Geldik ligi ikinci bitirip, sezonu kupayla tamamlayan
Fenerbahçe’ye. Sonda söyleyeceğimi peşin peşin başta söyleyeyim: “Üç Temmuz ile
Başlayan Süreçte” adlı parodinin bir
şekilde bitmiş olması gerçekten de çok sevindirici.
Hemen gelenlere bakalım. Yanlarında göreceğiniz meblağlar
yine bonservis bedelleri olacak:
Dirk Kuyt-1.000.000 Euro
Salih Uçan-1.550.000 Euro
Hasan Ali Kaldırım-3.750.000 Euro
Mehmet Topal-4.500.000
Egemen Korkmaz-Bonservis Yok
Milos Krasic-7.000.000 Euro
Joseph Yobo-2.500.000 Euro
Mevkii mevkii gitmeye devam edeceğiz. Doğal
olarak yine kaleden başlıyoruz.
Fenerbahçe’nin kaleci rotasyonunda Volkan Demirel, Serkan Kırıntılı ve
Mert Günok gibi üç kalburüstü isim mevcut. Volkan, diğer ikiliden dünya
standartlarında bir kaleci olarak ayrılıyor. Büyük bir sakatlık geçirmediği
takdirde ve kupa maçlarında yersiz bulduğum rotasyon dışında kaleye ambargo
koyacağı kesin. Olağan dışı durumlarda ise yerini tölere edebilecek isimlerin
varlığı kendini kesinlikle gösteriyor. Bu noktada
sıkıntı yaşanmayacaktır. Hatta Fenerbahçe’nin en güçlü olduğu mevkiilerden biri
de diyebiliriz.
Defans hattına geçtiğimiz zaman Egemen ve Hasan Ali
ikilisinin monte edileceği bir dörtlü göreceğiz. Bu hattı, Gökhan-Yobo-Egemen-Hasan
Ali şeklinde realize edebiliriz. Yobo’nun alınışı ile taraftarın derin bir oh
çektiği su götürmeyen cinsten. Onun partnerinin kim olacağı geçen yıl itlaflı
bir konuydu. Bonservis verilmeden bu noktaya alınan Egemen, bu bağlamda önemli
bir transfer olarak bir adım öne çıkıyor. Egemen’in geçen yıl oynadığı üst
düzey futbolu devam ettirip ettiremeyeceği belki de bu transferdeki –diğer
konulara Fenerbahçe taraftarı Diego Lugano’dan dolayı alışkın- tek soru
işareti. Ayrıca kenarda geçen yıl iyi performans sergileyen Bekir İrtegün ve
potansiyelli kontenjanından Serdar Kesimal’in de bulunması el rahatlatan
cinsten. Gelelim beklere. Reto Ziegler’in derbi maçlar dışında vasatını
aşamayışı ve yabancı kontenjanını işgal edişi Fenerbahçe’yi Hasan Ali’ye
yönlendirdi. Bu yönleniş açıkçası beklediğimden iyi sonuçlar vermeye başladı.
Hasan Ali, bu çizgisini devam ettirse Ziegler’den çok daha verimli bir isim
olacak. Arkasında da Özgür Çek’in varlığı, onu amiyane tabirler fiştekleyecek
unsur olacaktır. Aksi tarafta ise Gökhan
Gönül’ün sık sakatlanmaya başlaması ve Orhan Şam’ın varlığı handikap
oluşturabilecek unsurlar.
Geldik yine en kilit bölüme: Orta Saha. Hemen kötü noktadan
başlayalım da adım her zamanki gibi felaket tellalı olarak anılsın. Aykut
Kocaman’ın bariz şekilde ego problemi yaratarak gönderdiği Emre Belözoğlu’nun
yeri daha şimdiden belli oluyor. Geçen yıl Fenerbahçe’de buraya da defalarca yazdığım üzere, hadi fazlaca
abartmış olayım, Alex kadar önemli bir isim olarak Emre’yi görüyordum. Tıpkı
Melo gibi kişiliğini beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz o nokta önemli değil
lakin takıma katkısı muazzam olan bir isim-idi. Olmuşla ölmüşe çare yok derler.
Yerine diyemesek de aynı mevkiiye Mehmet Topal transferi gerçekleşti. Mehmet,
Emre’nin tam zıttı bir dip dersek yanlış olmaz. Daha çok süpürücü olarak
nitelendirilebilecek bir isme siz box to box özelliği addetmeye çalışırsanız
size “Etme eyleme Aykut Hoca!” denir. Nitekim olmuyor da. Bildiğimiz üzere bu
noktaya bir transfer beklentisi daha var. Tino Costa ismi geçiyordu. Hala
uğraşıldığını biliyorum. Alınabilirse “cuk” oturacak bir isim olacaktır. Olmasa bile topla arası en az onun kadar olan ve pas yüzdesi üst düzey olan bir isim transfer edilmeli. Emre
mevzuusunu bu şekilde kapatıp Mehmet’in varlığı ile geçişimizi yapalım.
