23 Temmuz 2013 Salı
Tolga Ağabey
Tolga Zengin, 10 Ekim 1983 yılında Artvin'in çok sevdiğim ilçesi olan Hopa'da dünyaya gelir. Ailecek Trabzon'a göç edilir. 1995 yılında Trabzon İdmanocağı'nda futbolculuk kariyerine başlayacaktır. Burada geçen üç amatör sezonun arından rota Trabzonspor'a kayar. Trabzonspor'da alt yapı eğitimini tamamlayan Tolga, 19 yaşında profesyonel sözleşmeye imza atar. 2003-2004 sezonundan itibaren A takımda bulunan Tolga(bir dönem PAF takımına geri yollansa da), ilk resmi maçını 2004-2005 sezonunda Galatasaray'a karşı oynadı. Pek hoş bir maç çıkarmasa da genç kaleci için işler plan dahilinde gidiyordu.
Michael Petkovic ve Jefferson gibi kalecilerin ardında beklenilen sezonların ardından 2006-2007 sezonunda kaleyi Jefferson'dan devralacaktır. Buna karşın yine de kalede güven vermez. Özellikle Trabzon şehrinin ve Trabzonspor taraftarının karakteristik özelliği olan sabırsızlık yüzünden Tolga mental anlamda darbeler de alır. Bir sonraki sezonda 21 maçta forma giyip 18 gol yiyen Tolga, o dönemki ligin maç başına ortalama olarak en az gol yiyen kaleciler sıralamasının başlarında yer alır. Buna karşın sonraki sezonda Trabzonspor yönetimi Tolga ve genç potansiyel Onur Kıvrak'ın varlığına rağmen Tony Sylva'yı kadroya dahil eder. Daha sonra Tony Sylva bir şekilde kaleyi Tolga'nın ellerinden alır. Kariyerindeki ikinci köşetaşı yine bir Galatasaray karşılaşması olur ve ligin yedinci haftasındaki Galatasaray maçından sonra kadroya dahi girememeye başlar. Ertesi sezon bu kez Onur engeline takılır. Onur kaleyi devralmış ve üstün bir performans sergilemeye başlamıştır. 2010-2011 sezonuna gelindiğinde ise her şey değişir. Hem Trabzonspor hem de Onur muhteşem bir sezon geçirmektedir. Fenerbahçe ile çekişilen sezonun en kritik virajına girilmiştir. Onur sakatlanır. Ligin bitimine dokuz hafta kala Tolga Trabzonspor taraftarının eyvahları eşliğinde kaleyi devralır. Kimsenin ona güveni yoktur dersem sanırım yeridir. Buna karşın Tolga tabiri caizse makus talihini yener. Üst üste müthiş maçlar çıkarır. Hakikaten abartısız olarak olmaz denilen şeyler yapar. Artık bir eşik atlamıştır. Bu eşik mental anlamda onu tam anlamıyla olgunlaştırır. Çocukluk sevdasını şampiyon yapabilmek için kendisini de törpüler. Oldu, olmadı tartışmalarına girecek değilim lakin Tolga herkesin yanıltmıştır. Şenol Güneş'in katkıları ile artık "olmuş" bir kaleci haline gelmiştir.
Ertesi sezon alınan kaptanlık ve aşılan o eşik ile birlikte kale artık ona emanettir. Adeta bir Engin İpekoğlu-Rüştü Reçber hikayesi daha yazılmıştır. Rüştü de Tolga'yı veliahtı olarak niteler. Tolga da bir kalecide olması gereken en önemli özelliği oynaya oynaya geliştirir: Devamlılık...Önceleri fazlasıyla heyecanlı ve istikrarsız olmasının bedelini çekmesine rağmen yukarıda belirttiğim gibi Şenol Güneş'in büyük katkıları ve Onur Kıvrak'ın onu yarışmaya zorlayıcı performanslar sergilemesi çok önemliydi. Tolga'nın Tam Saha dergisine verdiği bir röportajda "Onur ile birlikte Tony Sylva'nın arkasında bekleyeceğimize birbirimizin arkasında bekleriz." deyişi aslında alabilene birçok mesaj verir. 30 yaşında bir kaleci için olması gereken özellikleri bünyesinde barındıran Tolga için yeni kulübü Beşiktaş'ta en büyük artısı da şüphesiz onu "rahat bırakmayacak" olan Jose Sambade'dir. Arkasında bekleyecek olan Cenk Gönen'in tartışmasız kabullenilen potansiyelinin ortaya çıkmasını sağlayabilecek bir "ağabeylik" görevini de üstlenebileceğini şahsen düşünüyorum. Bunu düşünmemdeki sebep de Onur'un hatalı goller yediği(şu an hangi maç olduğunu hatırlayamadım) bir milli maçtan sonra "Onun arkasında durmalıyız. Böyle hatalar olur, çok önemli bir kaleci. Benim ona güvenim tam." minvalindeki açıklamalarıdır. Velhasıl kelam Sambade'nin etkisi ile Beşiktaş iyi bir ikili yakalayacaktır.
Teknik olarak baktığımızda ise hem yaş hem de mental anlamda olgun bir kaleci göreceğiz. Belki kariyerinin hiçbir döneminde net "bir numara" olmadı fakat yaşadığı tecrübelerin ardından kalede bir duruş sahibi olduğunu söyleyebiliriz. Bunun yanında iyi refleksleri olduğu aşikar. Özellikle aklıma İtalya'dan oynanan Inter karşılaşması geliyor. Über bir karşılaşma çıkardığını kabul ederim lakin refleksler performansla alakalı değildir, takdir edersiniz ki. Bunların yanı sıra en önemli özelliği olarak bir Türk kalecisi için garip gelebilir fakat yan toplardaki başarısının altını çizebilirim. Hatta bir adım ileri de gidip kendi Türk rakipleri arasında bu noktadaki en iyi kalecidir de diyebilirim. Fatih Terim'in milli takımda bu özelliği başta olmak üzere pek çok noktadan benzettiği efsane kaleci Rinat Dasaev'in de öne çıkan noktalarından biridir.Eksi hanesine geldiğimizde ise hem el hem de ayakları ile top hakimiyetinin zayıf olmasıdır diyebilirim. Özellikle ayakları ciddi anlamda çok zayıf. Geri pasları oyuna sokma konusunda vasat ve hatta altı bir görünüm sergiliyor. Bu çoğumuzun hoşuna gitmeyebilir.
Athletic Club karşılaşmasında ekmeği öpüp kenara koyması, kırık burunla bir maç tamamlayacak kadar inatçı olması, sakat olduğu esnada "Kulüp bana para ödememeli" deyip Fair-Play ödülüne aday gösterilmesi Tolga deyince ilk aklıma gelenler. Fenerbahçe camiası ile aralarında yaşadıkları problemlerin verdiği zararlar ve bu saydıklarım dışında Tolga'nın gerçekten çok sağlam bir karaktere sahip olduğunu söylemek zor değil. O belki tek seçenek değildi, belki yabancı bir kaleciye de yönelinebilirdi lakin ideal isimdi. Olması gereken transfer gerçekleşti diyebiliriz. Üç taraf adına da hayırlısı olsun diyelim. Bitirmeden es geçmek istemedim, Allah Tolga Zengin'in annesine acil şifa versin diyelim.
Ufuk Tolga Aldırmaz
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder