12 Eylül 2013 Perşembe

Kerim Frei




19 Kasım 1993'de Avusturya'nın Feldkirch şehrinde doğan Kerim Frei, Türk asıllı İsviçreli bir baba ve Faslı bir annenin oğlu olarak dünyaya geldi. Ufak çapta bir Birleşmiş Milletler niteliğindeki ailede, Kerim babasının yönlendirmesi neticesinde beş yaşında FC Au-Heerburgg takımında futbol hayatına başlayacaktır. Futbol için ilk öğrenimini burada gören Kerim iki yıl sonra İsviçre'nin önemli kulüplerinden olan St.Gallen'in alt yapısına geçecektir. 2006 yılına dek burada tabiri caizse şekle giren Kerim'in yolu ülkenin en büyük kulüplerinden olan Grasshopper'a düşer. Bir dönem AS Romalı yetkililerin dikkatini çekmesine rağmen İtalyan kulübüne katılamayacaktır. Bunun neticesinde Fulham alt yapısına transfer olur. Dikkatleri üzerine bildiğiniz gibi burada çekecektir. Alt yaş kategorileri ve yedek takımda oynadıktan sonra ilk kez resmi formayı Faroe Adaları'nın Runavik takımına karşı giyer. İngiltere Lig Kupası'nda Chelsea ile oynanan mücadelede oynadığı etkili oyun kısa kariyerindeki en önemli enstantaneler olarak hatırlanır. 2008'de alt yaş kategorilerinde başlayan İsviçre Milli Takımı serüveni Andorra ile deplasmanda oynadığımız milli maç neticesinde biter ve artık nüfus kağıdında Kerim Koyunlu yazar. Türk Milli Takımı'nı tercih etmesi İsviçre cephesinde ufak çapta bir sinir harbine neden oldu da diyebiliriz. Kariyeri boyunca çıktığı 84 maçta 13 gol sekiz asistlik performans sergileyen Kerim için istatistikler üzerinden yorum yapmak pek de mümkün gözükmüyor.

İlk etapta "overrated" olarak nitelendirdiğim Kerim Frei için naçizane fikirlerim değişmiş değil. Bu şekilde düşünmemin en büyük sebebi Türk Futbolu'nun oyuncu yetiştirme konusunda yaşadığı sıkıntılar neticesinde gurbetçi diye tabir edebileceğimiz alt yapı eğitimlerini yurt dışında gören oyunculara olduğundan fazla anlam yüklenmesidir. Kerim'in göstermiş olduğu performanslar bir kenara milli takıma getiriliş şeklinin yangından mal kaçırırcasına olduğu malumunuz. Bunun yanı sıra oynadığı üst düzey maç sayısının az olmasına rağmen belirli çevrelerce oyuncuya sahip olduğundan daha fazla anlamlar yüklenmesinin hem kendi gelişimi hem de beklentiye giren izleyici açısından pek de rasyonel bir yaklaşım olduğuna inanmamaktayım. Tüm bu düşüncelerim bir kenara Kerim'in belirli bir potansiyel taşıdığı ve işlenilmesi halinde önemli bir noktaya gelebilecek bir değer olduğuna da katılmıyor değilim deyip detaya girelim.

Fırsat buldukça forvet arkasında rahat olduğunu dillendiren Kerim'in oyun stili kanatlara daha uygun. Sağ ayaklı olmasının vermiş olduğu avantajlar ile sol kanatta çok daha etkili bir oyuncu haline büründüğü su götürmeyen cinsten. Aynı zamanda forvet hattı için versatil bir oyuncu olduğu da aşikar. Basiti oynamayı sevmesi ve gerektiği zaman -bir Olcay Şahan olmasa da- pozisyonu zorlaması bu açıdan dengeli bir oyuncu olduğunun emaresi. Buna karşın birebirlerde çok da iyi bir rakip ekarte etme özelliğine sahip olmadığını söyleyebiliriz. Topla hızlı hareket etmesi avantaj hanesinde fakat daha da büyük bir avantajı var -ki zaman zaman bunu uygulamasa da- topu hızlı biçimde hareket ettirmesi. İlk etapta pırpır diye tabir edilen Gökhan Töregiller'den diye de genişletebileceğimiz oyuncu grubuna dahil gibi gözüküyor. Buna karşın az önce dile getirdiğim özellikler sayesinde hiçbir zaman Gökhan Töre'de olduğu gibi Slaven Bilic'in baş parmağını şakağına götürmesine sebep olmayacaktır. Kerim'in önemi de işte bu noktada ortaya çıkıyor. Olcay Şahan ve Gökhan Töre gibi kaos futbolunu layıkıyla(!) yerine getirebilecek iki parçanız mevcutken farklı oyun yapısına uygun dişlileri de kadronuzda bulundurmak zorundasınızdır. Kerim set oyunundaki becerileri ile farkı yaratacaktır. Takım oyununa bu saydığım ikiliden kağıt üzerinde daha yatkın hücum repertuarına sahip olması önemli. Gerek kilidi çözülemeyen karşılaşmalarda gerekse de daha geniş alanlarda oynarken Kerim kullanılabilecek bir oyuncudur. Beşiktaş'ın son dönemdeki en büyük sıkıntısı hücum hattındaki akışkanlık ve hız iken bu transferin daha fazla anlam ifade edebilmesi de mümkün gözüküyor.

Beşiktaş'ın bu transferde istekli tavrının nedeni geleceğe yatırım alt başlığından da öte yerli kanat ve belirli pozisyonlar için kadroda elastike özelliklere sahip bir oyuncu bulundurma isteği olduğu büyük fotoğrafa bakıldığında net biçimde anlaşılıyor. Filip Holosko'nun sakatlığı, Dentinho'nun varlığı ile yokluğunun bir olması ve Olcay Şahan-Gökhan Töre ikilisinin yukarıda dem vurduğum yönleri neticesinde böyle bir eklentiye ihtiyaç vardı. Kerim iyi oynamayabilir hatta yokları oynayabilir ama kağıt üzerinde hamle olarak önem arz edecektir. Kaldı ki her fırsatta dile getirdiğim, Slaven Bilic'in Gökhan Töre'nin kafasına değdirdiği o sihirli değneğin bir de Kerim üzerindeki etkisini göreceğiz. Bu örnek Kerim için büyük umut veriyor fakat beklemek şart. Hem Kerim'in hem de Gökhan'ın futbol olgunluğunu kazanması zaman alacaktır. Özellikle Kerim açısından bakarsak daha da fazla zaman alabilir fakat varılan noktanın umut edilenden çok daha ötede olma ihtimali de mevcut. Buna karşın şu yerli piyasasında iyi gözüyle baktığımız Kerim için beklentileri en alt seviyede tutmanın da fayda sağlayabileceğini de söylemek gerekir.

Ufuk Tolga Aldırmaz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...