17 Nisan 2012 Salı

Epik Rekabet


“Barcelona, muhteşem tiyatrolarıyla ünlü bir kültür kenti. Bu çocuğa da artistliği iyi öğretmişler.” Bu meşhur sözü sanırım hepiniz çok kez duydunuz. Mourinho’nun bahsettiği çocuk bugünlerde dünyanın göreceli de olsa en iyi futbolcusu. Kendisini adam akıllı saymaya başlamamıza yarayan mücadele ise yine bu sözün sarf edildiği mücadeleydi. 2005-2006 sezonunda oynanan Şampiyonlar Ligi ikinci tur mücadelesi; Chelsea-Barcelona.

Chelsea büyük yatırımları yapar. Ünlü oligarklardan Roman Abramovich’in tek istediği şey ise artık Şampiyonlar Ligi’dir. Ona göre yatırımına yön verir ve Mourinho’nun istediği tüm futbolcuları bir bir kadroya dahil eder. Bu hikayeyi defalarca duyduğunuza eminim. Geleceğim nokta ise Roman’ın kulübünün –flash back yapınız- o dönemin en popüler ve en güçlü kulüplerinden biri olduğudur. Yine görecelidir ki o sezon Chelsea’nin en ütopik görüntü çizdiği sezondur. Karşıdaki takım ise Pep Guardiola’ya miras kalacak olan Frank Rijkaard’ın takımı. 

Bir sezon önce yine ikinci turda karşılaşıp Chelsea’nin bir üst tura çıktığı eşleşmeyi –özellikle Ronaldinho’nun performansını- dün gibi hatırlarım. Bu tur da onun bir rövanşı niteliğindeydi.  Stamford Bridge’de çıkılan ilk mücadele yine gergin başladı. Sert rakibe karşılık Barcelona teknik oyuncularıyla üstün olmaya çalışıyordu. Tabiri caizse –ırkçılık içermez(!)- Baskonialı Asier del Horno 30 sırt numaralı çocuk tarafından maymun edilir. Ardından gelen sert darbe ile yere düşen ve acı içinde kıvranan çocuk del Horno’yu attırır ve resitale başlar. Ağabey’i diyebileceğimiz Ronaldinho’nun önüne geçtiği ilk maç olur ve Mou’nun da oklarının hedefi olmayı başarır. Başarır diyorum çünkü Mou hiçbir zaman kendisine dokunmayan “yılana” çatmaz. Lionel Messi artık Province of Barcelona’nın göz bebeği olmuştur.  2-1’lik deplasman galibiyeti evde alınan 1-1’lik beraberlik ile hikayenin sonu şampiyonluğa kadar uzanır.

Bir sonraki yılda da grup seviyesinde bir eşleşme yaşanır ve Chelsea evinde 1-0 galip gelip, deplasmanda 2-2’lik beraberliği alarak grubu lider olarak tamamlar. Anlayabileceğiniz gibi UEFA’nın şu an ekmeğini yediği El-Clasico’lar gibi o dönemde de Chelsea-Barcelona eşleşmeleri revaçtaydı.

Seneler bir bir ilerliyor ve saniyelerin büyük etken olduğu futbolda dengeler değişiyordu. İki takımda da kökten denilebilecek değişimler yaşanıyordu. Mourinho’nun Rosenborg mağlubiyeti ile istifa etmesinin ardından Chelsea bambaşka bir kimliğe bürünüyordu. Bu kimlikte Mourinho’nun izleri olmaya devam edecekti pek tabii. Barcelona ise Rijkaard’ın o dönem içinde macera diye nitelendirilebilecek olan hamleleri neticesinde kendi kendini duraklama devresine sokuyordu. Neticesinde de yerini efsane Guardiola’ya bırakacaktı. Guardiola’nın geliş senesine tekabül eden sene içinde Rijkaard’ın mirasını akil bir şekilde kullanıp, takımı acaip bir seviyeye taşıyacaktı. Yine o sene içinde aktörlerin farklı olduğu bir Chelsea-Barcelona mücadelesi bizi bekliyordu. 

Guus Hiddink’in takımlarının kimliği haline gelen –iki istisna olabilir. Fenerbahçe ve milli takımda göremedik sanırım- alan savunması ile Barcelona’yı Camp Nou’da mükemmel bir şekilde durduruyordu. Oynattığı futbol medya tarafından acaip tepkiler alsa da ne yapabilirdi ki? Barcelona’yı durdurmanın yolu sadece bu olabilirdi. Keza açtığı yoldan Mourinho bunu başardı –tartışmaya açık konular.Adını yazamadığım yanardağ patlaması vs.-.  Stamford Bridge’de Essien’in maçın başında attığı olağanüstü gol sonrasında yine aynı taktiği uygulamaya başladılar. Tüm takım inanılmaz bir şekilde müdafaa ediyordu. Maçın sonunda, hatta uzatmaların da sonunda Messi’nin asisti ve İniesta’nın yine Essien gibi mükemmel vuruşu neticesinde hafızalardan silinmeyecek o görüntüler oluşuyordu. Neresinden bakarsanız epik bir maç olmuştu. Hatta epik bir seri. Biraz daha ileriye götürecek olursak epik bir rekabet de diyebiliriz.

Bu rekabete bir halka da yarın gece ekleniyor. Rekabetin başından beri üstüne koyan bir Barcelona varken, karşılarında da gittikçe düşüşe geçen bir Chelsea var. Silik karakter Di Matteo’nun başa gelmesiyle vasatına ulaşan Chelsea’nin Barcelona karşısında neler yapabileceği büyük bir soru işareti. Nereden bakarsanız bakın, Barcelona bu turun mutlak favorisi. Maziye saygıdan ötürü büyük bir heyecan ile bu maçı bekleyeceğiz. Bakalım bizim tiyatrocu çocuk bugün neler yapacak? Belki de daha önemlisi 21 Nisan gecesi neler yapacak hep birlikte göreceğiz. 

NOT: Biraz geçmişi analım:
          1.Tiyatro Meselesi
          2.Epik Mücadele

Ufuk Tolga Aldırmaz





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...