İlk yarı bitti. Malumunuz 25 maç oynadı Beşiktaş. Ligde üçüncü sırada, UEFA Avrupa Ligi’ni de grubundan lider olarak bitirdi. Braga ile Şubat ayında iki zorlu mücadeleye çıkacak. Ağustos ayında başlayan ve Eylül ayında ligin de katılmasıyla birlikte yoğun bir mücadeleye girişti Kartal. Zorlu bir mücadele de oldu bu. Malumunuz Tayfur Hoca’nın tutuklanması sonrasında yaşanan mecburi bir teknik direktör değişimi de var. İşte bu noktadan başlamalıyız…
Carlos Carvalhal
Geldiği ilk günden itibaren kafalarda bir sürü soru işareti belirmesine neden oldu. Gerek kariyeri gerekse Mendes ile olan ilişkisi insanlarda bir sıkıntı yaratıyordu. Daha ilk basın toplantısından Türkiye’nin güzel bir ülke olduğunu, Türk insanlarını çok sevdiğini, burayı daha önceden tanıdığını, Beşiktaş’ın da ne kadar büyük bir takım olduğunu söyleyip insanlarda olumlu bir düşünce bırakıyordu. Sempatik bir adam diye bakıyordum ben de. Yüzü gülüyordu çünkü. Sempatikliğinden ziyade takıma ne katacağı önemliydi tabii ki.
İlerleyen günlerde farklı bir röportajda da takımının sisteminin 4-3-3 olacağını çok net bir şekilde dile getiriyordu. Çok çekinceliydim bu konuda da. 4-3-3 oynayabilmenin ne demek olduğunu az çok herkes biliyor. Uzun uzadıya açıklamak yersiz. Beşiktaş’ın elinde bunu uygulayabilecek orta saha yapısının bulunduğunu düşünmüyordum. Özellikle de Guti ve Fernandes’den şüpheliydim. İkisi de kırılgan bir görüntü çiziyorlardı. Günler geçip hazırlık maçları ve eleme turlarındaki ciddi maçlar sonunda Carvalhal de bazı şeyleri görmüş olsa gerek Guti’yi bir anda takımdan kesti. Kesişten sonraki olay malum. Guti ülkesine geri döndü. Akıbeti hala belli değil. Bu vedanın hem olumlu hem de olumsuz yönleri var tabii ancak bu nokta Carvalhal açısından bir duruş örneğidir. Onu istemiyorum dedi ve gönderdi. Aynı şekilde ilerleyen haftalarda benzeri bir durumu Fernandes’e de yaptı ancak Fernandes’i çok güzel bir şekilde takıma monte ederek kazandı. Nitekim yine hanesine bir tik yazdırdı. Bu tip durumlar sonucunda takımına ve taraftara dizilişi ezberletti. Bununla da kalmadı. Son iki yılda Beşiktaş’ın teknik direktörlerinin yapamadığı bir şeyi de yaptı: Kadro İstikrarı…
Arada rotasyonu unutarak futbolcularına ağır yükleri bindiriyor ancak bu istikrar sayesinde başta savunma hattı oturdu daha sonra ise şu günlerde rahatlıkla dile getirebildiğimiz şey gerçekleşti. Takım olgusu… Carvalhal’in yaptığı en önemli iş de bu. Beşiktaş artık bir takım.
Tüm bu yazdıklarım onun hatalarının olmadığını göstermez. Bana göre çok büyük işler yaptı. Belki de bu potansiyeli onda görmediğimiz için yaptıkları bize çok fazla geliyor.Kilit nokta da bu sanırım. Ne bekledik? Ne aldık? Sezon başından beri özellikle kadro seçimlerinde daha iyi olsaydı şu an ligde de lider olmak iş değildi ya da Kayserispor maçında taraftarın önüne attığı Guti gibi bir değer… Hiç hoş değildi.
Transferler
Yeni transferleri tek tek saymayacağım. Değineceğim iki durum var lakin. Birincisi Bebe’nin sakatlığı. Bebe potansiyeli olan bir oyuncu idi. Rotasyonda çok gerekli bir parçaydı. Bundan ziyade Carvalhal’in kafasında oluşturduğu taktik düzene uyacak adamların da başında geliyordu. Yazık oldu.
Bir diğer değineceğim nokta ise Egemen… Gladyatörümüz inanılmaz bir grafik çiziyor. Allah nazarlardan saklasın diyelim.
Pektemek de iyi bir grafik yakaladı tıpkı Veli gibi. Edu’nun da son haftalardaki performansı iyiye işaret mi? Hep birlikte göreceğiz.
Almanlar
Bursaspor deplasmanında Quaresma’nın atılması ve sonra dönen oyun kırılma anıdır. Özellikle Sivok’un maç sonu basın açıklaması hem takıma hem Carvalhal’e ders olmuştur. Sivok: “Oyuna sonradan giren Veli ve Holosko gibi savaşan arkadaşlarım sayesinde kazandık.” Çok net bir açıklama.
