Geldik Beşiktaş’a. Aslında Beşiktaş, transfer politikası,
taraftarın algısı ve yönetimin saçmalıkları üzerine sabaha kadar bir şeyler
karalayabilirim lakin ne benim ruhum kaldırır ne de siz okuyabilirsiniz. O
yüzden her şeyi tadında bırakmaya çalışacağım.
İlk etapta söylemek istediğim şey İbrahim Altınsay’ın ne
olursa olsun bu kulüpten uzaklaşmasını hazmedememem. Her platformda dile
getirdiğim gibi onun vizyonuna hayran bir kişiyim. Futbol şubesinin başında
olması beraberinde bir güveni de beraberinde getiriyordu. Tıpkı basketbolda Erman
Kunter’in varlığının getirdiği güven gibi. Ek olarak kadro yapılanmasının mali
kriterlere uygun biçimde oluştuğunu unutmamalıyız(yönetimin yanlışlarına
rağmen). Son olarak da bu takımın iki
kulvarda yarışacağı gerçeğini her bir taraftarın göz önünde bulundurması
gerekmekte. Şöyle bir gelenlere bakalım:
Mehmet Akgün-Bonservis Bedeli Yok
Oğuzhan Özyakup-500.000 Euro
Berat Çetinkaya-480.000 TL
Olcay Şahan-800.000 Euro
Uğur Boral-Bonservis Bedeli Yok
Julien Escude-Bonservis Bedeli Yok
Allan McGregor-Bonservis Bedeli Yok
Batuhan Karadeniz-250.000 Euro Kiralama Bedeli
Rüştü
Reçber’in gidişi ile birlikte Cenk Gönen’in yanına bir ismin daha geleceği
aşikardı. Samet Aybaba’nın belki de üstünde sıkı sıkıya durduğu tek isim olan
David Ospina’nın ortaya teminat mektubu konulamaması nedeniyle alınamaması,
aslında Beşiktaş’ın bu transfer sezonunda nasıl bir durumda olduğunun da
göstergesiydi. Yerine gelen isim Allan McGregor oldu. McGregor’u uzun uzadıya
dikkatlice izleme şansım olmadı. İzlediğim maçlara ek olarak topladığım bilgiler
neticesinde güven veren bir yapısı olduğunu görebiliyorum. Onun gelişi aslında
biraz da Cenk’e aba altından sopa göstermek oluyordu. Uzun lig maratonunda
rotasyona gidileceğini; ancak ilk tercihin McGregor’dan yana olacağını
düşünmekteyim. Hata yapma potansiyeli zira Cenk’e göre çok daha minimize. Geçen
yılı göz önünde bulundurursak, kaleci konusunda ağzı yanan Beşiktaş’ın yine de
an itibari ile endişeleri ortadan kaldıramadığını belirtelim. McGregor için
geneli itibari ile potansiyelli Cenk’i “gazlayacak” bir transfer hamlesi olur
diye umut etmekteyim.
Bir anda Tomas Sivok ve Egemen Korkmaz ikilisini kaybeden
Beşiktaş, Sivok ile sözleşme tazeleyip bir nevi kaybını en aza indirgeme peşindeydi.
Burada Egemen’in gidişi ile oluşturulan bütçeden taviz verilip Sivok’a aktarım
yapıldığını net biçimde görebiliyoruz. Egemen’in gidişi ile oluşan boşluğu da
Fransız Julien Escude ile doldurma peşindeler. Bu transfer kendi içinde çok
eleştiriye maruz kalabilir lakin teknik heyeti eleştiremeyeceğimiz tek nokta
var ise o da stoper ihtiyacının olduğunun farkında olmalarıdır. O bölgede
fazlaca alternatife sahip olunmasına rağmen nitelikli futbolcu sayısı gerçekten
de nicelik kadar fazla değildi hala da değil. Escude ile bu biraz olsun tölere
edilmeye çalışıldı. Egemen gibi cengaver bir stoper olmamasına rağmen daha
fazla aklıyla oynama çabasında olan bir isim. Bu kumar Beşiktaş’a neler
kazandırır veyahut kaybettirir uzun vadede göreceğiz. Mali açıdan kazanım
olduğu ise su götürmeyen cinsten. İbrahim
Toraman ve Ersan Gülüm’ün varlığı da soru işaretlerini barındırmaya devam
edecek. İki isimin de kaliteli olduğu aşikar lakin özellikle Ersan’ın sakatlık
sonrası dönüşü beklendiği gibi olmadı. Aynı zamanda İbrahim’in alan ya da adam
değil de topa odaklı bir stoper olması direkt olarak bir handikap olarak göze
batmakta. Samet Hoca da bu ikiliye pek güvenememiş olsa gerek ki Escude’ye onay
verdi. Kanat beklerine baktığımız zaman son yıllarda milyonlarca kez
söylediğiniz/söylediğimiz gibi sıkıntı devam etmekte. Mehmet
Akgün-İbrahim-Hilbert üçlüsü ile sağ bek mevkii kotarılmaya çalışılacak.
Kelimenin tam anlamıyla kotarılmaya çalışılacak evet. Tercih bu noktada Hilbert
olmalı. Kendisi bu üçlü içinde en fazla verim verecek isim. Sol bekte ise İsmail’in yokluğu işi yokuşa
süren şey. Uğur Boral’ın özellikle Manchester City ile oynanan hazırlık
karşılaşmasında o mevkiide oynatılması sinyali verdi. Uğur’un iyi bir transfer
olduğunu savunuyorum lakin o bölgede değil. Bu apaçık bir macera arama olacak.
Onun hırsı ve yırtıcılığından faydalanmak istenebilir fakat daha önceleri o bölgede
oynadığında ne denli aksadığını ve pozisyon bilgisinden ötürü sırıttığını
görmüştük. Takımda kalacağı son
Kayserispor hazırlık maçı ile garantilenen müzmin kiralık Emre Özkan’ın o
bölgede oynaması takımın daha fazla yararına olacaktır. Modern kıstaslar içinde
değerlendirilemeyecek olmasına rağmen üst düzey karşılaşmalar hariç o bölgeye
İsmail gelene kadar sahip çıkabilir. Başka bir çare ve olasılık da açıkçası
gözükmüyor. Tanju Kayhan’ın ismini bilhakis veremiyorum çünkü adı sürekli
gönderilecekler listesinde yazılıp çiziliyor. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz
demekte fayda var.
Geçelim orta sahaya.
Ricardo Quaresma, Simao Sabrosa, Filip Holosko gibi isimler gözden
çıkarıldığı için rotasyonda kullanılabilecekler arasında isimlerini
yazmayacağım. Quaresma için söylenebilecek tek şey ise atsan atılmaz, satsan
satılmaz olur. Ailenin şımarık çocuğundan da beter bir konumda.
Samet Aybaba’nın 4-1-3-2 oynayacağız açıklamalarından sonra
hazırlık karşılaşmalarında bu formasyon ile birlikte 4-2-3-1’i de kullandığını
net biçimde gördük. Büyük sezon içinde bu iki formasyondan şaşmayacaktır.
İlk olarak 4-1-3-2’ye göre orta sahayı inceleyelim. Defans
hattının belirgin diziliminden sonra orta sahayı yorumlamak insanı açıkçası
yoruyor. Çok fazla seçenek olmamasına rağmen, çok yönlü adam sayısı dizilimi
kestirmek açısından zorlayan faktör oluyor. Öncelikle Fabian Ernst… Şu
dizilimde belki de net biçimde aranacak fakat yaş faktörü, düşen performans ve
mali tablo bu iç yakan ayrılığı getirdi. Sanırım Tümer Metin’in gidişinden
sonra beni en çok yaralayan ayrılık bu ayrılık oluyordu. Olmuşla ölmüşe çare
yok derler, bizimkisi de o misal. Ernst’in gidişi ile benzer özelliklere sahip
olmasa da Veli Kavlak’ın o bölgeye göre daha bir yontulmuş olduğu ve hamallığı
üstlenebileceği görülmekte. Buna ek olarak yukarıda belirttiğim Toraman’ın topa
odaklı olması neticesinde o bölgede iyi bir süpürücü görevi üstlenebilme de söz
konusu. O bölgede Veli’den daha fazla yarar verebileceğini düşünmekteyim.
Bekleyip göreceğiz. Ön üçlünün ortasında ise Manuel Fernandes’in yeri garanti.
Sağında Olcay Şahan ve solunda seçime göre Uğur Boral ya da Oğuzhan Özyakup
oynayacak gibi gözükmekte. Oğuzhan demişken ufak bir parantez açmakta fayda
var. Oğuzhan tam anlamıyla bir modern orta saha. Bunun yanında topla olan üst
düzey ilişkisi Beşiktaş’ın özellikle geçen yıl çektiği “orta sahada yaratıcı
ayak” eksikliğini ortadan kaldıracak cinsten. Açıkçası kişisel beklentimin
yüksek olduğu iki isimden ilki. Tek soru işareti de uzun bir lig maratonunu
kaldırıp kaldıramayacağı. Fiziksel anlamda değil lakin mental anlamda daha önce
böyle bir tecrübesi -A takım seviyesinde- olmamıştı. Uzatmadan 4-2-3-1’li orta
saha dizilimine geçelim. Dip ikiliden
birisi garanti biçimde Veli olacaktır. Yanındaki isim ise macera aramadan
Oğuzhan olmalı. Yukarıda da bahsettiğim gibi topa olan hakimiyeti sayesinde
Fernandes’i rahatlatacaktır ve Fenerbahçe örnekleminde olduğu gibi top
çıkaramayan bir ismin eksikliği hissedilmeyecektir. Ön üçlünün merkezi
Fernandes, sağ ya da sol Olcay, Olcay’ın bulunduğu kanadın aksinde ise çok
yüksek ihtimalle Mehmet Akyüz(Tuncay bu işi müthiş yapabilirdi) oynayacak
izlenimi en azından hazırlık maçlarında yaratıldı. Mehmet Akyüz’ün oynama
sebebi çok büyük ihtimalle ceza sahasına girip o bölgeyi karıştıracak isim
ihtiyacından ötürüdür. Genel anlamda bu isimlerin yanına Necip Uysal, Hasan
Türk(ki kendisi beklentimin yüksek olduğu o ikinci isimdir), Muhammed Demirci,
Mertcan Aktaş, Erkan Kaş ve Kadir Arı gibi gençler ve Mehmet Akgün gibi de çok
düşük maaş ile alınmış bir kadro elamanı da bulunuyor. Rotasyonda bu isimlerin
hepsi yer bulacaktır. Gençlerden söz etmişken “Gençleşen Beşiktaş nerede?” diye
serzenişlerde bulunan taraftara da bir çift lafım var. Bu isimleri tabiri
caizse manyak gibi kadroya oturtmaya kalkarsanız Barcelona istiyordu denilen
Muhammed’den dahi bir verim alamazsınız. Açıkçası hepsi ileriki yıllarda on
birde oynayabilecek oyuncular, fakat bir ikisi dışında direkt olarak ilk on
bire oturtmaya çabalamak hayalcilikten öte de olmaz.
Son
olarak da ileri hücum bölgesi… Samet Hoca’nın ister 4-1-3-2 olsun isterse de
4-2-3-1 olsun ileride banko oynatacağı isim Almeida gibi görünüyor. Almeida’nın
son vuruşları geldiği vakit onları havaalanında karşılamaya giden taraftar
güruhunun gırtlak performansı(!) kadar iyi olmasa da takım
oyununda(bkz.Kayserispor karşılaşmasındaki asisti) yararlı bir birey olarak
önem arz ediyor. Kendisi kadar yanındaki arkadaşlarını da düşünüyor.
Alternatifi olarak bin bir soru işareti ile birlikte bugün imzayı atan Batuhan’ın
ise daha farklı meziyetlerinin olduğunu da bilmek lazım. Eğer takımın dengesini
bozmaz ve aklı başında bir oyun oynarsa işe çok yarayacaktır. Yönetimin dile
getirdiği standartlarda(!) bir isim olmasa da saha içinde büyük bir yetenek
olduğunu unutmamak gerek. Samet Aybaba kelimenin her anlamında döve döve onu
oynatacaktır. Beşiktaş bir şey kazanıp kaybeder mi sezon içinde göreceğiz ama
en önemlisi Batuhan’ın kendisinin kazanıp kazanmamak istemesi. Batuhan gibi potansiyelli ama onun tamı
tamına zıt karakteri olan Mustafa Pektemek ise çift santrafor oynandığında
sahaya sürülecek gibi duruyor. Mehmet Akyüz’ün santraforun yanında ceza
sahasını destekleme beklentisi bu formasyonda Mustafa’dan beklenecektir. Bu
konuda soru işaretleri gereksiz olur. O işleri belki de en rahat yapabilecek
isimlerden. Bir de beklenen Danko
Lazovic var ki gelişi, Samet Aybaba’nın elini daha da rahatlatır. İsim olarak
ne yapar ya da ne katar bir şey söylemek çok güç lakin bambaşka özelliklerde santrafora
sahip olunacak ki Lazovic de Beşiktaş’ın eksikliğini çektiği o ceza sahası
golcüsü kisvesini de tölere edebilecek bir isimdir diyebiliriz.
Tüm bunlara göre ilk on bir iki formasyona göre de şöyle
oluşacak gibi gözükmekte:
SONUÇ:
Mali kesintiye giden takımdan beklenti çok büyük değil. Önce
bunun farkında olunmalı. Uzun zamandır özlenilen gençlerle bezeli takım oyunu
da bu sene oynanacak gibi gözüküyor. Takım nereye kadar gider veyahut kaçıncı
olur kestirmek çok güç. Biraz da üzülerek söylüyorum ki bu yıl rakipler
Galatasaray ve Fenerbahçe değil. En
azından fikri açıdan değil. Samet Aybaba’nın bu vizyondaki yönetimin ilk adımı
için doğru isim olduğu kanaatindeyim. Hele ki Altınsay gittikten sonra facia
isimler gelebilirdi ki çok şükür Aybaba ile anlaşıldı. Aybaba’nın yıllardır
beklediği görev bu. Uzun yıllar bir takımda sabit çalışmaması şu an için en
büyük handikap gibi duruyor. Gençleri korkusuzca oynatması ise en önemli
özelliği. Beşiktaşlılar’a kişisel olarak temin edebileceğim şey ise Samet
Aybaba’nın Aykut Kocaman’dan aşağı teknik direktörlük yapmayacağıdır. Zor bir
süreç olacak lakin önemli olan mali disiplin. Oyuncuların parası günü gününe
ödenirse “başarı” gelecektir. Tüm bunlara rağmen bir Türkiye Kupası geçiş
dönemi için somut başarı kriteri olarak görülebilir. Lig uzun bir maraton ve ne
olacak hepimiz birlikte yaşayacağız.
Ufuk Tolga Aldırmaz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder