Ligin başlamasına çok kısa bir süre kaldı. Buna göre
takımlarımızın kadro yapılarını yavaştan yavaştan incelemenin vakti geldi.
Geçen yılı ülkemizin en Süper Final’i(!) ile şampiyon olarak
tamamlayan Galatasaray ile başlayıp aşağılara doğru inmeyi planlıyorum. Açıkçası
bu iniş üç büyük takımımız ile sınırlı kalacak lakin dikkat edilesi noktaları
da buraya taşımaya çalışacağım.
Şampiyon apoletli ve ülkemizi direkt olarak Şampiyonlar Ligi
gruplarına kalifiye olarak temsil edecek olan Galatasaray, kadrosunu herkes
tarafından kabul görmüş birçok isim ile takviye etti. İsimleri yanlarında bonservis bedelleri ile
bulabileceksiniz:
Umut Bulut-Kiralama bedeli yok
Dany Noenkue-3.300.000 Euro
Hamit Altıntop-2.000.000 Euro
Nordin Amrabat-8.600.000 Euro
Burak Yılmaz-5.000.000 Euro
Bölge bölge gidelim. Kaleci mevkiisinde Fernando Muslera ve
çeşitli çevrelerce beğenilmese de Fatih Terim’in adam etmesini istediğim
isimlerin başında gelen Ufuk Ceylan var. Büyük ihtimal üçüncü kaleci olarak da
alt yapıdan bir takviye yapılacak. Kaleci konusunda Galatasaray sadece bu
sezon değil önümüzdeki sezonlarda da sıkıntı yaşamayacaktır, o yüzden fazla
uzatmanın bir manası yok.
Defans hattında ise geçen sezondan var olan bir istikrar
var. Eboue-Ujfa-Semih-Hakan dörtlüsü kötü oyunlarında dahi vasatın altına
düşmediler. Bu dörtlü bozulduğunda –özellikle Eboue’nin Afrika Kupası’na gidişi
ile- hem savunma hem de hücum anlamında sıkıntılar yaşanmakta. Stoperleri
yedekleme adına yapıldığını düşündüğüm Dany transferi bu noktada lig için hali
hazırda iyi transfer. Hatta bu bağlamda yedek kulübesine fazla bir isim bile
diyebiliriz. Buna ek olarak Şampiyonlar Ligi için büyük bir soru işareti
taşımakta. Aynı zamanda o bölgede oynayabilecek nam-ı diğer “Cam Adam” Gökhan
Zan ve Ceyhun Gülselam da bulunmakta. Dany için var olan soru işaretleri onlar için de
geçerli. Ek olarak Eboue’nin yokluğunu Hamit gibi son derece tecrübeli ve
kaliteli bir isimin varlığı ile tölere edebilme şansı çok önemli. Geriye, Hakan Balta’nın yokluğunda o bölgedeki
sıkıntıyı ortadan kaldırmak kalıyor. Ne Çağlar Birinci ne de Albert Riera hedef
maçlarda o bölgede oynayabilecek kalibrede değil. Defansta bağıran bölge de
burası. Bu bölgeye bir transferin daha gelmesi hiç şaşırtıcı olmayacak. Bütün
bunlar bir tarafa geçen seneden miras olan en önemli şeylerden biri de belki
çok üst düzey oyunlar sergilemeyen defans hattına rağmen Elmander’den başlayan
bir takım savunması harmonisi yapılması idi. Kilit maçlarda gözen çarpan değil
resmen batan, batarken de “Görün şunu” dedirten muazzam bir alan savunması da
vardı. Es geçmeyelim.
Orta saha, çok kilit bir noktada.Selçuk İnan gibi muazzam
bir isimin varlığının yanına Hamit Altıntop ve Nordin Amrabat gibi öyle veya
böyle kesinlikle önemli isimler eklendi. Hamit’i tartışmaya gerek yok. İş ahlakı
sayesinde bir sezon boyunca çok kötü bile oynasa neden transfer edildi veyahut
maliyet sorularını akıllara getirmeyecektir. Amrabat ise biraz farklı bir
noktada. Geliş yolu ile şimdiden taraftarın gönlünde bir yer ayırdı. Fakat
sorunlu bir tip olduğu aşikar. Kafa olarak ne kadar kendini verirse o kadar
verimli olacaktır. Lig başlangıcında müthiş bir performans sergileyip sonradan
düşüşe geçerse şaşırmamak gerek. Teknik ekibin mentörlüğü de bu noktada ortaya
çıkacak. Dikkatle incelemek farz oldu.
Var olan bu isimlerin yanında beğenirsiniz beğenmezsiniz
Engin Baytar gibi patlamaya hazır –negatif anlamda da- bir bomba olmasa da
fünyeniz var. Ekstraları da sayarsak Emre Çolak gibi yetenekli bir isim ve
Riera gibi sadece ismi ile işi götüren bir “overrated” futbolcunuz da var. Hatta
ve hatta yukarıda adını geçirdiğim gibi çok yönlü bir futbolcunuz da mevcut.Tabii
ki bu isimleri iki gruba ayırmamız gerekiyor. Selçuk, Hamit, Amrabat bir
tarafa; Engin, Emre, Riera, Ceyhun bir tarafa. Kilit mevkiinin en kilit sorusu
da Felipe Melo’nun takıma yeniden katılıp katılmayacağı. Eğer Melo gelirse
muazzam bir hat oluşacak. Geçen sezon oynadığı iyi futbol –kişiliği bir kenara-,
taraflı tarafsız herkesi kendine hayran bıraktı klişesini bana söylettiriyor.
Melo’nun gelişi puzzle’ın hem düzen hem de taktik anlamında tamamlanması
anlamına gelmekte. Buna ek olarak bir de arkadaşlarını motive eden agresifliği
ve takıma ruh katan bir özelliği de var. Hatta biraz daha ileri gideyim o “pitbull”
sevinci bile takım açısından önem arz ediyor. Nitekim eğer bu transfer
gerçekleşmezse diğer tüm gelişmeler biraz havada kalacak. Yepyeni soru
işaretleri oluşacak. O mevkiiye bir transfer yapılacağı aşikar amma ve lakin
bunun için Galatasaray adına tek isim söz konusu olmalı. Hatta Juventus engel
oluyorsa Sicilyalı birkaç tanıdık araya konmalı veya menajer oyunu varsa
menajeri ortadan kaldırmalı. Şaka değil. Galatasaray adına o denli önemli bir
isim. Yerine adı geçen Gargano, Lass gibi futbolcuların hiçbiri o etkiyi
yaratmayacaktır. Bu bir kehanetten öte, Melo ve takım arkadaşlarının onunla
uyumu neticesinde ortaya atılan bir gerçekliktir. Yönetim de bunun farkında
olsa gerek ki her türlü işlevi gerçekleştirme peşinde. Yazı Galatasaray sezon
öncesi değerlendirme yazısı olmaktan çıkıp Melo yazısı olmaya başlamadan önce
konuyu kapayalım.
Son olarak ileri hücum hattına geçelim. Bizim oraların anlamsız
bir lafı vardır. Bir şeyi bol bulduğunda bu başkaları tarafından görülüyorsa, o
başkaları “Hayırdır kardeş, başını mı yıkayacaksın?” derler. Galatasaray’daki
forvet/santrafor bolluğu da o derece. Elmander, Baros, Necati, Sercan
dörtlüsüne Umut ve Burak eklemeleri de yapıldı. Üstüne üstlük bir de şu meşhur
“çilek” mevzusu var. Bir forvet daha alınması olası. Görünen Elmander-Necati
hattı ligi iyi tölere etti. Baros ve Sercan ikilisi zorlama tabirle pastanın
şeker kısmını oluşturacak katkıyı dahi veremedi. Bu yüzden bir oyuncunun daha
bu bölgeye gelmesine normal gözüyle bakıyordum fakat politika işleri
değiştirdi. Sistemin en önemli parçalarından biri olan Elmander’in
prototiplerinden Umut’un transferi akılcı bir iş. Takımı destekleyeceği ve güç
katacağı aşikar. Bunun üstüne Türkiye’nin belki de en önemli ikililerinden biri
olan Zeki Alasya-Metin Akpınar ikilisinin Zeki’si olan Selçuk’u elinde
bulundururken, Metin’i olan Burak’ı da transfer ederek taraftarın yüzünü o
ikiliden daha çok güldürecek bir birleştirme operasyonuna giriştiler. Müthiş
transfer. Aynı zamanda bu uyumun yanında hücum çeşitliliğini de sağlamış
oldular. Fatih Terim’in eli bu noktada son derece genişlemiş oldu. Elmander’in
yeni sezondaki partnerine bir hoş geldin alkışı tutabiliriz.
Tüm bunları üst üste koyduğumuzda ideal on birin şu şekilde
oluşacağını tahmin etmek pek zor değil: (Melo gelmezse sil baştan. 4-3-3 dahi
oynanabilir. Serdar Ortaç’ın “Kafamda Deli Sorular” modu Fatih Terim’i bekler.)
SONUÇ:
Geçen yıl oluşturulan çekirdek kadro, şampiyonluğu getirdi. Bu kadroya bir-iki
isimin soru işaretli olması dışında güzel de eklemeler yapıldı. Geçen yıldan
farklı olarak bu yıl insan mizacının en doğal getirisi olarak beklenti çok daha
fazla olacak. Bir de zorlu bir Şampiyonlar Ligi periyoduna girilecek. Avrupa
Kupası oynayan takımlarımızın çok yara aldığını hepimiz biliyoruz. Fatih Terim
alternatifli bir kadro oluşturdu fakat hücum hattından geriye doğru gidildikçe alternatiflerin
efektifliğinin azlığı sıkıntı yaratacak düzeyde. Mustafa Denizlivari bir laf edeceğim belki ama
ilk altı hafta sonucunda oturan kadro ve sistemin neticesinde çok daha sağlıklı
bir nutuk atabiliriz. Yine de olağanüstü durumları kenara koyacak olursak (Melo
da gelirse) Galatasaray’ın şu an için ligin favorisi olduğunu söyleyebiliriz.
Tekrar etmekte fayda var. İnişli çıkışlı ve çok zor bir sezon sizleri bekliyor
değerli Galatasaray taraftarı.
Ufuk Tolga Aldırmaz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder