Süper Finalli Spor Toto Süper Ligimiz’in yine Süper olan (!)
Kupa’sı ile geçen sezonun son kupası da sahibini buldu. Bundan ziyade sezonun
ilk mücadelesi olması açısından bu mücadele çok daha büyük bir önem arz ediyor.
Tabii ki Erzurum’da alınan kupanın hem manevi hem de iki takımın arasındaki
rekabetten dolayı çok daha büyük bir anlamı olduğunu görmezden gelmek olmaz.
Genel itibari ile iki takımın da daha tam anlamıyla hazır
olmadığını ve birçok eksik ile mücadeleye çıktıklarını unutmayıp, maçı bu eksende
yorumlamak gerek. İki takımı da ne göklere çıkarmalıyız ne de yerin dibine
sokmalıyız. Tüm bunlara rağmen bu maçın ışık tutucu taraflarının da olduğu
aşikar. Önce maça ufak bir göz atıp eksiklere bir bakalım istiyorum.
Maçı
devre devre incelemekte fayda görüyorum. İlk devre geneli itibari ile doğruları
yapan bir Galatasaray ve edilgen bir Fenerbahçe vardı. Galatasaray akil bir biçimde
önde bastı. Zaman zaman sekteye uğrasa da alan daraltma işini iyi becerdi. Yine zaman zaman takım halinde topun gerisine
gelip, hızlı biçimde saldırı konumuna geçti.
Bunların efektifliğe dökülmesi ise Fenerbahçe’nin yukarıda belirttiğim
edilgen yapısından kaynaklanıyordu. Çok yumuşak bir defansif hat ile oynanan ve
bu hattın topla arasının iyi olmaması baskı yapan Galatasaray’ın işini
kolaylaştırıyordu. Nitekim böylece pozisyonlar üst üste geldi. Aynı zamanda
Cristian’ın stoperlerin arasına girecek kadar fazlaca geriye gelip top “çıkaramaması”
da yenilen baskının savuşturulamamasına neden oluyordu. Dikkat çekici olan
burada Mehmet Topal yerine Cristian’ın kullanılması. Kısacası Aykut Kocaman arayışlarda.
“Yeni Eklenen Parçalar ve Fenerbahçe” yazımda belirttiğim gibi, oraya transfer
yapılmaması halinde takım anlamında çöküşe kadar gidilebileceğinin
işaretçisidir. Emre Belözoğlu lig ve özellikle Avrupa’da çok aranacaktır. Aykut
Kocaman’ın, kocaman egosu maalesef an itibari ile Fenerbahçe’nin zararına bir
eyleme dönüşmüştür. On dokuzuncu
dakikada Mert’in hatası ile gelen gole, Alex 45+1. Dakikada biraz da şans işi
bir gol ile cevap vermiş oldu:1-1…
İkinci devre ise Fenerbahçe ölü toprağını üzerinden atarak
sahaya çıkmıştı. Defans hattı daha dengeliydi.
Top biraz daha rahat bir biçimde ön bölgeye aktarılabiliyordu ki bundan
etken Galatasaray’ın ön alan presinde vitesi düşürmesinden kaynaklanıyordu. İlk
yarıya göre pozisyon anlamında daha kısır giden mücadelede elli sekizinci
dakikada Kuyt’ın ön alanda düşmesi(çok tartışılır) ile kapılan topta Selçuk’un
yine Umut’u müthiş bir şekilde topla buluşturması neticesinde Umut da güzelce
bir son vuruş ile topu ağlara gönderiyordu. İzmir’de Lazio ile yapılan hazırlık
maçındaki golün bir benzeri atılmıştı. Aktör bana kalırsa yine aynı: Selçuk
İnan. Golden sonra altmış beşinci
dakikada kullanılan korner neticesinde oluşan karambolde Kuyt yine o öldürücü
ceza sahası bitiriciliğini konuşturdu. Golden daha önemli olan bir şey varsa
sanırım o da Engin’in atılış şekli. Kendi kendime “Bu adam sanırım şizofren.” dedim.
Zaten mimli olan bir adamın artık cezasını çekme vakti gelmiştir. Bakalım Fatih
Terim ve akabinde yönetim nasıl bir cezayı ona layık görecekler. On kişi
kalınınca Terim hemen 4-4-1’e dönüldü. Elmander yerini Amrabat’a bırakıyordu.
Aynı zamanda Topal yerini Krasic’e bırakıyordu ve Topuz da o bölgeye
kaydırılıyordu. Kısacası Aykut Kocaman “yine” arayışlarda. İstenilen etki bu
değişiklik ile de görülmedi. Aksine Galatasaray Selçuk’un yanına Hamit’in
çekilmesi ile onu daha rahat kullanmaya başlamıştı. Bu da direkt olarak topa
sahip olmada ve dirence etki etti. Fenerbahçe tekrar edilgen görüntüsüne
dönüyordu. Performans anlamında gittikçe
düşen iki ekibin de son darbeleri vurma çabaları doğal olarak baş gösteriyordu.
Neticesinde doksanıncı dakikada kazanılan penaltı da fişi çekiyordu. Yaklaşık
yirmi beş dakika on kişi oynamasına rağmen Galatasaray’ın kupayı alması da son
derece enteresandı: 3-2…
Gelelim sorunlara.
Galatasaray:
1.Hakan Balta’nın lig ve Şampiyonlar Ligi temposunu
kaldırması zor gözüküyor. Bir transfer elzem gibi duruyor.
2.Semih Kaya artık acemilik dönemini atlattı. Daha sezonun
başı fakat hatalarına hoşgörüyle bakılmayacağının da bilincinde olmalı.
3.Melo’nun ve özellikle de Selçuk’un bir alternatifi daha
yok. Hamit dahil o etkiyi yapabilecek bir isim kadroda yok ki üst düzey iki
oyuncu olması açısından normal gözüyle bakalabiliriz. Buna rağmen yokluklarında
çok zorlanılacaktır. Fatih Hoca bir çözüm yaratabilmeli.
4.Engin Baytar’ın kadroda bulunması başlı başına bir sorun
yaratacak ve mental yorgunluğu da teknik ekip adına getirecek.
5. Forvet hattında tatlı bir sorun yaşanacak. Fazlalık,
futbolculara form tutturmada sıkıntı yaratabilir, dikkat.
Fenerbahçe:
1.Defans hattı Gökhan Gönül ve Joseph Yobo’nun gelişi ile
kendini toparlayacaktır lakin alternatifsiz olduklarını gördük. Kaliteli isim
eksikliği var.
2.Sow mu Kuyt mı tartışmaları yakında yaşanmaya
başlayacaktır. Stoch ve Caner tercihi de bir o kadar…
3.Pas takımı olarak bilinen Fenerbahçe’nin pas ayaklarının
azalması ve transferin kapandığının dile getirilmesi.
4.Deplasman sıkıntısının tekrir olacağının gözükmesi.
5.En büyük sorun: Aykut Kocaman…
NOT: Selçuk İnan ve Dirk Kuyt. Tartışmaya kapalı iki isim.
Ufuk Tolga Aldırmaz
Maç izlenimin yorumun ve yapılan hatalara cözüm önermen tam isabet..Kutlarim seni Tolga..Ersan T.
YanıtlaSil