20 Nisan 2012 Cuma

Blaugrana İçin Ölüm ya da Kalım


Camp Nou’da cumartesi günü 21.00’da oynanacak olan El Clasico La Liga’nın kader mücadelelerinden biri olacak. Büyük ihtimalle şampiyonluğu belirleyecek mücadelenin çok zorlu geçeceği aşikar. Aşikar olan bir diğer şey ise yine hikayesi olan El Clasicolar’dan birini izleyeceğimiz.

Lider Real Madrid puan farkının getirdiği bir “rahatlık” ile çıkacak mücadeleye. Kesinlikle kazanmak zorunda değiller. Dört puanlık farkı korumak onları Türk basınının değimiyle “Şampi…” yapacak. Farklı sıkıntıların girmesi de bu rahatlığı ellerinden alıyor olacak. Özellikle ondan dörde inen fark onları mental anlamda çok zorluyor. Aynı şekilde gittikçe yükselen rakip kalitesi, kendi kalitelerinin içten içe sorgulanmasına neden oluyor dersek yanılmış olmayız. Bayern München mücadelesi ise onlara bu bağlamda son darbeyi vuran maç oldu. Buna ek olarak nitelik anlamında –ironik olabilir ama gerçekten böyle düşünüyorum-  dar kadrolarının olması maça çıkacak on birin de çok yıpranmasına neden oldu. Geriden gelen Barcelona ise daha farklı bir noktada. Onlar için sezonun en kritik mücadelesi. Ya tamam ya devam diyecekler ki liderin son puan kayıpları onları yüreklendirdi. Son virajı nispeten daha kolay rakiplere karşı oynayıp, rotasyona da gittiler. Bu onları biraz daha zinde tuttu. Fiziksel olarak daha zinde bir Barcelona görmemiz demek -maç boyunca topun da kendilerinde olacağını bildiğimize göre- özellikle maçın son bölümünde büyük bir avantajlarının olduğu anlamına gelir. Ters açıdan baktığımızda ise büyük bir sorun teşkil edecek. Nedeni ise az sonra okuyacağınız satırlarda gizli.

Barcelona’yı anlatmamız artık çok yersiz kaçıyor. O yüzden Real Madrid’in yapacaklarından başlayalım. Klasik olacak ama en önemli nokta konsantrasyon. İki takım için de önemli olacak ancak savunacak taraf olan Madrid ekibi için çok daha büyük bir önem arz ediyor. Real, aynı şekilde Barca’yı puan kaybına ya da mağlubiyet uğratan takımlar gibi tek vücut halinde mükemmele yakın alan savunması yapması gerekmekte. Pres ise vazgeçilmeyecek bir unsur. Post-modern(!) futbol oynanan bu büyük ligimizde bile ne denli önem arz ettiğini defalarca belirttiğim önde baskının ise elzem olduğunu söylemem abesle iştigal kaçacaktır. Böylece ilk yarıdaki maçta olduğu gibi sürpriz bir gol dahi bulunabilir. Barcelona’nın en önemli mevkiisinin orta saha olduğunu düşünürsek bu mevkiiye kapanırken oyuncuların birbirine yakın durmasında fayda var. Bu durum, tek vücut hareket haliyle birlikte hem oyunun daralmasını sağlayacak hem de çalınan topun kısa sürede rakibe teslim edilmemesinin ön ayağı olacaktır. Barcelona sıkışacak oyunda tıpkı Chelsea maçında olduğu gibi 3-4-3’e dönecektir. Bu düzenin en büyük artısı Alves’in sağ kanada geçip, oyun alanına genişlik kazandırmasından geçiyor. Pas oyununa ek bir orta saha demenin ne demek olduğunu tahmin etmek güç değil. Bu düzende  Alves aynı şekilde geçtiğimiz El Clasicolar’da olduğu gibi Real Madrid’in en önemli hücum gücü olan sol kanadı kilitleyecektir. Bu da sakatlık sonrası bir türlü eksi formuna kavuşamayan Di Maria’nın ekstra bir şeyler katması gerektiğini işaret etmekte ki son formunu düşünecek olursak gerçekten zor. Valencia mücadelesinde Unai Emery’nin Alves’i, Mathieu-Alba ikilisi ile mükemmel bir şekilde kilitlemişti. Ronaldo-Marcelo ikilisi ile bu çok zor olur. Hele Coentrao işin içine girerse Alves yapamasa bile –ki yapar- o kanada her kanalize olan Real’i sıkıntıya sokar.

Alves’in öneminden bahsettik. Sergio Busquets’den bahsetmezsek günaha gireriz. Birçok futbol severin “düz oyuncu” olarak nitelendirdiği Sergio, takımın en kilit noktalarından. Hücumu başlatan kişi olarak yeri ayrıyken bir de Xavi ve İniesta’ya kanal boşaltması onu tepe noktaya koyuyor. Hele ki 3-4-3 düzeninde top rakibe geçince stopere geçip akil bir oyun oynadığını da düşünecek olursak bana hak vereceğinize eminim. Velhasıl kelam bir Xavi bir İniesta olmasa da Barcelona’nın beyin takımının en önemli üyelerinden biri olan Sergio’yu durdurmak Real’in hedefine ulaşmasında büyük etken olacaktır.

Son olarak eksik bölgelere bakacak olursak yukarıda da belirttiğim gibi Di Maria’nın kanadı komple eksik sayılabilecekken, sol kanadın da bekinin Coentrao olması halinde sıkıntının çok büyük olacağı aşikar. Ligin otoritesi sayabileceğimiz Prorroga Blog’un sahiplerinden Emre Çelik’in Sergio Ramos’u da sıkıntılı bulduğunu düşünecek olursak defansın komple sıkıntılı olduğunu söyleyebiliriz. Barcelona’nın Alexis’in kaybı ile birlikte forvet hattında iyice sorunlu bir hale büründüğünü net bir şekilde görebiliyoruz. Aynı zamanda Real’in bekleri kadar Barcelona’nın bekleri de oyun anlayışlarından ötürü zaman zaman S.O.S verebiliyor. Chelsea maçında Drogba’nın attığı gol bunun direkt ispatıdır.

Fazla laf kalabalığı da yapmamak lazım. Herkes susar, taraflar yarın gece konuşur. Umarım Barcelona kazanır. Bunu bir Cule olmanın bakış açısıyla değil de objektif futbol sever olarak söylüyorum. Ligimizde bulamadığım futbol heyecanını takımlar La Liga’da görmeyi bana çok görmez umarım.

Not: Maç içinde geçecek Messi-Ronaldo çekişmesi kadar, maç sonunda geçecek olan Guardiola-Mourinho laf dalaşını da merak ediyorum. Amma ve lakin Mourinho tarafından serzenişler duymayı da can-ı gönülden istediğimi belirteyim. J



Ufuk Tolga Aldırmaz





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...