30 Ağustos 2013 Cuma

Talent Hunter

Zinedine Yazid Zidane... Cezayir asıllı bir ailenin oğlu olarak 23 Haziran 1972'de Marsilya banliyölerinden birinde dünyaya geldi. Aslında "Afro-Fransız" olarak Fransa'da yaşayan her çocuk gibi bazı zorluklar yaşayarak büyüdü. Futbol sevgisi neticesinde ise amatör başlangıcı yapacaktı. Mahalle takımı kıvamındaki US Saint-Henri efsanenin ilk kulübü olarak kayıtlara geçecektir. Daha sonraki durağı OS Septemes-les-Vallons olur. Burada geçirilen kısa sürenin ardından istikamet ülke çapındaki seçmeler olur. Tahmin edebileceğiniz gibi ondaki yeteneğin fark edilmesi güç olmayacaktır. Seçmeler, kariyerindeki dönüm noktalarından biri olarak nitelendirilir. AS Cannes yetkililerince ileride Fransız Futbolu'nda fena sayılmayan bir yere sahip olacak Guy Lacombe'un başında olduğu alt yapıya kazandırılır. 1987 yılında katıldığı alt yapıdan henüz bir yıl sonra A takım teknik direktörünün dikkatini çeker ve profesyonelliğe adım attırılır. 20 Mayıs 1989 ise büyük futbol zanaatkarının henüz 17'sine basmadan önce ilk resmi maçına çıktığı tarihtir. Hepsini o teknik direktöre borçludur. Takımı küme düştükten sonra ayrılmak zorunda kalır zira o yeteneğin Ligue 2'de heba olması söz konusu bile olamayacaktır.




Sonraki adres Bordeaux olur. Güzel geçen macerası ile birlikte ilk kez milli formayı sırtına geçirir. Yetmez, milli takımın beyni konumuna getirilir. 35 milyon Fransız frangı karşılığında Juventus'a transfer olur. Siyah-beyazlı forma ile neredeyse kazanılmadık kupa bırakmaz, hatta Şampiyonlar Ligi başta olmak üzere bir kısmını da finalde kaybeder. Bir futbolcunun gelebileceği en üst seviyeye ise 77 milyon Euro karşılığında imza attığı Real Madrid'de gelir. Juventus ile yapamadığını Real Madrid'de yapar ve kulüp kariyerindeki kupa koleksiyonunu tamamlar. 2010 Dünya Kupası Finali'nde kült olmuş o kafayı Marco Materazzi'ye attıp kırmızı kartı gördüğünde dahi koleksiyonunda bir Dünya Kupası bir de Avrupa Şampiyonası kazanılmış konumdaydı

***

Franck Bilal Ribery... 7 Nisan 1983'te Fransa, Boulogne-Sur-Mer'de dünyaya gelen Ribery henüz iki yaşındayken hayatı boyunca yüzünde taşıyacağı o izin sebebi olan trafik kazasını geçirecekti. Yüzüne atılan 100 dikişin daha sonraları onun dünya çapında bir yıldız olup "Scarface" olarak anılmasına sebep olacağını kimse tahmin edemezdi.



Henüz altı yaşındayken Conti Boulogne'de emekleme dönemini geçirdi. Yedi yıl sonra Lille'e katıldı. Burada geçirdiği üç sene neticesinde yaşadığı sıkıntılar onun US Boulogne'ye katılmasına sebep olacaktı. Amatör biçimde devam ettirdiği kariyeri birilerinin dikkatini çekmeyi başarmıştı. FC Metz'in teknik direktörü sayesinde Ligue 1'de oynama fırsatı elde edecekti. Rüya gibi olmalıydı. Her şey o kadar hızlı gelişmişti ki yalnızca altı ay sonra kendini Türkiye'de buldu. Galatasaray'da yaşanılan malum sıkıntılar neticesinde FC Metz'deki teknik direktörünün yeni adresi olan Marsilya'ya geçecekti. Burada beklenenin çok üstünde bir performans sergilemişti. 2006 Dünya Kupası Fransa Milli Takımı'na çağırılan Ribery, dikkat çekici performansı neticesinde FC Bayern'in yolunu tutacaktı. Dünyanın en iyileri arasındaki yeri yadsınamayacak olan Ribery, bu günlerde Avrupa'nın En İyi Futbolcusu ödülünün de en büyük adayı.

***



Jean Fernandez... Cezayir'in Mostaganem şehrinde 8 Ekim 1954 tarihinde doğan Fernandez, eski bir futbolcu ve şu anda Montpellier'i çalıştıran teknik adam. Somut anlamda kariyerindeki en büyük başarılar AJ Auxerre'i Ligue 1'de üçüncü yapıp Şampiyonlar Ligi'ne katılma hakkı kazanması ve bu başarı ile Ligue 1'de Yılın Teknik Direktörü seçilmesi. Ekstra olarak da Sochaux'yu Ligue 1'e çıkarması olarak gösterebiliriz.

Yukarıda saydığım başarılar bir kenara Zidane'ı AS Cannes'da profesyonel yapan, Ribery'i Amatör Lig'den çekip çıkartan teknik direktörün ta kendisi olması kilit nokta. Onun sayesinde bu iki isim dünya arenasında kendisine bu kadar kısa sürede yer edinmiş durumda. Yıldız futbolcu potansiyelinde olan herhangi bir isime dahi katkı yapması kuvvetle muhtemel. Kaldı ki Zidane ve Ribery'nin de çeşitli mecralarda dile getirdiği gibi mükemmel bir mentör.

Yeni takımının Montpellier olduğunu belirtmiştim. Louis Niccolin gibi bir başkan ile ne denli uzun süreli çalışabileceği hakkında bir fikrim yok. Buna karşı şu günlerde tek dileğim en azından iki sezon geçirmesi. Geçirsin ki süper star olma potansiyeli taşıyan Remy Cabella doğru heykeltraşın elinde yontulsun, biçimlensin. İşler yolunda giderse yeni bir yıldızın doğması işten bile sayılmayacaktır.

Ufuk Tolga Aldırmaz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...