızlı arabalara yatırdım. Geri kalanını da har vurup harman savurdum.” En azından adam kendi biliyor. Kasıntı değil. Yine sorarlar Bestimiz’e içkiyi bırakmayı düşündün mü ey üstad diye. “ İçkiyi ve kadınları bir süre bıraktım. Hayatımın en berbat 20 dakikasını yaşamıştım.” der. Muziptir yahu. ManU-Benfica maçında kaleciyi geçtikten sonra bizim küçükken mahalle maçlarında yaptığımız diz üstüne çöküp kafayla gol atışımızın mimarı da kendisidir. Konu açılmışken imkanı yok bunu yazmadan geçmem: Muhabir sorar Best’e “ Maça en yakın hangi tarihte seks yaptınız?” diye. Cevaba dokunmadan veriyorum “Sanırım devre arasında.” Bu adama ne diyebilirsiniz ki?

Pub demiştik değil mi? ManU’da iken WBA’e karşı bir maça çıkarlar. Güzel bir galibiyetten sonra kendi açtığı puba arkadaşlarıyla birlikte gider. Orada WBA’li defans oyuncusu ile tesadüfen arka arkaya oturmuşlardır. Oyuncu seslenir: “ Hey George! Bütün maç kıçını seyrettim. Dön de o yüzünü bir göreyim.” İbretlik bir durum gerçekten de.

Maalesef ManU’da efsanevi bir performans sergilemesine rağmen 27 yaşındayken takımdan tam anlamıyla kovuldu. Bu onun için de zordu, taraftar için de. Efsanevi 7 o kadar çok kulüp dolaştı ki daha sonra saymak içimden gelmiyor. Gerçekten bir efsaneye yakışmayacak düzeyde dolaştığını bilseniz yeter. 

ManU’da 470 kez forma giyip 179 gole imzasını atar. Muazzam rakamlar bunlar. Gol sayısındaki azlık ise bana göre dönemin o “Stoke City”vari oyunlarından kaynaklanmış olmalı. Yine de az demek de ayıptır tabi. ManU’daki bu performansını milli takımda pek gösteremez. Best, 37 kez Kuzey İrlanda Milli Futbol Takımı forması giyip, 9 gol kaydetti. Gollerden biri de Türkiye’ye karşı. Bu da dip not olsun. Milli takım ve Best denilince akla Cruyff gelir. Neden mi? Gelin bakalım.

“1978 FIFA Dünya Kupası elemelerinde oynanan bir maç için Kuzey İrlanda, Rotterdam'a Hollanda ile oynamak için gitti. Maç, Hollanda'nın Dünya Kupası'nda iki kez üstüste final oynadığı dönemin tam ortasına ve Johan Cruyff'un en parlak dönemine denk geliyordu. Maçın beşinci dakikasında Best sahasının solunda topla buluştu. Kaleye doğru ilerlemek yerine, sahanın ortasına doğru topu süren Best, üç Hollandalı oyuncuyu geçip, sahanın en sağındaki Cruyff'un yanına geldi. Best, topu rakibine doğru sürüp, bacak arasından topu geçirdi.” Bu olayın aslı maçtan önce sorulan bir soru ile başlar. Gazeteci Best’e soruyu sorar: “Cruyff mu daha iyi yoksa sen mi?” Tipik Messi mi Ronaldo mu? Alex mi Guti mi? Sorusu işte. Best de cevabı her anlamda verir: “Sahada göreceksiniz.”

En önemlisi ise belki de Best’in kendi ağzından çıkan şu sözler: “1970’lerde bir otelde kalıyordum, odaya kat görevlisi girdi ve etrafta bir gece önce kazanılmış on binlerce pound ve şampanya var, yatakta ise dönemin dünya güzeli yatıyor… Genç görevli bana sordu: “George, yanlış giden ne ?” Best kendini bitirmiş adamlardan biri. Belki de çoğu insanın önüne Pele ve Maradona’yı koymasındaki sebeplerden biri de futbol dışında çok zaman harcamasıdır. Maradona da harcadı tabi. Durum farkı var. Maradona hiçbir zaman Best kadar yakışıklı olamadı. Kadınları hayatına sokan Best daha zor durumdaydı.

Bu konu hakkında da çok yorum var. Pele onun için hayatımda gördüğüm en iyi futbolcu der. Maradona da keza bu lafa benzer bir yorum yapar. Birçok efsanevi yorumcu ise tek eksiğinin İrlandalı olması olduğunu belirtir.  En orijinal yorumu da kendisi yapar belki de. “ Eğer çirkin olsam ne Maradona’nın ne de Pele’nin ismi hatırlanırdı.” Adam haklı beyler diyesim de gelmiyor değil.

Jübile maçı ise bir yıldız geçidine sahne olur. “8 Ağustos 1988'de Kuzey İrlanda Milli takımının maçlarını yaptığı Windsor Park stadında George Best için jübile maçı düzenlendi. Seyirciler arasında Manchester United efsanesi Matt Busby ve Best'i futbol dünyasına kazandıran Bob Bishop da bulunmaktaydı. Maçta Osvaldo Ardiles, Pat Jennings, Liam Brady, Johan Neeskens, Johnny Rep gibi önemli isimler forma giydi. Maçı Best'in karması 7-6 kazanırken, Best biri penaltıdan olmak üzere iki gol kaydetti.” Artık aktif futbol hayatı noktalanıyordu. Fakat yine de gündemde kalmaya devam edecekti.

Öyle ki 1990 yılında bir talk showa katılıp canlı yayın sırasında alkolün belirgin hallerini yaşayıp, bir ton küfürü de ortaya bırakmıştır. Sonra özür dilemiştir tabiki. Kibar adamdır kendileri. Alkollü araba kullanıp içeri girdiğini söylemesek olmaz tabi ama pek yadırgadığınızı da sanmam. Bana kalırsa en ilginç olayı yine kendisi itiraf etmiştir. Artık şöhretinin sönmeye ve parasız kalmaya başladığı zamanlardan birinde plajda birlikte oturduğu kadın nezaketen izin isteyip tuvalet ihtiyacını gidermeye gider. Best de o sırada kadının çantasından içki parası aşırır. Efsanenin ne duruma geldiğine bakın siz !? 

2000 yılında TV’de bir futbol programında Beckham’dan söz açılır. O meşhur yorumlamasını yapar hiç edasını bozmadan: ''Biraz yavaş koşuyor, sol ayağını da kullanamıyor galiba. Bir de hiç kafa vururken görmedim onu, onun dışında iyi herhalde.” Sözlerini sarf etmiştir. Kendi kalitesiyle kıyaslanmasından içerlemiş olsa gerek üstad.

Beatles’ın Beşincisi ve futbolun pop starı yakıştırmalarından olsa gerek Wedding Present Best’i albüm kapağı yapmıştır. Bu da dip not şeklinde bir bilgi olsun.

“Best, Mart 2000'de ciddi bir karaciğer sorunu yaşadı. Ağustos 2002'de Londra'daki King's College Hastanesi'nde başarılı bir karaciğer nakli geçirdi. Nakil, devletin sosyal hizmetlerinden sayılıp, Best'in alkolizmi nedeniyle ülke çapında bir tartışmaya yol açtı. Bu tartışma 2003'te Best'in halk içinde alkol alırken görülmesi ile tekrardan alevlendi. 2 Şubat 2004'te Best bir kez daha alkollü şekilde araba kullanırken yakalandı ve 20 ay boyunca ehliyetine el koyuldu.” Bile bile ölüme yürüdü Best. Oysa kendi de biliyordu sonunun kötü olduğunu: “ Hayatımda her şeyi çalımladım, alkol hariç.”

Best yine durmadı tabi. Yine hastahaneye kaldırıldı ve yine alkolden. Tarih 3 Mart 2005’di karaciğeri iltihap yapmıştı. Yoğun bakımdaydı artık ve doktorları da kötüye gittiğini açıkça söylüyordu.

“20 Kasım günü Tabloit gazetelerden News of the World, Best'in isteği üzerine hastane yatağında fotoğrafını yayımladı ve altına son mesajı olarak "Benim gibi ölmeyin" dediğini yazdı. Best'in "veda" mesajı, diğer insanların alkolizmin sonucu olan benzer bir hastalık nedeniyle acı çekmemeleri yönünde bir uyarıydı.” İşte en acısı da bu durum. Bile bile ölüme gitmek. Ne yaptın be Best?


25 Kasım 2005’de gözlerini yumdu. Yazık. Erkendi denemez ama yaşananlara yazık. “İngiliz Premier Ligi, ölümünden sonraki hafta sonu tüm lig maçları öncesi bir dakikalık saygı duruşunda bulunulacağını açıkladı. Birçok statta saygı duruşu yerine bir dakikalık alkış ile onurlandırıldı. Best'in ölümünden sonra Old Trafford'da oynanan ilk maç, Best'in 1963'te ilk kez Manchester United forması giydiğinde mücadele ettiği West Bromwich Albion ile oynanan Lig Kupası maçı oldu. United'ın kazandığı maçtan önce eski takım arkadaşı Bobby Charlton bir konuşma yaptı. Best'in oğlu Calum, eski takım arkadaşları ve ilk maçında karşılıklı oynadığı West Bromwich Albion oyuncuları bir dakikalık saygı duruşunda Manchester United takımına katıldılar. Saygı duruşu sırasında maçtan önce dağıtılan Best posterleri taraftarlar tarafından havaya kaldırıldı.”

Ardından bir çok güzel söz söylenmiştir. Ancak kuşkusuz ki biri inanılmazdır. Futbolun aykırı çocuklarından Eric Cantona söylemiş: "Cennetteki ilk antrenmanında sağ açığa geçip, sol bekteki Tanrı’nın başını döndürmüştür. Bana takımında bir yer ayırmasını çok isterim. Best'in takımında tabii, Tanrı'nınkinde değil."

Üstüne söz söylenmez. Futbolun demirbaşlarına selam olsun. Aykırı kişiliklerden birini daha işledik. Umarım beğenmişsinizdir. Ali Ece abimizin dediği gibi: "Onu anlatmak için Ahmet Hamdi Tanpınar'ın mezardan çıkması gerek." Naçizane. Devamı da gelecek…







2 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...