26 Kasım 2013 Salı

Ne Şiş Yansın Ne Kebap



Şampiyonlar Ligi G Grubu'nun dördüncü maçlar sonunda ilk iki sırasını oluşturan takımları Atletico Madrid ve Zenit St. Petersburg, Rusya'da karşı karşıya geldi. St. Petersbug'da oynanan karşılaşma için sonda söyleyeceğimi bu kez başta söylemek istiyorum. Biri Ruslar'a futbolcuya yaptıkları yatırımdan önce tesislere olan yatırımları -özellikle statları- arttırmaları gerektiğini anlatmalı. Zemin ciddi anlamda kar yağışı olmamasına rağmen felaketti.

Luciano Spaletti Danny'nin yokluğu haricinde sahaya tam kadro çıktı. Diego Simeone ise grup liderliğini garantilemenin vermiş olduğu rahatlıkla, Rusya deplasmanında yedek ağırlıklı bir kadro ile sahadaki yerini alacaktı. Zenit, kontrollü bir agresiflik ile maça başladı. Bu agresifliğin karşılığı sertlik değildi. Puan almanın bilincinde olduklarını hissettirdiler. Savunmada yerleşik düzeni bozmama gayreti ile birlikte orta alanın zaman zaman fazlasıyla statik kaldığını gördük. Bu da kompakt bekleyişi karakteristik özellik haline gelmiş olan Atletico Madrid'e karşı zorlanılma anlamını taşıdı. Top üçüncü bölgeye gönderilmekte zorlandı. Kısa ayağa paslar dönüp dolaşıp Atleti'nin ayağında kalıyordu. Atleti de kapılan toplar ile direkt hücumun peşindeydi. Henüz ikinci dakikada Criscito'dan seken topa vuran Gabi, kaleyi tutturamadı. Top üstten oyun alanının dışına gitti. Orta alan mücadelesinden öteye gidilemeyen maçın ilk yarısındaki pozisyonları genelde bu tarz şutlar oluşturdu.14. dakikada Hulk'un şutu da buna örnek oldu. Courtois'den seken topu Alderweireld dışarı yollamayı başardı. Karşılıklı pas hataları ve top kayıpları da dikkat çekecekti. Maçın o ana dek en net pozisyonu da 28. dakikada Cristian Rodriguez'in savunma arkasına sarkışı ile oluştu. Fakat topa ilk dokunuşu iyi yapamayan Rodriguez, Lodigin'e takılacaktı. Bundan iki dakika sonra Juanfran'ın Shatov'u düşürmesi neticesinde duran topu kazanan Zenit Witsel'in kafası ile gole yaklaştı. 44. dakikada Koke'nin yine ceza sahası dışında vuruşunu çıkaran Lodigin, ilk yarıda topa sahip olan son futbolcu olacaktı. Düşük tempoda, zevksiz bir ilk yarı geçirildiğini rahatlıkla söyleyebilirim.

İkinci yarı daha tempolu biçimde başladı. 52. dakikada Atletico Madrid kalesinde yaşanılan karambolden gol çıkaramayan Zenit, kontra ataktan kalesinde tehlikeyi görecekti. Topu soldan içeri girerken taşıyan Adrian, kaleci Lodigin ile karşı karşıya kalıp temiz bir bitiriş ile takımını 1-0 öne geçirecekti. Ölü toprağı taşıyan iki takım da bu gol ile bir silkelendi. Golden henüz bir dakika sonra topu üçüncü bölgede ayağına alan Raul Garcia kalecinin önde olduğunu görüp topun dibine girdi. Top direkten dışarıya çıktı. Harika bir gol şansı tepilmiş oldu. Daha sonra Spaletti oyuna aynı anda iki kez müdahale edip geriye çekilecekti. 63. dakikada Faizulin-Bystrov ve Shirokov-Arshavin değişiklikleri yapıldı. Bu takımın oyun içinde kanatlara ağırlık vermesini sağlayacaktı. Bystrov sağ kanada, Arshavin de sol kanada geçti. Hulk biraz daha serbest bir rol alıp yardımcı forvet rolünü üstlendi. Shatov da sıklıkla Witsel'in yanına kadar sokuldu. Nitekim aranılan gol 75. dakikada gelecekti. Smolnikov'un sağ kenardan ortası Alderweireld'in kafa vuruşu ile Courtois'i "komik" biçimde mağlup edecekti. Skoru tayin eden bu gol maçın bitişine de tekabül etti diyebiliriz.

Atletico Madrid yenilgisiz devam ediyor. Zenit ise altı puana yükseldi. Bu akşam 21.45'te oynanacak olan Porto - Austria Wien maçının sonucunu bekleyecekler. Bu maçı kazanmamaları için pek bir sebep yoktu fakat yine de işi son maça taşıyor olmaları da kağıt üstünde pek önemli görünmüyor. Porto Vicente Calderon'a, Zenit de Avusturya deplasmanına gidecek. İkincilik yarışı iyice kızışmış durumda.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...