Buradan yola çıkarak soruyorum hiç dikkatinizi çekti mi bilemiyorum ama Beşiktaş Quaresma-Simao ikilisinden birinin olmadığı maçlarda daha rahat oynuyor ve daha rahat sonuca ulaşıyor…
Beğenilenler
Egemen-Sivok, Ernst-Hilbert ikililerinin yeri ayrıdır ancak Tsubasavari saç tipi ve mücadelesi ile Veli’nin performansına; Pektemek’in kritik golleri ve umut veren oyununa değinmeden edemeyeceğim. Fernandes ve Quaresma da ilk yarının sonlarına doğru kendilerini buldular.
Hayal Kırıklıkları
Maalesef Simao. Bu sezon takıma hiçbir şey kazandırmadı dersek yeridir. Aynı zamanda Necip de kötü performansını sahaya yansıtınca ona karşı beslediğimiz umutları da kırmaya başladı.
Ayrıca Guti…
***
Bu başlıklara eklemek istediğim bir şey de büyük ve önem arz edilen maçlarda oynanan iyi futbol aynı zamanda da iki kırılma maçında (Gençlerbirliği-Samsun) gösterilen vasat performans ve kaybedilen puanlar. Bunlara ek olarak da Avrupa mücadelelerinden sonra kaybedilen puanlara bir çözüm bulunması gerektiğini düşünüyorum.
***
Gelelim Spor Toto Süper Lig’e… Bu kısmı fazla uzatmak istemiyorum. Belli başlı dikkat çeken olaylara değinsek kafi.
Hep hakemlerin kötülüğünden dem vurulur. Ligimizi kaldıramadığından söz edilir ama bu mottoyu yıkan iki hakemimiz var: Fırat Aydınus ve Cüneyt Çakır… Fırat Aydınız ilk yarı boyunca açık ara ligin en iyi hakemiydi. Buna ek olarak Cüneyt Çakır vasat performansına rağmen büyük bir organizasyona katılacak. Hakemlerimiz açısından çok önemli bir dönem kısacası.
Takımlara göz atacak olursak beni yanılgıya düşüren takım Trabzonspor oldu. Bu kötü performansı açıkçası beklemiyordum. Özellikle Egemen’in gidişi onları çok kötü etkilemiş gibi gözüküyor. Takım savunmaları çok kötü durumda. Beklediğimin üstünde performans sergileyen takımlar ise Galatasaray ve Eskişehirspor. Galatasaray’ın iyi bir kadrosu olduğunu düşünmekle beraber yeni oluşturulmuş bu takımın ilk yarıyı lider bitirmesi açıkçası beklediğimden fazla idi. Eskişehirspor’un da tıpkı Beşiktaş gibi ani bir teknik direktör değişimine uğramış olmasına rağmen böyle olumlu futbol oynaması ve ilk yarıyı da iyi denilebilecek bir noktada bitirmeleri çok önemli. Skibbe’nin gidişinden sonra nasıl bir oyun ortaya koyacaklar merak konusu. Skibbe’nin ikinci gidişi ise çok güzel oldu diyebilirim. Tekrar geri gelecektir.
Ligimize gün geçtikçe daha kaliteli yabancılar geliyor. İyi yöndeyiz diyebilirim bu konuda. Özellikle Anadolu ekipleri gözlem yaparak iyi oyuncular buluyorlar. Tabii bunun aksini yapanlar da mevcut. İyimser bakmayı tercih ediyorum.Göze batan yabancılara değinecek olursak Ujfalusi, Dede, Doka, Ben Yahia, Amrabat, Webo, N’Diaye ve Holmen sayılabilir. Hepsi takımında çok önemli işler yapıyor. Yerlilere gelecek olursak Burak Yılmaz’ı ayrı bir kenara koyup devam etmeliyiz. Selçuk İnan, Aykut Demir, Alper Potuk, Soner Aydoğdu,Semih Kaya ve Tolga Zengin isimleri önemli işler yaptılar diyebilirim. Benim en büyük hayal kırıklığım ise Alex oldu. Çok kötü bir ilk yarı geçirdi.
Teknik direktörde ise Fatih Terim ve Michael Skibbe başa oynar ancak Kemal Özdeş’in yeri ayrıdır.
Bu ligde daha çok şey değişecektir ve köprünün altından çok sular akacaktır. Özellikle Play-Off sistemi çok ilginç bir lig sonunu beraberinde getirecek. İlk üç aynen katılacaktır ama dördüncü isim kim olacak çok merak ediyorum. Düşmenin en büyük adayı ise malumunuz Ankaragücü…
Bakalım transfer döneminde ne gibi değişikler olacak ve neler göreceğiz. Kalın sağlıcakla…
Ufuk Tolga Aldırmaz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder