Haftanın açılış maçlarını hiç sevememişimdir. Genelde cuma günlerinde olmalarından ötürü olsa gerek. Haftanın yorgunluğunun yerini rahatlığa bıraktığı bir günde stresli mücadeleleri izlemek insanı mental anlamda çok yoruyor. Hele ki zor bir deplasman ise.
Antalyaspor deplasmanı ligin en zor deplasmanlarından biri. Özellikle son iki yıldır artık düşme potası takımı olmaktan kurtulmaları ve orta sıralarda cirit atan bir takım olmaları nedeniyle daha da zorlu bir deplasman hüviyetine girdiler. İstikrarın getirdikleri vesselam.
İyi başladıkları ilk yarının geneline mücadelelerini ve baskılarını yaydılar. Beşiktaş’ta ilk on birde başlayan Simao ve var olmayan Necip takıma olumsuz etki etmişti. Simao’nun oynadığı her mücadele Beşiktaş’ın on kişi oynadığı bir mücadele haline gelmeye başlamıştı. Buna eklenen Necipsizlik orta sahadaki iş yükünü ağırlaştırıyordu. İleride de yine Simao’nun ve Edu’nun statikliği o beklenen, arzulanan varyasyonların olabilirliğini engelliyordu. Antalyaspor da bunlardan uygun kadrosuyla( Özellikle Necati-Tita-Zitouni) bir güzel faydalanıyordu. Nitekim Beşiktaş’ın bir tek müsait pozisyonu varken ve duran toptan gelmişken, Antalyaspor dakikalar geçtikçe fazla pozisyonlar bulmaya başlamıştı. Aslında golü de buldular. Sokak tabiriyle buz gibi golü yardımcı hakem vermedi dersek yeridir. Burada Simao takımı adına en etkili işi yaptı ve hakemin görüş açısını kapadı. Bu dakikadan sonra zaten kopuk kopuk ilerleyen maç mental anlamda da kesintiye uğruyordu.
İkinci yarı ise sanırım Antalyaspor’un bu mental düşüşü onları isteksizliğe itti. Aynı zamanda Carvalhal’den fırça yiyen takım da kendine geldi. Deniz’in saçma hareketi ve ardından gelen gol Beşiktaş’ı rahatlatıyordu. Almeida adına bu gol takıma yararından daha önemli diye düşünüyorum. Gol attıkça açılan bir santrafor çünkü. Tekrar maça dönecek olursak Antalyaspor git gide açık alanda oynamaya başlayarak resmen intihar ediyordu. Ne kadar formsuz bir Beşiktaş’a kadar oynasanız da açık alan verirseniz cezasını çekersiniz. Keza gol de yine açık alan oyunuyla geldi. Almeida asisti yaparken Fernandes de form anlamında düşüşteyken golü MP Antalyaspor ağlarına gönderiyordu. Ardından ikinci yarıda ender gelişen Antalyaspor atakları bir duran topta kendini gösteriyordu. Kafa vuruşundan gelen topu İsmail refleks ile çizgi üzerinde çelerken “Ne yaptım ben !?” diyordu zaten. Kırmızı kart ve ardından gelen penaltı golü ile maçın “resmi” skoru tayin oluyordu: 1-2…
İsmail’in yokluğunda Tanju’ya gün doğacaktır, doğmalıdır da. Umarım Ernst, Hilbert’te olduğu gibi Tanju da sonradan olsa da rotasyona giren bir isim olur. Onun alternatifliği önemli.
Son olarak da Simao’nun formsuzluğuna değinmek istiyorum. Benim canımı fazlasıyla sıkıyor. Eğer Quaresma geldiğinde birlikte oynarlarsa facia olabilir keza tek başına oynadığından beri çözemediğim(!) bir performans düşüklüğü var takımda. Salı günkü zorlu mücadeleden sonra görüşmek dileğiyle…
Ufuk Tolga Aldırmaz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder