24 Eylül 2013 Salı

Şampiyonlar Ligi'nde 1. Hafta

Uzun bir bekleyiş sonunda Şampiyonlar Ligi prömiyerini geçtiğimiz salı günü yaptı. Giriş müziği, top toplayıcıların dalgalandırdığı o simgesel top ve sair uzun süren o açlığı dindiremese de güzel bir başlangıcı müjdeledi. Temsilcimiz açısından kötü bir hafta olmasına rağmen gayet dolu dolu maçlar yaşandı. Grup grup inceleyelim.

A Grubu

Manchester United - Bayer Leverkusen:

ManU'nun hala yeni sayabileceğimiz -hoş Sir'den sonra, üzerinden beş yıl geçse de yeni diyebiliriz- teknik direktörü David Moyes, Wayne Rooney ve yeni transfer Marouane Fellaini'yi ilk on birde sahaya sürdü. Klasik Manchester United başlangıçlarından birine de imza atıldı. Baskılı, rakibe nefes aldırmayan, istenilen elde edilene kadar hegemonya kurulan oyun rakibe dikte ettirildi. Alman ekibinde temsilcimiz Ömer Toprak ve Türk asıllı Emre Can da ilk on birdeki yerini almıştı. Bunalmış biçimde seyreden oyuna dayanamayan Leverkusen 22. dakikada Wayne Rooney'den golü yiyecekti. 1-0... Manchester United'a ayak uyduramayan Leverkusen dakikalar ilerledikçe pozisyonları kalesinde görmeye devam etti. Rooney'nin bencilliğe varan tercihleri olmasa maç daha ilk yarıdan kopmuş olabilirdi. İkinci yarıya 1-0'lık skor ile başlanırken özellikle Ömer'den üst üste hatalar geldi. Şansını Rooney'nin şanssız girişimlerine borçluydu. Derken konuk ekip 54. dakikada ceza sahası dışından Simon Rolfes'in enfes vuruşu ile golü bulacaktı: 1-1... Gol sevinci uzun sürmeyen Leverkusen bu kez van Persie'den harika bir gol yiyordu:2-1... Oyun durağan biçimde seyrederken Rooney tekrar sahneye çıktı ve birinci sınıf bir bitiriş ile skoru 3-1'e getirdi. Bu dakikadan sonra konsantrasyon eksikliği göze çarpan Leverkusenli oyuncular üst üste hatalar yapmaya devam etti. 79'da bu kez Rooney'nin asisti ile Antonio Valencia skoru 4-1'e getirecekti. Fişi çeken ManU bitse de gitsek havasına girmişken Emre Can'ın korneri sonucu karambolden Ömer Toprak nihai skoru belirleyecekti: 4-2... Stefan Kiessling yerine oyuna giren Türk asıllı İsviçreli Eren Derdiyok ise vasat bir performans sergiledi.

Real Sociedad - Shakhtar Donetsk:

Yıllar sonra Şampiyonlar Ligi arenasına dönen Real Sociedad ve geçen yıla damga vuran ekiplerden Shakhtar Donetsk... Maçın vaad ettikleri güzel şeylerdi. Sociedad maça hızlı başladı. Öyle ki kurdukları baskı sonucu art arda önce Carlos Vela sonra da Ruben Pardo ile pozisyonları harcadılar. Bu dakikadan sonra yaşanılan pozisyon neticesinde hakemin penaltıyı es geçmesi onlara iyice ket vuracaktı. Sociedad yüklendikçe yükleniyor, Shakhtar ise başta kaleci Pyatov olmak üzere direniyordu. İlk yarı golsüz beraberlikle geçilirken, Sociedad ikinci yarıya da hızlı başlayacaktı. Gol bir türlü gelmek bilmeyince klasik bir Mircea Lucescu takımı organizasyonunda Alex Teixeira 65. dakikada golü bulacaktı. Neredeyse ilk kez tam organize gelip golü buluyorlardı. Yenilen golden sonra artık şanssızlığı aşan pozisyonları harcayan Sociedad 87'de yine Alex Teixeira'dan golü yedi. Sociedad şanssız bir başlangıç yapmış oldu.

