11 Temmuz 2013 Perşembe

Jürgen Klopp ve Immanuel Kant

Jürgen Klopp... Her "hipster takımına" hayran olduğumuz gibi teknik direktörüne de hayran oluruz. Bu isimler genelde genç, karizmatik, espritüel isimler olarak karşımıza çıkar(plase soğuk, ciddi fakat yine de karizmatik).  Buna karşın Klopp'ta bu kadar başarılı ve hayran sahibi olmasının esas nedeni sanırım muhteşem bir kadro mimarı olmasından, daha sonra da potansiyeli ortaya çıkarmasından kaynaklanıyor. Felsefe alanında modernizmin öncüsü sayılan Immanuel Kant ne ise zannımca futbolda da o isim Jürgen Klopp'tur.

Mario Götze'nin takımdan olaylı ayrılışı ve onun yeni takımı Bayern'e kaybedilien lig-Şampiyonlar Ligi ikilisi aslında Klopp'u biraz düşündürüyor olsa gerek. Oysa "Biz de Marco'yu(Reus) aynı şekilde aldık. Mario'ya kızma hakkımız yok." derken aynı zamanda iyi de bir lider olduğunu, kriz yönetiminin yeter seviyede olduğunu da gösteriyordu. Sonuç olarak sezon bitti. Belki de ileride insanlar tarafından tarihin en iyi takımı sayılacak olan Bayern'in bir hayli gerisinde kalındı. Sembol isimlerden Götze gitti. Yetmedi, Bayern dünyanın en popüler teknik direktörlerinden birini belki de birincisini takımın başına getirdi. İşler hiç de kolay olmayacaktı. Taraftar gelen başarıların ve satılmak durumunda kalan oyuncuların yerinin doldurulacağından hiç şüphe duymuyordu. Başkan Hans-Joachim Watzke'den de su serpen açıklama geldi: "Artık paramız var, harcayacağız."

Mario Götze'nin boşluğunu doldurmak adına çok özel bir oyuncuya gidildi: Henrikh Mkhitaryan... Mircea Lucescu'nun gözde çocuğu Avrupa'ya gideceğini belli etmişti. Son ana kadar bunun Liverpool olacağı tahmin edilirken Klopp'un ekibinden önemli bir çalım geldi. Yanılıyorsam bağışlayın kulüp tarihinin en pahalı futbolcusu olarak kulübe katıldı. Beklenti çok yüksek. 192 maçta 79 gol 43 asistlik performans çizmiş. Stil olarak Götze ile aynı tip olarak ele alınmasa da belki de onun kadar potansiyelli görünmese de zanaatkar misali Klopp onu işleyecektir. Umarım Mkhitaryan adında yepyeni bir dünya yıldızı kazanırız diyeyim.

Götze'nin ardından olası bir kayıp yaşanması iş bile değil: Robert Lewandowski... Polonyalı çok acayip bir evrim geçirdi. Mehmet Demirkol'un Burak Yılmaz için "Teknoloji bile onun kadar hızlı gelişmiyor." sözünü anımsıyorum Lewa için de. Onun ayrılması ihtimaline karşı plan da devreye sokuldu. Pierre-Emerick Aubameyang 15 milyon Euro karşılığında kadroya katıldı. Büyük bir sürpriz olmaz ve Lewa takımdan ayrılmazsa Auba büyük ihtimalle bir joker olarak kullanılacak. Hücum her pozisyonunda oynayabilecek versatilliğe sahip olması Klopp için büyük bir nimet. Milan'ın alt yapısından yetişen Auba da Christophe Galtier'in gelişimine büyük katkı sağlamasının ardından daha da iyisinin eline gidecek. Mkhitaryan gibi onun da gelişimini izlemek büyük bir zevk olacak.

Son olarak da kendi insiyatifleri dahilinde gönderilmesine karar verilen Felipe Santana'nın altını çizmek gerek. Yerine Werder Bremen'den Yunanistanlı Sokratis alındı. Bir kez daha yazarsam antipatik  olacak o yüzden yazmıyorum, Klopp'un eline bırakıyorum.

Pep Guardiola'nın Barcelona'daki prensi Tiago Alcantara'yı kadrolarına kattığı haberi yayıldı. Borussia Dortmund'un da bu heyecan verici transferleri neticesinden sanırım Bundesliga hiç olmadığı kadar popüler hale gelecek. Bu iki takımın Avrupa başarısının devam edeceğini de hesaba katarsak muhteşem bir lig bizi bekliyor diyebiliriz. Az kaldı, göreceğiz.

Ufuk Tolga Aldırmaz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...