Çok ilginç bir takım ile karşılaştı Beşiktaş. Bildiğiniz gibi İngiltere’nin en eski kulüplerinden biri Stoke City. Herhalde bu şiarlarından olsa gerek(!) 1800’lerin futbolunu oynamaya devam ediyorlar. Onları ilginç diye nitelendirmemin nedeni böyle oynamaları değil; modern futbolun onları her zaman alt edemiyor olması. Brittania Stadyum’una giren çıkamıyor dersem hata olmaz. Oynadıkları oyun hep sabit olduğundan ve fazla yetenek gerektirmediğinden bugünkü gibi yedek ağırlıklı çıkmaları “fazla” bir şey değiştirmiyor. Tabii bir Alex koysanız bu takıma uçurur orası ayrı(!).
Beşiktaş ise yetenekli ayaklarının ikisinden yoksun, Holosko gibi bugün “beceriksiz” ve formsuz bir santrafor ile mücadeleye çıkıyordu. Bunların hepsi çok önemli faktörler. Özellikle İsmail’in ilk hatası ile gelen ve Rüştü’nün harika çıkardığı topa kadar Beşiktaş’ın üstünlüğü bulamamasının iki sebebi var. O iki sebep de Holosko ve Almeida.Sıkıntı bu dakikalarda Kiev’in de iki farkla önde olmasıyla çok daha büyüyordu. İşin garibi daha ikinci pozisyonlarında golü buldular ve golden sonra daha baskılı oynamaya başladılar. Çok garipler hakikaten. İlk yarı bitene kadar bocalama sürecine girildi ve Stoke City de daha etkin oldu maçta. Doğal olarak tabii.
İkinci yarı ile Holosko’ya Carlos Hoca da dayanamıyor ve Pektemek’i oyuna alıyordu. Akılcı bir değişiklikti. Hele de gol elzem olunca… Değişiklik kendini ilk dakikadan itibaren göstermeye başladı. Pektemek’in kaleyi düşünmesi, dribblingleri, top saklaması yine etki ediyordu. Aynı zamanda Fernandes’in daha da fazla sorumluluk alması işi daha da güzel kılıyordu. Nitekim dikine oynamanın sonucunda penaltı kazanıp golü de atıyordu Fernandes ile Kartal. Golden daha değerli olan belki de Upson’ın atılması oldu. Stoke iyice gömüldü ve mahkum oynamaya başladı. Spiker Güntekin Onay’ın da dediği gibi sol beklerini stopere çekmeleri sonucunda sol bekte zaaflar oluşmaya başladı. Burayı da Hilbert’in dinamizmi ile delmeye çalışıyordu Beşiktaş. Maalesef gol bu yolla gelmedi. Gol Fernandes’in kullandığı ve Pektemek’in çok güzel kafa vuruşu ile Beşiktaş’ın hanesine yazılıyordu. Maalesef demem golün organize olmayıp yine duran topa bağlı gelmesinden kaynaklanıyor. Bu dakikadan sonra zaten oyunu elinde tutan Kartal daha da fazla topa sahip oluyordu. Hele ki Edu’nun gelen füzesi… Diyecek tek kelime bulamıyorum ancak hala Beşiktaş’ın kalibresinde olmadığını düşünüyorum. Elinden geleni vermeye çalıştığından şüphem yok. Gol attıktan sonraki yüzünde oluşan ifade beni golden daha çok tatmin etti.
Neticede güzel 3 puan, güzelce alınmış bir grup liderliği var. Umarım kurada da şanslı oluruz ve dişimize göre bir rakip çekeriz. Bu sene başka daha güzel şeyler göreceğiz gibi ancak önemli olan devre arasına kadar ortada olan bütün puanları toplamak ve önümüzü daha da net görmek.
Unutmadan. Seviyorum seni Carlos Hoca. Hatalarına rağmen…
Ufuk Tolga Aldırmaz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder