Barcelona için ölüm kalım mücadelesi deyip ekrana
kilitlendik. Her açıdan güzel ve hikayesi olan bir karşılaşma olacağını tahmin
ediyorduk ki öyle de oldu.
Dün yazdığım “Blaugrana İçin Ölüm ya da Kalım” makalesinde
biraz da Real Madrid penceresinden bakıp neler yapmalı onun muhasebesine
girmiştim. Kısaca tekrarlamak gerekirse yüksek konsantrasyon, alan savunması, Valdes’ten
başlayacak ön alan baskısı, tek vücut olarak hareket etme ve özellikle dip
oyuncularının birbirine yakın durup alanı daraltması. Barcelona’nın 4-3-3
sistemiyle çıkıp ilerleyen dakikalarda 3-4-3’e döneceğini ön görüp bunları
söylemiştim. Öyle olmadı direkt olarak 3-4-3 ile başladılar ki bu saydıklarımın
biraz sıkıntı yaratabileceği düşüncesi de vardı ki oyun alanını görünce yersiz
bir düşünce olduğunu gördüm. Deyimi yerindeyse bunlar Barcelona’ya karşı tıkır
tıkır işliyordu. Üstüne üstlük Barça’yı yavaşlatacağını düşünürken tamamen de
durduruyordu. Bunda Barça’nın da etkisi olduğunu söylemek mümkün. Özellikle
Alcantara ve Tello’nun sırıtan oyunu en büyük etkendi. Alcantara’nın pas
oyununda opsiyon olmakta zorlandığını gördük. Tello ise hem statik kaldı hem de
burnunun dikine gitti (bkz.Arbeloa eşleşmeleri). Bunlara ek olarak da Real
Madrid’in oynadığı seri futbolun etkisini sayabiliriz. Öyle ki bu hız fizik
gücüyle birleştiğinde harikalar yapabiliyor.
Hafta içi Bayern’e karşı rezalete yakın bir performans
sergileyen Coentrao üzerinden oynamaya çalışan Barcelona, bunu yapamayınca
Messi’yi klasik on numara gibi kullanmaya yöneldi. Bu Messi’nin topla fazlaca
buluşması demekti. Görünürde avantaj yarattığı düşünülse de aslında öyle
olmuyordu. Gerçek bir silahın kullanımında bile menzilin önemi olduğunu
düşünecek olursak Messi’yi de bu bağlamda bir silaha benzetebiliriz. Tehlikeli
alana ne kadar fazla sokulursa o kadar öldürücü oluyor(bkz.Xavi’yi Casillas ile
karşı karşıya bırakan pozisyon). Aynı şekilde Xavi’yi de etkin bir biçimde
kullanamamak zincirleme etki yapıp tüm orta sahanın oyuna katılımını
etkiliyordu. Buna karşın yukarıda da bahsettiğim gibi oyun alanını
dipleriyle(özellikle Alonso) kapatan Real’in avantaj elde etmesine neden
oluyordu. Aslında ilk yarı sonunda gelen “En fazla top kapanlar” istatistiğinde
Real Madrid adına Mesut Özil’in zirvede oluşu bize oyunun hikayesini
kendiliğinden yazıyordu. Muazzam bir efor harcadılar gerçekten de.
Tabelayı değiştiren kısıma bakacak olursak Khedira’nın golü
Barcelona’ya tam bir soğuk duş etkisi yaratmış oldu diyebiliriz. Guardiola
döneminde oynanan en bilinçsiz dakikalar da yaşandı diyebiliriz. İkinci yarıda
biraz daha toparlanıp gol adına çabalamaları o bilindik “ben geliyorum”
şeklinde olmuyordu. Karambolden bulunan gol tam ümitleri yeşertiyordu ki
Ronaldo güzel bir gol atarak fişi çekti.
Kesinlikle bu iki mükemmel teknik adamın yaptıklarını
sorgulamak haddimize değil lakin Guardiola’yı tek bir konuda eleştirmeden
rahatlayamayacağım. Xavi gibi bir idolü oyundan almanın mantığını bana hiçbir
şekilde açıklayamaz. Zira sahada karizmatik lider olarak bulunan isim Barcelona
adına o. Ne Messi ne Puyol. Xavi bu takımın sahadaki lideridir. Onun yerine
giren Alexis’in attığı gol hamleyi iyi gibi göstermiş olabilir lakin çıkmasa
belki de şu an berabere biten bir El Clasico yorumluyor olabilirdik.
La Liga’nın son bulduğu şu günde bize enjekte edilmeye
çalışılan fikir “Barcelona’nın devri bitiyor mu?” sorusu. Bunun cevabı için çok
erken. Böyle olduğunu düşünmüyorum. Sadece bir diğer “mükemmel” takım bugün
şampiyonluğu garantiledi. Rekabeti tatlandıran şeyler de bunlardır işte.
Ufuk Tolga Aldırmaz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder