25 Nisan 2012 Çarşamba

İlginçlikler Silsilesi Katalonya'da


2009’da bırakılan yerde devam eden mücadele bir farklık galibiyetle perçinlenmişti. Chelsea, yıllardır hayali olan kupada final oynamak için sahaya çıkacaktı ki kendileri işin ciddiyetinin farkındaydılar. Buna karşılık Barcelona’nın formunun düşüklüğü maç boyunca olduğu gibi Roberto Di Matteo’nun yüzünü hınzırca güldürmeye yetiyordu.

3-4-3 ile başlanan mücadeleye Alves olmadan çıkmak baya ilgi uyandıran cinstendi. Bir o kadar da hem El Clasico hem de bu geceki mücadeleye Pep Guardiola’nın Pedro ile başlamaması bu kez ise hayret uyandıran cinstendi. Bu iki durumu belirttikten sonra maçın içine dalalım.

Klasik olacak ama maç beklendiği gibi Katalanlar’ın baskısı ile başladı. Buna karşın Chelsea de Londra’daki gibi fakat aradaki mesafeyi gözle görülür biçimde azaltmış olarak defans hattını kurgulayıp, karşılama yapmaktaydı. İki kez derinlemesine atılan topta Messi’nin pozisyonlara girmesi bu noktada önemli bir detay. Bunun üstüne Cahill’in sakatlanması işi iyice sıkmaya başlıyordu.  Yerine Bosingwa’nın girişi İvanovic’i o bölgeye kaydırdı. Ardından bu kez Barcelona adına Pique’nin çok kötü bir şekilde düşüşüyle bilincini kısa süre de olsa kaybetmesi Camp Nou’da kötü duygular fırtınası yaratıyordu. Çıkışı ile yerine giren Alves’in asıl yeri olan dörtlünün sağ ucu yerine üçlü stoper dengesinde sağ tarafta bulunması da büyük sıkıntı baş gösterebilirdi. Bağlasan durmayacak bir adam neticesinde. Korkulan pek oldu da denilemez. Tüm bu sıkıntılara rağmen maç bir süre daha başladığı seyirde devam etti. Ardından gelen Sergio’nun golü Katalanlar’ın otuz iki dişini birden göstermesine neden oluyordu. Hemen ardından da Terry’nin Alexis’e yaptığı kasıtlı vuruş oyundan atılmasına neden oluyordu.  Ardından kelimesini çok kulanmış olmama rağmen yine ardından mükemmel bir paslaşma ve soğukkanlılık neticesinde İniesta’nın golü tamam, artık bu iş bitti dedirtmişti. Aynı şekilde sadece bize değil de Barcelonalı futbolculara da dedirtmiş olacak ki inanılmaz bir konsantrasyon bozukluğu ve biraz da oyun düzeninin etkisiyle kalelerinde golü gördüler. Ramires usta işi golü attı.

İkinci yarı tıpkı ilk yarıda olduğu gibi baskın taraf Barcelona idi. Tüm olumsuzluklara rağmen inanılmaz bir savunma yapıyordu Londra ekibi de. Barca istediğini de aldı. Devrenin başı sayılabilecek bir dakikada penaltı kazandılar. Messi Chelsea’ye karşı gol orucunu bozamayıp penaltıyı da direğe nişanlayınca neredeyse bütün mahalleden “Yok artık!” nidası yükseldi. Akabinde Messi hırsla topu alıp dribblingler yapsa da bu defansif düzene karşı işlemedi. İşler öyle çığırından çıkmaya başladı ki Camp Nou’daki Barca-İnter yarı final mücadelesinde Eto’o’da olduğu gibi Drogba sol açık pozisyonunda savunma yapmaya başladı. Barcelona ise sabır ile paslaşmaya devam ediyordu. Pas, pas, pas, pas ,pas ve yine pas. Buna karşılık gözle görülen şey belki de beyin diye nitelendirilebilecek olan Xavi’nin bir türlü fark yaratamıyor oluşuydu. Son haftalarda kendi vasatını aşamaması garip. Guardiola’nın onu Real Madrid maçında oyundan çıkarıp da bu maçta tutması da bir o kadar garip. Zorlukla bulunan pozisyonlar bir türlü değerlendirilemeyince Barcelona savunma güvenliğini tamamı ile bıraktı. Öyle ki Drogba yerine “sol beke” geçen Torres topu bir anda –kendi de anlamamıştır nasıl olduğunu iddialıyım- önünde bulup Valdes’i de yere yatırıp boş kaleye topu yuvarladı. El Nino Atletico günlerine özenmişti adeta.

Son günlerde sık kullanılan ve benim de bu seri için değerlendirme yazımda attığım “Epik Rekabet”e yaraşır bir mücadele izledik. Efsaneler arasında yerini alabilecek bir maçtı bu geceki. Bakalım yarın finale kim gelecek? Eğer Real Madrid elenirse finalin adının Bayern München-Chelsea olması çok büyük bir sürpriz olacak. Beklemedeyiz.

NOT:Cüneyt Çakır mükemmele yakın bir maç yönetti. Güntekin Onay’ın alttan alttan laf sokuşlarında çok haklı olduğunu da belirtmeliyim. Ayrıca Drogba ve Cech’in de eski günlerini hatırlatması beni farklı bir biçimde mest etti.

DİP NOT: Sevgili İbrahim Tilki, Victor Valdes’ten iyi bir kaleci olduğun su götürmez ancak ayak tekniğin onun kadar iyi değil(!). Sevgilerimle.

Ufuk Tolga Aldırmaz




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...