4 Ocak 2012 Çarşamba

Fernandes'in Futbol Konçertosu

Zorlu ve yorucu bir ilk yarının ardından çok daha zorlu ve yorucu geçecek bir ikinci yarıya iki hafta sonra başlamış durumdayız. Taraftarların maç izlerken yorulduğu bir sezon haline geldi. Düşünün ne durumdayız.

Rakip zorlu süreçlerden geçmiş, ligin kalburüstü takımlarından olan Eskişehirspor idi. Kimse maçtan önce –özellikle de bu kadar sakatlığın varlığında- kolay geçecek bir mücadele beklemiyordu…

Hayaletlerin arasından geçen Fernandes pankartını görerek maça başlıyorduk. Hepimizin en fazla beklenti beslediği adam da işte o Casper Fernandes idi…

Eskişehirspor maçın başladığı ilk saniye ile birlikte takım olarak topun gerisinde durup, topun olduğu noktaya hunharca baskı yapma çabasındaydı. Pas yollarını iyi de kapadılar böylece. Tipik Ersun Yanal takımı. Bu taktikleri işledi de tam 15 dakika boyunca Beşiktaş’ın kendi  birinci bölgesinde pas yapması zorunlu kılındı. İleri topu taşımak imkansıza yakın bir hal aldı. Nitekim ilk şut da 15. Dakikada geldi Beşiktaş adına. Bu dakikadan sonra da Casper Portekizli işe el atıp yine o virtüözvari dokunuşlarını yapıyordu. Onu kullanarak kanatlara iniyordu Kara Kartal. Buna ek olarak da dakikalara paralel olarak baskısını arttırıyordu. Ön alanda arada sırada yapılan bütün baskılar da sonuç getirdi. Biraz daha “şanslı” ya da “becerikli” adına ne derseniz diyin, heh işte ondan olsaydı maçın skoru daha ilk yarıdan rahatlıkla yakalanabilirdi. Gelmeyen golün stresi acaba yaşanır mı diye de kendi kendime sormadım değil.

İkinci yarı ilk yarının hem oyun hem de kural anlamında devamıydı. Beşiktaş kaldığı yerden baskıyı yapıyor, Eskişehirspor da yalandan ileriye top taşımaya çalışıyordu. Gol dakikasına kadar gelişen her tehlikenin altında imzası yatan adam da yine Fernandes idi. Almeida’nın özgüven eksikliği olduğunu golden önceki İvesa’nın kornere çeldiği topta rahatlıkla görebiliyoruz. Gelen gol ile Beşiktaş rahatlayacak derken her zaman bildiğimiz o gömülme ve ardından gol atamama hastalığı nüksetti. Çok da rahat pozisyonlar bulmuşken ve karşınızdaki rakip bu kadar açılmışken gol atamıyorsanız sıkıntı vardır. Mustafa Pektemek’in girişi de işte bunu bitirmek adına idi. Carvalhal belki de Almeida’nın gol atmasını bekledi. Nitekim maçın zora doğru gittiğini görünce elzem olan değişikliği de yapıverdi. Kalede görülen tehlikeden sonra Mustafa’nın kaleciyi yatırıp attığı gol enfesti. O kadar uzun boylu bir kaleciyi çok rahat bir şekilde dar açıdan yatırıp, gol vuruşunu da yaptı. Pektemek gerçekten özellikle sonradan girdiği maçlarda değişimi yaratan kişi oluyor. Değişimin ta kendisi oluyor diyelim ya da…

İlk yarının ilk maçında kaybedilen 3 puan ikinci yarıda kazanılan 3 puan şeklinde vuku buluyor. Başta da belirttiğim gibi kalburüstü bir takıma karşı alınmış bu galibiyet güzellik olarak baş gösteriyor. Fernandes’in bu takımdaki yeri her geçen gün sağlamlaşırken, Hilbert’in sakatlığı da can sıkıcı. Umarım kolay çabuk iyileşir. Bu takımın ona ihtiyacı var. Bu kadar eksiğe rağmen bu kadar rahat oyun sergileyen bir Beşiktaş var ise sahada bunu düşünmesi gereken kişi kesinlikle Ersun Hoca’dır. Bu takımı böyle bir şekilde play-off potasında tutması gerçekten zor olacak gibi görünüyor…

Ufuk Tolga Aldırmaz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...