Bilindiği gibi Aykut Kocaman çok ilginç zamanlarda 4-3-3
sevdalısı olarak çıkabiliyor. Bu noktada yapılacak transfer ile birlikte
Cristian-Mehmet birlikteliği önemli verim verebilecek vasıflara sahip bir üçlü
olarak göze çarpar. Mehmet de bu noktada üst düzey verim verebilir ki
verecektir. Aynı zamanda 4-3-3’ün ileri üçlüsünün sağ kanadı olabilecek bir
isim yani Krasic’in gelişi bu planları doğrular nitelikte. Saf bir sağ kanat ve
aynı zamanda önemli bir yeteneğe sahip olan Krasic için akıllardaki tek soru
işareti Alex ile uyumunun nasıl olacağıdır. Buna paralel olarak Fenerbahçe’nin
yaralı karnı olan deplasman mücadelelerinde, topu ayağına daha az alan bir
takım olarak iç saha maçlarına oranla çok daha etkili bir isim olabilir diye
düşünmekteyim. İki yıldır Aykut Hoca’nın bu transfer için “yırtınması” da
muradına ermesi ile son bulmuş oluyor diyebiliriz. Gelelim Salih’e. Açıkçası
STSL’yi izlerken zorlanıyorum. BA1L’ini takip ettiğimi bu yüzden iddia edemem.
Salih konusunda gerçekten takipçisi olan isimlerin verilerini gönül rahatlığı
ile sizle paylaşabilirim. Gözüme giren en önemli veri, modern bir orta saha olarak
nitelendirilmesi. Selçuk İnan tarzında bir orta saha oyuncusu denmekte. Bu bile
beni heyecanlandırmaya yetiyor açıkçası. Umarım bir Abdülkadir Kayalı olmaz
diyelim.
Tüm bunlara ek olarak Kuyt’ın gelişi ile forvet hattında da
genel anlamda hücumu da varyasyon anlamında genişletecek bir hamle olacak.
Krasic’in gelişi ile Kuyt’ı daha çok forvet mevkiinde görmemiz az bir olasılık
değil. Hatta ve hatta Moussa Sow’un eksik olduğu tek konu olabilecek o duvar
olma, ileride ekstra top tutabilme ve defansı tabiri caizse tam anlamıyla delik deşik etme özellikleri de sarışın yıldızımızda mevcut. Oyun zekası ile kilitlenen defans anlayışlarını çözmek adına önemli
bir silah olacak. Üstüne üstlük bunu Semih ile yapmaya çalışmak yerine Kuyt ile
yapmanın anlamının ne denli önemli olduğunu –inşallah olursa- Şampiyonlar Ligi
maçlarında göreceksiniz. Ters kanattaki Stoch ve Caner ikilisi ise tam anlamıyla “dengesiz” bir
ikili. Müthiş işler de becerebiliyorlar, tam tersi rezil bir futbol da
oynayabiliyorlar. Buna rağmen Stoch’un geçen yılın son dönemindeki performansı çok
iç açıcıydı. Öyle ki kimi taraftarın fetişi haline de gelebildi. Haksızsınız da
diyemiyorsun tabii ki ve son olarak kaptan. Alex’i anlatmak gibi bir kendini
bilmezlik yapmayacağım ama Aykut Kocaman’ın tercihleri onu da etkileyecektir.
4-3-3’e adapte olan oyunda onun adına işler sarpa sarabilir. Unutmamak lazım, çok basit bir laf ama bir o kadar da büyük bir gerçeklik: Fenerbahçe, Alex ile
var.
Geldik
ileri hücum bölgesine. Sonda söylenecek şeyi başta söyleyerek yine ters
gidelim. Moussa Sow’un gönderilip yerine Batefimbi Gomis’in alınmak istenmesi
tam anlamıyla “faciadır”. Sow’un kalibresi daha üst düzeyde. Gomis’in bu işi
karşılayabilmesi konusunda ciddi şüphelerim var. Üstüne üstlük bir ton sorun
ile transfer etmiş olursunuz. Henri Bienvenu ve Semih ikilisi ile birlikte
yukarıda bahsettiğim gibi Kuijt’ın varlığı Kocaman’ın elini güçlendiren
düzeyde. Pas geçilemeyecek nokta ise ne Bienvenu’nün ne de Semih’in istenileni
karşılayabileceğini düşünmemem. Sahadan yansıyan da bizatihi bu. İşleri zor.
İdeal
kadro şu şekilde oluşacaktır:
SONUÇ:
Defalarca Aykut Kocaman’ın isminin karakterlerini tuşlara
vurmuşum. Demek istediğim Fenerbahçe’yi
ileriye de geriye de götürecek ismin Aykut Kocaman olduğu. Transferler
konusundaki vizyonunu gerçekten çok beğeniyorum lakin bu isimleri kontrol ediş
ve kullanışta o kadar iyi olduğunu düşünmüyorum. Takımın şansını kendisi yaratacak.
Galatasaray’ın favori olduğu yarışta onu zorlayabilecek tek takım Fenerbahçe.
Bir üçüncü takım çıkaramadığım düzende Aykut Kocaman’ın akil işler yapıp artık
rüştünü de ispat etmesi gerekiyor. Benim ve daha da önemlisi kendi
taraftarlarının kafasındaki soru işaretlerini yok etmeli. Zira kendisine karşı
kocaman bir umut besleniyor.
NOT-1: Yukarıda verdiğim diziliş oyuncu değişimleri olsa da bu şekilde olacaktır. Aykut Hoca'nın maçlarda kafasında kuracağı taktik plana göre bu oyuncu değişimleri boy gösterecek. Ekstra olarak ligde yabancı sınırlamasına takılan isimler de doğal olarak ihtimal dahilindedir.
NOT-2:Bu yazı Fenerbahçe'nin Vaslui'yi Kadıköy'de ağırladığı maçtan bir gün önce yazılmıştır. Zaman problemi yayınlamamda engel oluşturdu diyerek ufak da bir özür dilemiş olayım.
Ufuk Tolga Aldırmaz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder