Kimi edebiyat çevrelerince ya da kimi insanlara göre muhteşem bir eser olmayabilir ki buna ben de katılırım lakin ince bir ayrıntı var: muhteşem olmayan bir eser nasıl oluyor da dünya üzerinde yaşayan her birey tarafından okunması gereken bir eser haline geliyor? Zor soru. Açıklayabilecek yetkinlikte değilim maalesef. Şu zamana kadar size karşı herhangi bir konuda herhangi bir şekilde güven verebildiysem bu sözüme de güvenin: Bu kitabı okuyun.
Gezi Parkı Direnişi'ni art arda iki postta anmış oluyorum evet. Direniş esnasında kitaba vurgu yapan onlarca tivit gördüm diyebilirim. Siyasal meselelere az çok ilgisi olan bir birey olarak neden daha önce okumadım diye kendime sordum kitabı bitirdiğim anda. Sanırım Hayvan Çiftliği'nin abartılan bir eser olduğunu düşündüğümden ötürü kaynaklanmış bir durum söz konusu olmuştu. Siz de böyle düşündüyseniz, düşünmeyin!
Mikro ve makro pencerelerden bakabilirsiniz, sorun değil. Kitap size her türlü bir çıkar yol bırakacaktır. Diyarbakır Cezaevi'nden tutun da Mobese kameralarına kadar farklı farklı noktalar bulabileceksiniz. En azından ben kendimce buldum diyeyim. Okuduğunuzda kendi muhakemenizi mutlaka yaparsınız.
Kitabın salt olarak sosyalizm ya da komünizm eleştirisi olduğunu düşünüp ön yargı besleyen ya da karşıt görüşe sahip olup "Hehehe ne geçirmiş be Corci!" diye ego mastürbasyonu yapan varsa çevrenizde, kalsın. O adamla oturup iki bardak çay içmeye bile değmez ama; belirteyim.
Son olarak kitabın içinde anektod olarak aktarılabilecek bir çok cümle, cümle grubu bulunmakta. Aktarmam hoş olmaz tabii lakin beni en çok "inadına sevişme, inadına sevme" bölümü etkiledi demezsem yalan olacak. "Ne alaka yahu?" sorularınız ile birlikte geceyi Sıla ile kapayalım. Son cümleye uygun olsun derim;
Ufuk Tolga Aldırmaz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder