İber yarımadası egemenliğinde bir UEFA Avrupa Ligi yarı
final serisi daha. Yarımada takımları
adeta kupaya ambargo koydular. Bir dönem İngilizler’in sık sık yaptığı şey
biraz daha doğuya kaydı.
Bu gece Atletico Madrid-Valencia ve Sporting Lizbon-Athletic
Bilbao mücadelelerini izledik. Maçların aynı gün oynanması bir kenara aynı
saatte bile oynanması bana kalırsa skandal. Hangi birine bakacağımızı şaşırdık
açıkçası. Yine de güzel bir futbol gecesi geçirdiğimizi düşünüyorum.
İki İspanyol kulübünün mücadelesine bakacağız öncelikle.
Dengeli başlayan ancak maçın başından sonuna Atletico Madrid’in egemenliğinde
geçen bir mücadele izledik. Sahaya iyi yayılan bir Atletico vardı. Simeone’nin
gelişi ile birlikte üst düzey konsantrasyon ile daha bir takım gibi oynamanın
meyvelerini toplamaya başladılar. Özellikle hedef maçlarda bunu daha da iyi
yaptıklarını görüyoruz. Bu oyuna güzel pas organizasyonlarını, ekstra olarak da
Arda’nın güzel performansını da ekleyince kilidi açan golü Falcao ile buldular.
Valencia ise Atletico’nun sahayı mükemmel parsellemesinden kaynaklı kilidi
açacak hamleleri bir türlü yapamayıp, umudu duran toplara bağlıyordu. İlk
yarının sonuna değin bütün tehlikeler duran toptan geldi ki golü de Jonas ile
buldular. İkinci yarının hemen başında gelen Miranda’nın golü ise yedikleri
goldeki hatayı da telafi eder cinstendi. İlk yarının benzeri şekilde ilerleyen
maç Mehmet Topal’ın yaptığı hatada ufak bir slalom eşliğinde Adrian ile kopma
noktasına geldi. Git gide sıkıntılar içine gömülen Unai Emery oyuna Canales ve
Piatti’yi alarak hamle şanslarını kullandı. Pek etkili olduğu söylenemez ki Falcao’nun
mükemmel golü ile maç ve tur sonlandı demiştik. Akabinde Ricardo Costa ile
gelen duran top golüne kadar. Estadio Mestella’ya umutlu gidiyor Valencia. Zor
olacaktır tabii lakin Mestella’dan çıkmak da hiç kolay olmayacak. Atletico
final adına bir adım önde.
İber yarımadasının diğer bir ülkesindeki mücadelede ise
Sporting Lizbon-Athletic Bilbao ile karşılaştı. Sporting mükemmel başladı
mücadeleye. Athletic’e abartısız top yapma izni tanımadı. Bu izin tanındığı
zamanlarda da Athletic topu ileride tutmakta zorlandı ya da top kaybı yaşadı.
İkili oyunları iyi yapan Sporting, pozisyonları bulmaya başladı. Dakikalar
ilerledikçe maç rölantiye alınmaya başlandı. Bunda tempo ile oynayan Athletic’in
de etkisi vardı. Bu durum ikinci yarıda değişti. Athletic ilk yarıda yapamadığı
ne varsa yapmaya başladı. Öyle ki tam bir deplasman takımı gibi duran toptan
Aurtenetxe ile golü buldular. Sporting golün şokuyla fütursuzca oynamaya
başladı. Öyle bilinçsiz hareket ettiler ki tarifi yok. Athletic adına
Amorebieta’nın direği maçın kırılma anıydı. O dakikadan sonra İnsua’nın
defanstan seken topu tamamlaması ve Capel’in mükemmel golüyle üstünlük
sağlandı. Athletic’e de belki de sezonun en kötü futbollarından birini oynamaya
zorlamış oldular. San Mames’de Mestella’daki gibi çok zor bir mücadele bizi
bekliyor. Sporting’in bu sezonki deplasman karnesi hiç fena değil. Athletic
adına çok çok zorlu bir mücadele olacaktır.
Athletic ve Bielsa’ya olan sempatimden ötürü finale
çıkmalarını arzuluyorum. Umarım o skoru elde edebilirler. Rakip de çok zorlu
olacaktır lakin İspanyol futbol takımlarına karşı bir fetişizmimin olduğu da aşikar. O taraftan kim gelirse gelsin sıkıntı olmayacaktır. Su götürmeyen şey ise bizleri yine
güzel rövanş karşılaşmalarının beklediği. Umarım mükemmel maçlar izleriz.
Saygılarımla…
Ufuk Tolga Aldırmaz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder