7 Kasım 2013 Perşembe

Bir Devam Bir Veda

Napoli San Paolo'da Marsilya'yı ağırladı. Geçtiğimiz maç haftası Velodrome'da oynanan karşılaşma hatırlayacağınız gibi 3-2'lik Napoli galibiyeti ile sonuçlanmıştı. Grupta altı puana sahip olan Napoli galip gelerek Almanya'daki Borussia Dortmund-Arsenal karşılaşmasının sonucunu keyifle beklemek, Marsilya ise ilk puan ya da puanlarına kavuşmanın peşindeydi.

Taktik

Görseldeki biçimde yayılan iki takımın da benzer dizilişler ile sahaya yayıldığını görüyoruz. Rafa Benitez Lorenzo Insigne yerine Dries Mertens, Marek Hamsik yerine de Goran Pandev'i tercih ederek başlamıştı. Pandev Hamsik'e oranla ikinci bir santrafor misali kanallara akmanın peşinde koşuşturdu. Mertens'ten ise patlayıcılık hususunda yararlanılmak istendiği gayet açıktı. Savunmada hatlar sıkışık, hücumda ise mümkün olduğunca geniş bir yayılma planlaması vardı. Dikkat çekici olan husus Blerim Dzemaili ve özellikle Gökhan İnler'in Marsilya bekleri arkasına kanatları kaçıracak toplar yollamasıydı. Bunun yanı sıra Callejon'un sürekli olarak içe kat etmesine rağmen Maggio'nun bu gece özelinde ona ayak uyduracak ikili oyunlara girişememesi de dikkat çekici olan bir diğer husustu. İşin özüne bakacak olursak Maggio gibi Armero da sıklıkla geride kalmak zorunda kaldı. Marsilya hücumcularının direkt hücuma müthiş hızlı kalkabilecek özelliklere sahip olmaları onları buna zorlamış olsa gerek.

Elie Baup ise Rod Fanni'nin yokluğunda mecburen Kassim Abdallah'ı sahaya sürecekti. Bunun yanı sıra Dimitri Payet yerine Florian Thauvin  ve Andre Pierre Gignac yerine de Jordan Ayew tercihleri göze çarpıyordu. Belki de benim anlam veremeyeceğim tek değişiklik de Gianelli Imbula'yı yedek kulübesinde oturtmasıydı. Savunmada Baup'un uyguladığı klasik 4-1-4-1'deki pivot yine Romao olacaktı. Cheyrou'nun ön üçlüyü dörtlerken kimi zaman aksayışı ve yer kaybetmesi de göze battı. Beklerin sıklıkla zor durumda kalması ve Romao'nun da desteği bir yere kadar verebilmesi de göze batan bir diğer unsur olacaktı. Marsilya adına esas dikkat çekici olan ise Mathieu Valbuena'nın göreviydi. Dizilişte sol kanatta bulunan Valbuena, özellikle o kanadı kullandı lakin Marsilya hücumlarının ağırlık merkezi sürekli olarak onun bulunduğu bölgeydi. Kimi zaman Thauvin'in yanına kadar sokuldu, kimi zaman da Ayew ile yer değiştirip santraforunun arkasındaki konumuna geçti. Görevini gözlemleyebildiğim kadarıyla bir iki ufak hata dışında eksiksiz yerine getirmesine rağmen bu denli yükü sırtlamasına izin verilmesi hakikaten üzücü.

Oyun

Marsilya'nın istekli biçimde başladığı izleyene yansıdı. Napoli ise Rafa Benitez'in kontrollü, sakin oyununa kendini kaptırmış gözüküyordu. Topu ayağına almayı başaran Napoli birkaç atak gerçekleştirdi. İleride kaldıkları bir pozisyon neticesinde ziyadesiyle hızlı biçimde direkt hücum örneği sergileyen Napoli golü Dries Mertens'in ayağından bulabilirdi. Jose Callejon'un boşluğu görüşü muazzamdı. Dakikalar ilerledikçe özellikle Mertens ve Callejon'un rakip bekleri zorlayacakları net biçimde belli oldu. Marsilya'nın yukarıda değindiğim gibi Valbuena ile birlikte kısa, hızlı paslaşmalarla hücuma çıkışları da gayet yerindeydi. 10. dakikada kazanılan korner neticesinde Andre Ayew topu ağlara yolladı. Marsilya gol sonrası oyunu tutmaya çalışırken 22. dakikada Napoli'nin kullandığı topu uzaklaştırmakta zorlandılar ve Gökhan İnler klasikleşmiş o harika gollerinden birini attı. Henüz bu gol daha sıcaklığını korurken Gonzalo Higuain'in Diawara'nın hatası sonucunda net bir vuruş ile ağlara gönderdiği top ile Napoli 2-1 öne geçti. Gol öncesi Gökhan'ın Valbuena'nın ayağını eve götürmek üzere yaptığı hareketin atlanması ise Marsilya adına hiç hoş sonuçlanmadı. Napoli öne geçişinin ardından oyunun temposunu iyice düşürdü. Pas oyunlarını güzel biçimde icraa ettiler. İlk yarı 2-1'lik üstünlükleri ile geçildi.

İkinci yarıya da tıpkı ilk yarıdaki gibi başlayan Marsilya bu sefer kendinden daha emin bir biçimde rakip kaleye gidecekti. Napoli'nin oyundan kopma noktasına gelecek temposuzluğu ise yine dikkat çekici bir diğer unsur olacaktı. Yıpranan Valbuena'nın yerine oyuna giren Payet oyunun kanatlara eşit miktarda dağılacağının da göstergesiydi. Bu dakikadan sonra Thauvin dikkat çekmeye başladı. Nitekim Payet'nin ortası ve Armero'nun dikkatsizliği neticesinde ilk Şampiyonlar Ligi golünü buldu. Napoli yine uyanacaktı. Marsilya savunmasının uyuması ve arkaya tamı tamına üç isim sarkıtmasının cezasını Higuain'in golü ile çekeceklerdi. Daha sonra Mertens'in yerine oyuna giren Lorenzo Insigne'nin direkten dönen şutu son aksiyon olacaktı.

Sonuç

Baup git gide taç çizgisinden dışarı çıkmaya başladı. Açıkçası ömrünü çok uzun görmüyorum. Rafa Benitez'in öğrencileri de puanlarını dokuza çıkararak kendi kaderlerini çizme şansını yakaladı. Marsilya malumun ilanını yaşayarak Avrupa Kupaları'na veda etti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...