B Grubu

Galatasaray - Real Madrid:

Temsilcimiz beklenenden iyi başladığı mücadelede ilk yarım saat Real Madrid'e nefes aldırmadı. Ardından savunmadaki pozisyon hataları silsilesi neticesinde gelen Isco'nun golü Galatasaray'ın çözülmesine neden olacaktı. Üstüne Pepe'nin gaddarca yaptığı müdahale neticesinde sakatlanan Didier Drogba'nın ikinci yarı oyundan alınması, moralleri iyice bozacaktı. İkinci golün gelişi ile birlikte iyice dağılan Galatasaray disiplini elden bıraktı. Real Madrid'in gole aç bir şekilde oynaması tarihi hezimeti getiren baş unsur olacaktı. 1-6...

Kopenhag - Juventus:

Kopenhag da evinde tıpkı Galatasaray'ın Real Madrid'e yaptığı gibi Juventus'a karşılı baskılı başladı. Bu baskı birkaç pozisyonu da beraberinde getirdi lakin gol gelmeyecekti. Ardından duran top organizasyonunda Nicolai Jorgensen ile golü buldular. Bu dakikadan sonra savunmada bekleyişe geçen Kopenhag topu Juventus'a verip kelimenin tam anlamıyla edilgen konuma geçti. Juventus özellikle kornerlerden bulduğu pozisyonlarda 32'lik kaleci Johan Wiland'a takılacaktı. İkinci yarıda baskıyı daha da sertleştiren Juventus sol çaprazdan Peluso'nun kestiği alçak top neticesinde Fabio Quaglierella ile golü bulup eşitliği sağlıyordu. Beraberlikten sonra da baskıyı sürdüren Juve, Wiland'ın kalesinde gittikçe devleşmesi neticesinde Danimarka'da iki puanı bırakıyordu.

C Grubu

Benfica - Anderlecht:

Estadio Luz'da Benfica mücadeleye uzaktan bir şutu sektiren Proto "sayesinde" Filip Djuricic'in de attığı gol ile adeta 1-0 önde başlıyordu. Baskıyı azaltmayan Portekiz ekibi pozisyon üstüne pozisyon bularak adeta rakibini dövüyordu. Teknik direktör Jorge Jesus ile problemler yaşadığı için takımdan gideceği konuşulan Oscar Cardozo'nun da üstün performansı dikkat çekti. Otuzuncu dakikada yine bir korner sonucu oluşan karambol neticesinde kaptan Luisao golü bulacaktı: 2-0... İkinci yarı da aynı şekilde devam etti. Anderlecht birkaç cılız pozisyon haricinde hiçbir varlık gösteremedi. Benfica rahat bir galibiyet sonucu üç puanı hanesine yazdırdı.

Olympiakos - Paris Saint-Germain:

Karaiskakis Stadı'nda oynanan karşılaşma, Olympiakos'un iyi oyunu ile başladı. Önce Weiss sonra da Fuster ile direkleri döven Olympiakos'un bu pozisyonları arayacağı belliydi. Nitekim 19. dakikada Cavani Paris Saint-Germain adına tabelayı değiştirdi. Bu golden tam aldı dakika sonra, Vladimir Weiss bir dönem Football Manager oyununda "wonderkid" oluşunun hakkını verir cinsten Paris'in milyonluk stoperleri Thiago Silva ve Marquinhos'u oyun sınırları içinde yok ederek beraberliği sağlıyordu. İkinci yarının hemen başında oyuna giren Ezequiel Lavezzi, önce 68 sonra 73'te neredeyse bire bir benzer biçimde Thiago Motta'ya kornerden yaptığı ortalar ile golleri attıracaktı. Bu iki golün getirdiği zihinsel düşüş Ibrahimovic'in penaltısını da getirecekti. Kaleci Jimenez önce penaltıyı çıkardı sonra pozisyonun devamında yine Ibrahimovic'e gol şansı tanımadı. 82'de çıkan bu penaltı 86'da bu kez Marquinhos'dan yine korner sonucu gelen bir gole dönüşecekti. Paris Saint-Germain böylelikle rahat bir üç puanı kazanıyordu.

D Grubu

Bayern Münih - CSKA Moskova:

Bayern, bildiğiniz Bayern. 6., 18., 48. ve 58. dakikalarda kaçan yüzde yüzlük dört net pozisyon... Buna karşın skor 3-0. Dördüncü dakikada David Alaba'nın muhteşem frikik golü geldi. Fırtına gibi başlayan Bayern, Mandzukic ile dünyaları kaçırdı. Mandzukic buna karşın 36'da duran top organizasyonunda affetmeyecekti. Frikikte müthiş bir vuruş yapan Alaba bu kez Arjen Robben'e 67'de müthiş bir asist yapacaktı. Golleri bir tarafa koyalım, Philipp Lahm yine göbekte oynadı. Ben size onu söyleyeyim.

Viktoria Plzen - Manchester City:

Pavel Vrba'nın öğrencileri haddini bilerek maça başladı. Sezon başında en büyük kozları olan Vladimir Darida'yı da kaybettikten sonra iyice vasatlaşan takımın Manchester ekibine karşı direnmesi çok zor olacaktı. İlk yarı kalelerinde pozisyon görmelerine rağmen fena bir oyun sergilemediler. Edilgen yapıda geçirdikleri oyun her şeye rağmen "Acaba?" sorusunu da sordurtmuyor değildi. İkinci yarı başlarken Manchester City'li oyuncular Viktoria Plzen'li oyuncuların bu gücü kendilerinde bulmalarına izin vermeyip 10 dakikada buldukları üç gol ile fişi çektiler. 10 dakikalık vites artışı Viktoria Plzen'i çözecekti. Geniş alanda topla buluşan Sergio Agüero topu Edin Dzeko'ya çıkarıp asistini yaptı. Ardından Yaya Toure haftanın golüne imza atacaktı. Son olaran Sergio Agüero perdeyi açmakta yardımcı olmuştu fakat bu kez kapatmasını bilecekti: 0-3...

E Grubu

Schalke 04 - Steaua Bükreş:

Cüneyt Çakır'ın yönettiği maçta Schalke bütün silahları ile sahadaydı. Draxler, Boateng ve Farfan üçlüsü ileride efektif olurken özellikle sağ kanattan Uchida bindirmeleri ile muazzam bir futbolun yaratıcısı haline gelecekti. İlk yarıda bulunan sağlı sollu ataklar bir türlü bitirilemeyip golsüz beraberlik ile devreye girildi. İkinci yarıya da aynı hızla başlayan Schalke golü garip biçimde Uchida'nın ortası ile -evet ortası ile- bulunca Steaua çözüldü. Ön üçlünün ortaklaşa oyunu neticesinde Boateng'in ayağından gelen gol skoru 2-0'a taşıdı. Son darbeyi de Draxler vurdu: 3-0... Maça damga vuran olay ise Boateng ve Uchida'nın performansları olacaktı.

Chelsea - Basel:

Stamford Bridge'de oynanan karşılaşmaya Mourinho yeni transferler Eto'o ve Willian'ı sahaya sürerek başlıyordu. Baskılı biçimde oynayan Chelsea, Basel'i yarı sahasına gömecekti. Basel savunmada iyi beklese de 44. dakikada gelecek olan Oscar'ın golüne engel olamayacaktı. Oscar ikinci yarıda da muazzam bir performans gösterdi fakat ikinci golü bir türlü yaratamadı. Roller değişecekti. Basel'in Mısırlısı Salah sahne alacaktı. 70. dakikada gelen organize atak sonucunda muhteşem bitirişi yapan Salah bu dakikadan sonra oyunda çok daha efektif olacaktı. Sonradan oyuna giren Beşiktaş'ın eski futbolcularından Matias Delgado'nun kullandığı korner sonucunda Streller'in kafası ile skoru oluşturan gol de gelecekti: 1-2... İkinci günün sürpriz sonucu olarak göze çarptı.

F Grubu:

Marsilya - Arsenal:

Mesut Özil'in liderliğinde sahaya çıkan Arsenal hiç beklemediği biçimde bağımlı oynayacaktı. Elie Baup'un Marsilyası da Mathieu Valbuena önderliğinde savunmada işleri kusursuz yapıyordu. Sıkıntıları bunu pozisyona çevirip tabela yapmak olacaktı. Dakikalar ilerledikçe gelmeyen Marsilya golü Veledrome'da problem çıkaracak gibi gözüküyordu ki nitekim Jeremy Morel'in saçma sapan bir hatası neticesinde gelen Theo Walcott'ın  ve ardından Ramsey'nin golleri ile skor 2-0'a geldi. Marsilya baskıya karşın golü ancak 90+'da Jordan Ayew'un penaltısı ile bulabilecekti: 1-2...

Napoli - Borussia Dortmund:

San Paolo'da muazzam bir kitlenin önünde oynayan Napoli, düşler sahnesinde gibiydi. İyi oynanan oyun Borussia Dortmund'u da sıkıntıya sevk ediyordu. Nitekim büyük golcüleri Higuain'in kafa golü skoru 1-0'a taşıdı. Jürgen Kloop'un bu golden sonra çıldırışı ve saha dışına yollanması ise unutulmayacak olaylardan biri olarak hafızalara kazınacaktı. İkinci yarının ortalarında yine Higuain'in resmen aklı ile Weidenfeller'i attırması neticesinde Dortmund'un "kalesi" de düşmüş olacaktı. 67'de Insigne ile gelen frikik golü de geceye damgasını vuran olaylardan biri olacaktı. 10 kişi mücadeleyi devam ettiren Dortmund yılmadı. Zuniga'nın 86'da kendi kalesine attığı gol işi bitirecekti. Skor 2-1'di.

G Grubu

Atletico Madrid - Zenit:

Atleti evinde her zamanki gibi hükümran tavrını sürdürdü. Rus ekibini oynadığı oyun ile neredeyse sahadan silen Madrid ekibi özellikle uzaktan şutlar ve duran toplar ile etkisini hissettirdi. Zenit'te ayakta kalabilen tek isim ise Hulk olacaktı. Gol de ilk yarının sonuna sıkıştı Atletico Madrid adına 39. dakikada Miranda kornerden gelen topu ağlara yollayacaktı. İkinci yarıya daha düzenli başlayan Zenit, Hulk'un yoktan var ettiği topla 58'de eşitliği yakalayacaktı. Atletico ipleri Zenit'in eline almasına izin vermeyecek ve Arda ile skoru 2-1'e 63. dakikada taşıyacaktı. Arda, iyi performansını golle süsleyecekti. Nihai skor da genç Leo Baptistao'nun 80. dakikadaki güzel golü ile belirlendi: 3-1...

Austria Wien - Porto:

Tecrübesiz Wien, gedikli Porto'yu Ernst Happel'de ağırladı. Sanırım profil olarak epey düşük olan mücadale seyir zevki açısından da bir hayli kötü olacaktı. Porto ilk dakikadan itibaren aldığı kontrolü 90. dakikaya dek bırakmadı. 56'da Lucho Gonzalez'in golü ile maçın skoru da belirlenecekti, 0-1...

H Grubu

AC Milan - Celtic:

San Siro'daki mücadele dengeli biçimde başladı. Dakikalar geçtikçe mücadele beklendiğinden daha zevkli bir hal alacaktı. Konuk Celtic, açıkçası "karakter koyup" maça asılıyordu. İlk yarı hem pozisyon hem de topa sahip olma açısından Milan adına üstün geçse de ikinci yarı da işler tersine döndü. Celtic baskıyı kurdu. İronik biçimde gol 82'de ve 86'da Milan adına gelecekti. Izaguirre kendi kalesine ve Muntari'nin deattığı goller skoru tayin etti. Tabela'da 2-0 yazıyordu.

Barcelona - Ajax:

Peşin peşin yazayım, detay bir inceleme okumak istiyorsanız Oğuzhan Oğuz'un maç hakkında yazdığı muhteşem yazıya bir göz atmanızı rica edeceğim. Özet olarak, Franck De Boer'un farklı bir kadro ile çıkması, Victor Valdes'in Sigthorsson'un penaltısını çıkarması ve Leo Messi'nin hat-trick'i dikkatileri çeken unsurlar olacaktı. Ajax'ın sert oyunu karşısında hafif bir sallantıya giren Barcelona, dakikalar ilerledikçe rayına oturacak olan bir vagon edası taşıyordu. Nitekim frikikten 22. dakikada gelen Leo Messi'nin golü ile Barcelona öne geçti. İkinci yarının başında yine Messi'den klas bir gol gelecekti. 69'da Neymar'ın asisti ile golü bulan isim bu kez Pique oldu. 75'te Messi perdeyi açtığı gibi de kapayacaktı.

Haftanın 11'i:



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...