Başlıkta orijinal ismini gördüğünüz doksanların bilmem kaçıncı yılında basılmış olan Susanna Tamaro'nun "Yüreğinin Götürdüğü Yere Git" adlı romanını bitirmiş bulunmaktayım. Açıkçası çoğunuzun şu an kitabın adını okurken oluşturduğu "Çok feminen be abi!" ön yargısına ben de sahiptim. Bu ön yargımda annemin yıllar önce okuyup, geçtiğimiz sene Aslıhan Pasajı'na giderken "Oğlum şu kitabı da al da bir daha okuyayım." baskısı minvalinde bir çıkış yapması da etkendir, yalan yok.
Olabildiğine yalın, hatta yalından da öte bir dille yazılmış olan kitap bir anneannenin okumak için Amerika'ya yolladığı torununa yazdığı mektuplardan oluşuyor. Bu mektuplar genç torunun kibirli dönemlerine denk geldiğinden ötürü öldüğünde ona ulaşacak şekilde tasarlanıyor. Hayatının saklı kalmış noktalarını anlatıp yalnızlığını paylaşan anneannemiz arada çok büyük nasihatlar da vermiyor değil.
İtalyan Edebiyatı'nın yakın dönemdeki en önemli yazarlarından biri kabul ediliyormuş Tamaro. Ses getirmesi bakımından da en etkili eserlerinden biri bu eser. Hatta şöyle de bir durum var, Yüreğimin Sesini Dinle adlı yapıtı ile bir devam kitabı da yazmış. Ölen anneannemizin yerine bu kez torunun bakış açısından olaylar anlatılıyormuş. Açıkçası beni hiç etkilemeyen, etkilemesi için anaç duygulara sahip olmanızın gerekliliğini savunduğum bu kitabın devamını merak etmiyor değilim. Neden sebep? Çünkü kitap bitince biraz havada kaldığı izlenimini uyandırıyor. Devamını okuyalım bakalım derim. Yakın zamanda edinelim.
Olur da bu blogu es kaza okuyan bir dişi varsa, kitabı okusun. Pozitif ayrımcılık yapıyorum, yanlış anlaşılmasın.
NOT: Umberto Eco'ya yakın zamanda geçiş yapmayı düşünüyorum. Yorumları okuduktan sonra umarım beni hayal kırıklığına uğratmaz.
Ufuk Tolga Aldırmaz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder