10 Temmuz 2013 Çarşamba

Irak, Saddam Hüseyin ve Hakim Şakir

Allah'ın bildiğini kuldan saklama huyum pek yok. U-20 Dünya Kupası için birkaç maç yetmez deyip İstanbul Paketi'ni aldım. Gerek sağlık sebepleri gerek üşengeçlik sebebi ile yalnızca ilk maç gününde Türk Telekom Arena'nın yolunu tutabildim. Üşengeçlik kısmında ise kendi kendime tatlı yalanlar söylüyordum. Bunlardan en büyüğü ise bazı takımların yeteri kadar heyecan verici olmadığını düşünmem idi. Samimi söylüyorum hepsinde yanıldım. Neyse ki elimde üçüncülük ve final karşılaşmasının oynanacağı günün bileti mevcut. Bir aksilik olmazsa o gün stattaki yerimi alacağım.

Bundan belki de yıllar sonra dost meclisinde "Ulan bizim ülkede de şöyle bir organizasyon olmuştu." diye başlayan sohbetler yapıldığı esnada aklıma iki takım gelecek: Fransa ve Irak... Fransa'ya (haydi itiraf edeyim) Aykut Kocaman sayesinde tutuldum. Vakit buldukça Ligue 2'yi dahi izleme çabasına giriyorum. Bunun yanında genç potansiyelleri araştırmam ve bu blog ile besiktasscout.com'a yazılar yazmam sebebi ile Fransa benim için maden niteliği taşıyor. Peki Irak neden? Zamane futbol romantiği şeklinde kendimi addederken bu tabiri -en hafif söylemle- vasıfsız insanlar tarafından oyuncak haline getirilmesi neticesinde yakınımdaki bir rafa kaldırdım fakat yine de böyle takımlar görünce kendimi pek tutamıyorum. Yarı Saha ekibi ve sanırım özellikle İlker Akın ağabey tarafından gün yüzüne çıkarılan Ali Adnan'dan tutun da teknik direktörüne kadar çok özel bir ekip Irak. Öyle ki teknik direktör Hakim Şakir U-19 Asya Şampiyonası'da final oynadıktan sonra Arthur Zico'dan boşalan teknik direktörlük koltuğuna getirilir. Turnuva öncesi ise "Ben bu çocuklara çok güveniyorum. Belki kumar oynuyorum ama kazanan ben olacağım." diyerek U-20 milli takımının başına geçecektir.

Savaşla iç içe geçmiş, geçirilmiş Irak topraklarında futbol çerçevesinde alışık olunmadık işler olduğu söylense de pek doğru bir bilgi aktarımı olduğunu söyleyemeyiz. Matematik profesörü Russell Gerrard'ın hazırlamış olduğu veri tabanı özellikle uluslararası arenada oynanan karşılaşmalar için istatistiki birçok veriye sahip. 1980-2001 yılları arasında dünyadaki milli takımları kazanma yüzdesine göre sıralayacak olursak şöyle bir şey oluşuyor:

1.Brezilya
2.Birleşik Almanya
3.Fransa
4.İtalya
5.IRAK(146 maç ve 0.548 galibiyet oranı. Gol farkı 1.13. Gol farkında onları geçebilen tek ülke 1.29'luk ortalama ile sadece Brezilya)

Bu veriye bakıp Irak'ın Asya Konfederasyonu'nda oynadığı için yüzdeyi tutturduğunu düşünenler ise kolaya kaçmış oluyor. Bu dönemde Dünya Kupası, Olimpiyat Oyunları, Asya Kupaları gibi turnuvalara hatta bazılarına B takım ile de olsa katılmak sureti ile hiç de fena sayılmayacak dereceler elde ediyorlar.

Irak'ın 31 yıllık bu dönemde futboldaki istatistiki başarısını özellikle Simon Kuper Saddam Hüseyin'in ve hanedanının spora bağımlı olmasından kaynaklandığını iddia ediyor. Pek de haksız sayılmaz. O dönemde önemli bir jenerasyon yakalıyorlar. Bu jenerasyonun "yakalanmasında" en büyük payın ise futbol branşının sorumlusu olan Saddam'ın oğlu Uday olduğu bazı çevrelerce yine iddia edilmekte. Uday'ın başarı için biraz farklı metodlar denediği aşikar. Dönemin milli takımından bir oyuncu falakaya yatırıldığını, sırtı çıplak halde çakıl taşlarının üzerine yatırılıp yaralarının enfeksiyon kapması için lağım suyuna batırıldığını anlatmış. Bazı oyuncular ise Abu Ghraib hapishanesinde işkenceler görmüş. 2003 yılındaki işgalden sonra Irak Olimpiyat Merkezi'nin altındaki gizli hapishaneler ve bu hapishanelerde bir askı ve kişinin anüsünü yırtmak için kullanılan işkence aletlerinin dahi bulunduğu belirlenmiş. Zamanında Irak'tan kaçan sığınmacıların anlattıklarına göre FIFA bir heyet yollar. Buna karşın o toprakta yaşayan futbolcu veya antrenörlerin de bu durumu açıklayamayacağı aşikar. Sonucunda Irak'a bir yaptırım uygulanmaz.

Baskı sürecinin geçişinden sonra bombardıman esnasında dahi sokaklarda top oynayan çocukların varlığını başka bir ülkeye sığınan Iraklı sanatçı Huthyfa Zahra da ilgili sözü ile onaylıyor. Faal savaş sürecinin çocukları ise şu an ülkemizde. Onlar emperyalizme karşı duran ailelerin çocukları. Kim bilir eşelesek belki çoğunun yakınlarını toprağa vermiş olduğu ortaya çıkar. Eminim ki yine o çocuklar ülkelerinin ulusal birliğini temsil eden son örgütün kendileri olduğunun/olacağının farkındadırlar. Tüm bunları bilip, düşünüp Irak 20 Yaş Altı Milli Takımı'nı ve bu çocuklara inanan Hakim Şakir'i can-ı gönülden desteklememek mümkün mü? Bence değil. Yarı finaldeler. Şu yaptıkları bile büyük başarı lakin benim içim hiç rahat değil. Onlar bu kupayı aldıklarında bir peri masalı mutlu bir son bulmuş olacak.

NOT: Yukarıdaki istatistiki veri ve duyulan geçmiş zaman ifadeleri Simon Kuper&Stefan Szymanski'nin Soccernomics kitabından alıntılanmıştır.

Ufuk Tolga Aldırmaz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...