Manisa’da pozitif futbol oynanabilmesi için her şey elverişliydi. Takımlar kaliteli, tribünler bir final maçı havasında yarı yarıya dolu, zemin güzel, hava ideal… Tek iş sahadakilerin göstereceği performansa bağlıydı yani.
Carlos Carvalhal gün geçtikçe takımını oturtuyor ve oynayacağı maç için geçtiği her maçtan ders çıkartıp ona göre bir kadro sürüyor. Sezon başında kullanmadığı Hilbert ve Ernst’i takıma oturtması gibi bugün de formsuz Almeida’yı takımdan kesip yerine Pektemek’i yerleştiriyordu. Aynı zamanda kadro istikrarını sağlayıp, taktiksel disiplini oturtuyor. Bunları bir kenara koyacak olursak Carlos Hoca Beşiktaş iyi futbolcular topluluğunu bir “takım” haline getirmeye başlıyordu.
Carlos Hoca’yı övdükten sonra Manisaspor teknik direktörü Kemal Özdeş’i övmezsem rahat edemem. Kemal Hoca gerçekten kendi içinde çok iyi bir takım yaratmış. Eldeki malzemeyi nasıl değerlendireceğini iyi hesap etmiş. Kalburüstü bazı oyuncuları dışında sınırlı yetenekleri olan oyuncu topluluğunu o da takım haline getirmiş üstelik modern futbolun gereklerini de sahaya yansıttırmaya çalışmış. Özellikle defans kurgusunu iyi hazırlayıp, oyunu daraltma anlamında çok iyiler. Kişilik olarak da mükemmel bir adama benziyor. Futbolumuzun böyle adamlara ihtiyacı var.
Maç başladığı andan itibaren tipik Beşiktaş özelliği olan topu ayağımızda tutalım, ayağa kısa paslar ile hücuma çıkalım anlayışı devam ediyordu. İlk periyotta bunu uygulama çabasındaydılar. Doğal olarak zorlandılar. Karşılarındaki ekip dirençli bir ekip idi. Defans hattında topu rahatça dolaştırmak konusunda sıkıntı çekmezken oyunu yayma konusunda eksiklikler baş gösterdi. İlk yirmi dakikanın ardından ise sazı Quaresma ve Fernandes ikilisi eline aldı ve Beşiktaş ön bölgede topu tutmaya başladı. Manisaspor da sürekli “yıldırma” politakalarının sonucu olarak faul yapma eğilimindeydi. Burada sanırım futbolcuların hesap edemediği şey Beşiktaş’ın duran topları çok iyi kullanmasıydı. Özellikle ceza sahası ve çevresinde çok fazla duran top imkanı verdiler Kartal’a. Nitekim Quaresma da güzel bir free-kick golüyle takımını öne geçirdi.
Topu ileride tutabilmenin rahatlığı Pektemek ile ortaya çıkıyordu. Pektemek “hedef adam”lığın tüm gerekenlerini yapıyordu. Top saklıyor, servis ediyor, kafayla indiriyor, dribbling vs. her şeyi yapıyordu. Yaptığı iyi işlerin üst üste gelmesinin sonucu olsa gerek hala hafızanızdadır, beklenmedik bir şekilde topu sürdü ve mükemmel bir vuruş yaptı. Adeta golü yarattı. Mustafa da yavaş yavaş büyük takımda oynama fikrine alışıyor olsa gerek. Takıma ilk katıldığı zamanlarda bunları yapmaya pek yeltenmiyordu. Gençlerbirliği forması giyerken buna benzer gollerini görmüştük. Beşiktaş’ta da aynı şeyleri görmek gelecek açısından çok ümit verici.
İlk yarı adına söylenebilecek tek sözüm kaldı. Belki de en önemlisi. Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum ama Quaresma, Pektemek ve Veli’nin ileride her şok-presi sonucunda bir atağı getirdi. Önemli bir dip not bu kanımca.
İkinci yarı itibari ile Manisaspor ön alanda pres uygulamaya başladı. Quaresma’nın çıkışı ve Holosko’nun girişi ile Beşiktaş adına iyi de bir taktik idi bu. İşleyecek gibi göründü de başta. Manisaspor’un baskısı Fernandes’in Sivok’un kafasına attığı top ile kırıldı sanmıştık. Yine Rıza Çalımbay değimiyle yediğimiz bir “basit gol” bizi rahat ettirmeden maç izlemeye itti. Garip olan nokta da maalesef bu. Ne yapıp ediyoruz ve o topu kalemize sokuyoruz. Aynı şekilde 2-0 öndeyken bile maalesef oyunu soğutmayı beceremiyoruz. Daha doğrusu heyecanımıza yenik düşüyoruz. Bu iki hastalığı en kısa sürede atlatmalıyız. Yoksa kötü sonuçlar doğurabilir.
Manisaspor golü bulduktan sonra oyunu Beşiktaş’ın yarı sahasına yıkmaya çalıştı. Yapamadılar. Topu ayaklarında tutmayı çok iyi becerdiler ama. Bunda Beşiktaş’ın hızlı atağı düşünmesi ve maçı erken koparma isteği de vardı tabi. Beklenen gol de Holosko’nun kafa çalımı ile top sürmesi ve Fernandes’e “Al kardeşim bu senin hakkın!” demesiyle geldi. Artık Manisaspor da oyundan düşüyordu ve maçın skoru da bu gol ile belli oluyordu.
Ligde bu kadar az gol yiyen bir takıma 4 gol birden güle oynaya atmak çok sevindirici. Umarım Quaresma çabuk iyileşir. İyi yoldayız. İnşallah daha da iyi olacağız. Hafta sonu keyifli bir maçın ardından görüşmek üzere …
Ufuk Tolga Aldırmaz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder