16 Eylül 2013 Pazartesi

Yürü Bildiğin Yoldan




Bursaspor deplasmanı zor bir deplasmandır. Takım kötü gününde olsa dahi atmosfer bu lig için fazlasıyla etki edecek cinstendir. Beşiktaş ile Bursaspor arasındaki malum husumet neticesinde son dönemde Bursaspor deplasmanı Beşiktaş'ı ziyadesiyle zorlamıştır. Gün geçtikçe üzerine koyan Beşiktaş için de bu sorunsal bir tarafa başta Veli Kavlak'ın yokluğu maç için gerekli endişeyi de yaratıyordu. Maç öncesi Slaven Bilic'in özellikle Beşiktaş taraftarının son yıllarda alışkın olmadığı o "yürek yemiş" tavrı neticesinde Oğuzhan Özyakup'u sahaya atması kafalardan örümcek ağlarını alır cinsten bir hamleydi. Bilic'in takıma mesajı da açıktı: Hükmedin...

Bursaspor orta sahasının en önemli dişlisi Fernando Belluschi'nin yokluğu da tıpkı Veli'ninki gibi bu kez Bursaspor cephesini düşündürtüyordu. Açıkçası Pablo Batalla'nın ana besin kaynağı olan Belluschi de o bölgede olmayınca vasat seviyede bir orta ikili sahada gördük. Şamil ve Yasin Beşiktaş orta sahasının esnekliğine ve oyun zekasına karşı koyabilecek dirençte isimler değildi. Bunun yanı sıra Batalla'ya gerekli desteğin verilmemesi de sıkıntıların esasında ana kaynağı olacaktı. Maça iyi başlayan Bursaspor'un Beşiktaş'ı sertlikle durdurma çabası özellikle Oğuzhan'ın oyun planları doğrultusunda sola tarafa doğru eğilmesi ve o bölgede topla oynanması neticesinde kırılacaktı. Bilic'in isteği savunma arkasına atılacak olan toplar ve rakip sağ beki Şener'in bıraktığı boş alanlara dolgu yapılmasıydı. Gökhan Töre'nin o bölgedeki Olcay'a attığı top ise bu konuda büyük bir emsal teşkil ediyordu. Gelen gol Bursaspor'un baskısını kırıp gardını da düşürdü. Ardından durun toplarda efsaneleşen Fernandes-Sivok ikilisinden gelen gol Beşiktaş'ı iyice rahatlatıyordu. İkinci yarıya girilirken Bursaspor'un Beşiktaş'a bir yanıt verememesi ve geride geniş boşluklar bırakması Beşiktaş'ın üst üste pozisyonlar bulmasını sağladı. Açıkçası çok aceleci ve bazen laubaliliğe kaçacak nitelikte işlerin yapılması üçüncü golün gelmesini geciktirdi. Bu durum ileride sıkıntı yaratabilecek cinsten bir olgu olarak göze çarpıyor. Üçüncü golün gelmesi ile birlikte fişi çeken Beşiktaş, Oğuzhan'ı kaybedecekti ki böyle bir galibiyette can sıkabilecek tek durum da ancak böyle bir şey olabilirdi. 

Dörtte dört ile taraflı tarafsız kimsenin beklemediği biçimde lige damga vurarak başlayan Beşiktaş, gün geçtikçe takım olma olgusunu geliştirip oyun kalitesinin üzerine koyuyor. Oyuncular teknik ekibin elinde her geçen gün üzerlerine bir şeyler ekliyor. Sürekli bir devinim söz konusu. Oyun bilinci git gide sağlamlaşıyor. Öyle ki 80. dakikada skor 3-0 iken rakip savunmaya dört kişi ile basıp topun kıymetini bilen bir takım hüvviyetine bürünülüyor. Devre arası yayıncı kuruluş tarafından verilen o koşu mesafesi istatistiğinde Fernandes lider çıkabiliyor ki bunun anlamı eğer okuyacak olursak Fernandes'in top almak için ne kadar alan değiştirdiğidir. Fernandes özelinde bahsettiğim bu durumu bir de takımın geneline yaydığınızı düşünün, işte bu geceki Beşiktaş ortaya çıkacak. 

Puan kayıpları gelecektir. Gelmemesini beklemek ütopik olur. Beşiktaş şu an doğru zamanlarda doğru puanları kazanıyor. Bu çizgisini devam ettirdiği takdirde beklenen şeyler daha da somutlaşacaktır. Önder Özen ve Slaven Bilic'in kısa zamanda takımı bu hale evirmesi ise övgüyü hak eden cinsten. Bir de övgüyü hak eden başka biri var. Borussia Dortmund'dan ayrılıp gelen Edin Terzic'in özellikle rakip analizinde yaptığı katkıyı es geçmemek gerek. Bilic'in yaptığı o "sosyalist takım" vurgusu hem saha içi hem de kulübe anlamında iyice somutlaşıyor. Altını çizdiğim gibi, Beşiktaş bildiği yolda yürüyor. O bildiği yolda "ölümden" öte bir şey yok zira Beşiktaş'ın kaybedecek hiçbir şeyi yok.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...