27 Ağustos 2013 Salı

Dizginler Elde Devam



Trabzonspor'a karşı alınan net galibiyet ile lige muhteşem bir şekilde başlayan Beşiktaş, Norveç'in soğuğunda hayırlı bir tokat yemişti. Camia olarak havaya uçmak için hazır kıta bekleyen Beşiktaş, ligde alabileceği darbelere karşı daha dikkatli olmak mecburiyetinde olduğunu görmüştü. Nitekim Kayseri deplasmanında Erciyesspor'a karşı hırslı, istekli ve ısırarak başlayan takım bu duruma mental olarak hazırlıklı olduğunu da gösterdi.

Tempolu, pozisyonlu kısacası zevkli biçimde başlayan karşılaşmada gollerin gelmesi de uzun sürmeyecekti. Avrupa'nın belki de birçok liginde verilmeyecek olan penaltı -hakeme kesinlikle herhangi bir serzenişte bulunmuyorum, gayet haklı bir sebebi vardı- ile öne geçen Kayseri Erciyesspor, aslında golden daha değerli bir şeyi sahada uyguluyordu: Beşiktaş orta sahasına basmak... Beşiktaş bu baskıya reaksiyon göstermekte son derece zorlandı. Atiba Hutchinson ve Veli Kavlak ikilisinin zorlandığı bu noktada imdada yine sakin ve bilinçli oyun yetişecekti. Beraberlik çok geçmeden sağlandı. Yenilen golde her ne kadar Kayseri Erciyesspor savunmasının hatası olsa da iş "al gülüm ver gülüm" noktasına gitti ve Ersan Gülüm'den amatör seviyede yapılmayacak bir hata geldi. Yenilen iki golden sonra da dikkat çekici olan şey mental olarak düşüşün yaşanmamasıydı. Sanırım Slaven Bilic, geçen sezondan kalma o gol atabilmenin getirdiği rahatlığı takımında tutmayı başardı. İkinci yarıda Kayseri Erciyesspor'un yaptığı baskıya biraz olsun hareketli hale gelerek cevap veren Beşiktaş, Gökhan Töre'nin ekstra golü ve klasik duran top gollerinden birini de Julien Escude ile atıp öne geçiyordu. 

Öne geçişin ardından taraftarın tırnak yeme seansı başladı. Malumunuz, yine geçen sezondan kalan skoru tutamama alışkanlığının devam edebilme ihtimali sıkıntının ana sebebiydi.  Biraz tesadüfi olsa da golden önce gelen Muhammed Demirci-Olcay Şahan ve sakatlık sebebi ile gerçekleşen Oğuzhan Özyakup-Gökhan Töre değişiklikleri takımı Bilic dönemi Hırvatistan'ına özellikle topu ayağında tutma sevdasından ötürü benzeyecekti. Fernandes, Oğuzhan, Hutchinson, Muhammed ve Veli gibi soğukkanlı pasa yatkın isimler ile iş daha kolaylaşıyordu. Topun Beşiktaş'ın ayağında kaldığı her saniye takımın bu yöndeki güveni de kesinlikle yerine geliyordu. Ersan'ın gelişi güzel biçimde topu savunmadan yollamasına Bilic'in sert biçimde kızması aslında takımın geri kalan çakralarını da açmasını sağladı. Nitekim gelen galibiyet ile uzun yıllar sonra Beşiktaş lige ikide iki ile başlayıp daha da rahatlayacaktı. 

Geride kalan iki hafta ve dün geceki galibiyetin anlattıkları ise net mesajlar vermeye devam etti. Transfer döneminde derinden hareket eden Beşiktaş, kadro derinliğini nitelikli biçimde arttırmış. Kenar yönetimindeki sağlamcı, bilinçli mentalite takıma da sirayet etmiş vaziyette. Gökhan Töre'ye Serdar Kurtuluş'un kademesine girip Yasin Öztekin'in etkinliğini kovuşturması ise takım bilincinin ne denli enjekte edildiğinin de aslında bir göstergesi. Bu örneğim ne kadar tezimin altını doldursa da Hugo Almeida gibi bir sorunun da varlığını inkar etmek ahmaklık olur. Maç sonunda Önder Özen'in de sol bek transferini müjdelemiş olması sanıyorum ki o problemin de çözüldüğünün işaretidir. 

Beşiktaş iyi yolda. Dizginleri elde tutarak iyi işleri devam ettirecek gibi gözüküyorlar. Geçen haftaki yazımda da belirttiğim gibi önce ayaklar yere basmalı ve bu takımın mütevazı bir ekip olduğunu unutmamalı. Sonrası bir şekilde gelecektir.

Ufuk Tolga Aldırmaz




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...