Sonda söyleyeceğimi başta peşin peşin söyleyeyim. Keşke
Allianz Arena’daki maç sonucunda “Gary Lineker Yine Haklı Çıktı” başlığını
atmasaydım. Bu maçta rahatça kullanabilirdim.
Skorun dezavantajı ile Real Madrid topu ayağına aldı. Atak
üstüne atak ile devam ettiriyordu mücadeleyi. Oysa ki Bayern München de faul
haklarını kullanıyordu. Öyle ki orta sahada biraz bezdirme politikası kurmuş
gibiydiler. Nitekim buna ayak uydurmayı başaran Real tehlikelerinin meyvesini
penaltı ile aldı. Penaltının pek penaltı olan tarafı yoktu lakin karar
sorgulanmaz. Ronaldo penaltıyı gole çevirip avantajı Real’e veriyordu. Bu
golden sonra ise Bayern kendine geldi. Nedeni ise gayet açık. Kendi kimliklerini
sahaya yansıtmaya başladılar. Kanatlardan geliyorlardı lakin ilk maç kadar bu
bölgeden etkili gelemediler. Baskıyı yaparken orta sahada yaptıkları ani top
kaybı ve Mesut’un harika oyun görüşü sayesinde ikinci gol de ofsayttan Ronaldo
ile birlikte geldi. Açıkçası Cüneyt Çakır biraz arandı. Ardından Real tıpkı El
Clasico’daki gibi bloklar arası boşluğu minimize ederek güzel bir defansif
anlayışa büründü. Buna rağmen gol geliyorum diyordu adeta. Geliyorum diye gol,
Robben’in penaltısı aracılığıyla skor tabelasını değiştiriyordu. Belirtmeden
geçemeyeceğim, kaçırdığı goller ve Dortmund maçında atamadığı penaltıyı göz
önünde bulundurunca Robben’e penaltı kullandırtmak çılgınlık diye bakıyorum bu
olaya. Golün ardından Bayern, Real tarafından savunma yapılmaya zorlandı ki bu
durum onları gerçekten yine pozisyon vermeye itti. Savunma işini pek
başaramadılar bu seride.
İkinci yarının ilk dakikasından itibaren arada toplasak beş
dakika etmeyecek süreci saymazsak Real’in baskın olduğu bir süreç yoktu. Bayern
adeta tek kale oynamaya başladı. Bunda Real’in fizik-kondüsyon durumu da
etkiliydi. Barcelona mücadelesi üstlerinden silindir gibi geçmişti. Oyun net
olarak kilitlendi. Gomez’in akıl almaz pozisyonu benim hafızamda ayrı bir
noktaya oturdu. Bu pozisyon dışında yine birkaç önemli pozisyon kaçtı ki Bayern
işi daha doksan dakika bitmeden koparabilirdi. Maç uzatmaya gittiği anda ilk
dediğim şey "Madrid için iş gittikçe zorlaşacaktır" idi. Bayern’in fazla
üstelememesi bunu göstermese de gerçekten az önce de dediğim gibi fiziksel
anlamda çok ilginç bir durumda olmalarıydı. İki takım da kaderine küsmüş
vaziyette mağrur bir görüntüde penaltıların gelmesini bekledi. Nitekim öyle de
oldu.
Penaltılar, iki kalecinin de gövde gösterisine dönüşmesine
sahne oldu. Özellikle Neuer’in Ronaldo ve Kaka’nın penaltılarını çıkarıp, gecenin yıldızı oldu diyebiliriz. Casillas’ın da hakkını teslim etmek gerekir.
İkisi de muazzamdılar. Herhalde Sergio Ramos’un penaltı atması ve Mesut’un
oyunda kalmaması Mourinho adına sıkıntı yaratacak şeyler olacak. Hele ki o “namaz”
pozisyonu çok fena bir ruh halinin göstergesiydi ki yine de Bayern oyuncularını soyunma odasında tek tek tebrik etmesi çok hoş bir incelik olarak göze çarpmakta.
Son olarak değinmek istediğim şey daha doğrusu kişi ise Bastian
Schweinsteiger… Maç öncesi doksan dakikayı çıkaramayacağı konuşuluyordu.
Çıkarmakla kalmayıp yüz yirmiyi tamamladı hatta fişi çeken penaltıyı kullandı.
Öyle bir an gelir ki ruh her şeyi değiştirir. O ruh da işte Bastian’da vardı.
Büyük futbolcu vesselam.
NOT: Öyle bir an gelir ki yazdığım anda aklıma sebepsiz bir
şekilde “Gün Olur Asra Bedel” romanı takıldı. Güzeldir. Tavsiye ederim.
Ufuk Tolga Aldırmaz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder