Zeki Önder Özen... Geçtiğimiz sezonun başında; havalar henüz daha soğumamışken NTVSpor'da "Kamp Günlüğü" adında bir programda kır saçlı uzun yüzlü bu beyefendiyi gördüm. Kendisi Ercan Taner ile karşılıklı entellektüel bir biçimde paslaşarak tatlı tatlı, alışkın olmadığımız biçimde anlatımlar yapıyordu. Üslubunun farklılığı ilk başta birçok kişiye sanıyorum ki garip geldi. Bu kesime ben de dahilim. Hemen elim telefona gitti. Twitter açıldı. "NTVSpor'da şu an yorum yapan şahıs kim?" diye soru içerikli bir tweet atıldı. Gelen yanıt ise özdü: "Zeki Önder Özen..." . Kim olduğunu öğrendikten sonra programın bitmesini bekledim. Bitince dizüstü bilgisayarı kaptığım gibi Google, Zeki Önder Özen, ara...
Farklı kaynaklardan birçok bilgi elde ettim. Her kaynakta ise değişmeyen şeyler belli idi: Kalite, bilgi, tevazu... Gel zaman git zaman kendisini -naçizane- göz hapsine mahkum ettim. Ekseriyetle hiçbir programını kaçırmama çabasındaydım. Ağzından çıkacak en ufak bir kelime dahi açıkçası ağzımı sulandırıyordu çünkü her kelimesi bilinçli bir biçimde karşı tarafa bir şey kazandırmak amacıyla ağızdan çıkıyordu. Kendisini bilinçli olarak kategorize edebileceğimiz kesime net biçimde kabul ettirmişti. Üzerinde birleşilen bir isim olup çıkmıştı. Bu kısımları hepimiz hatırlıyoruz. Sonradan öğreneceğimiz şekliyle, geçtiğimiz Fikret Orman yönetiminde Futbol Şube Sorumluları'ndan biri olan Tamer Kıran'ın girişimi ile kulübe kazandırılma çalışmaları başlamıştı. Tamer Kıran'ın bu girişimi aslında İşletme Yönetimi dersi alan her öğrencinin daha ilk derslerde öğrenmiş olduğu doğru organizasyon ve doğru organizasyonun içindeki doğru kişiler prensibinin temeliydi. O temelin geçtiği süreci beraber inceleyeceğiz.
22.05.2013
Başkan Fikret Orman ile birlikte Önder Özen bir basın toplantısı düzenledi. Fikret Orman, Önder Özen'in "Futbol Genel Direktörlüğü" pozisyonuna getirildiğini paylaştı. Bunun neticesinde kulüp, futbol branşında profesyonelleşecek ve branştaki tek yetkili Futbol Genel Direktörü olacaktı. Kısacası futbolun anahtarı Önder Hoca'ya teslim edilecekti. Mikrofonlar Önder Hoca'ya uzatıldığında altını çizdiği ilk konu ise günlük başarılar elde etmekten ziyade hedeflerinin bir sistem oturtmak olduğuydu. Planlı biçimde gelecek başarıların peşinden koşulmalıydı. Bir diğer önemli husus ise kulüp disiplini olacaktı. Mesnetsiz biçimde gelen "Siz tanrı parçacığı mısınız?" sorusu ise öyle zannediyorum ki yıllar sonra bile hatırlanacak düzeyde orijinal bir soru olarak hafızalarda yer edinecekti(!).
İmza töreninin ardından BJK TV'ye konuk olan Özen, asıl plan ve projelerini burada bir bir sunacaktı. "Ayaklarım yere basıyor." dercesine işin çok çetrefilli olacağını dillendirdi. Benim dikkat ettiğim husus ise Beşiktaş'tan bir Borussia Dortmund yaratılamayacağını belirtip hayal satmamasıydı. Bunların yanı sıra organizasyon şemasını açıkladı. A Takım, Alt yapı, Kaleci, Gözlemci ve Atletik Performans Departmanları'nı oluşturacağını belirtti. Bunları teker teker açıklamaktan ziyade işaret parmağının hep "Batı'yı" gösterdiğini söylemem yeterli olacaktır. Dünya standartlarında birimler yaratma çabasına girecekti.
Pilot takım vurgusu yaparken işin mali boyutundan bahsedecekti. Bu bahis aslında kulübün rasyonel biçimde işlemesi gerektiğinin de en önemli vurgusu olacaktı. İlk etapta bunun yerine Avrupa'daki kulüpler ile oyuncu ve özellikle antrenör değişim programı oluşturmak istediklerini açık açık belirtip, kulüpteki kalifiye antrenör eksikliğinin altını çizecekti.
Bu açıklamaların yanında çok daha önemli olan husus ise Alt Yapı Departmanı'nın Beşiktaş'ın devrimcilerinden Serpil Hamdi Tüzün'ün sistematiğindeki gibi "winner" oyuncu yetiştirmek olacağını belirtmesiydi ki Serpil Hamdi Tüzün vurgusu o gün için son derece hayatiydi.
23.05.2013
Önder Özen resmen görevine başladı. Ümraniye Nevzat Demir Tesisleri'ndeki odasına yerleşti.
18.06.2013
Kulüpte yaşanılan seçim heyecanından aklıselim yönetim biçimini ortaya koyan Fikret Orman'ın galibiyetinin çıkması ile Önder Özen görevini tam anlamı ile icraa etmeye başlayacaktı. Genel durum değerlendirmesi için çarpıcı bir basın toplantısı düzenledi.
Daha ilk günden altını çizdiği "kulüp disiplini" konusunu tekrar gündeme getirip mevcut düzenin mali kayıplar yaşattığını belirtti ki bu aslında direkt olarak yönetime yollanmış olan bir ok niteliği taşıyacaktı. Ardından Alt Yapı Departmanı'nın nasıl bir şekil alacağını dakikalarca açıkladı. Bu seviyede bir "yöneticiden" bu tarz bir yaklaşımı ilk defa görüyoruz. Alt başlıklardan biri olan pilot takım meselesini tekrar açıp BJK TV'deki açıklamalarını "Yönetici yetiştirebilecek bir düzen dahi olabilir." diyerek bir adım öteye taşıdı. Atletik Performans Departmanı için gelecek imzanın yakın zamanda açıklanacağını belli etti. Sakatlıklardan muzdarip olan takımın sağlık heyeti için "Beni kandıramazlar. Doktor değilim ama bu işin ehlini tanıyorum." açıklaması geldi. Antrenman sahasından kaynaklanabilecek bozuklukları giderdiklerini ve tesisleri daha verimli kullanmak için "spor mimarı" ile çalışacaklarını belirtti. Kaleci Departmanı için KRC Genk'in ve Deportivo'nun kaleci antrenörlerinden birini şef olarak atayacaklarını söyledi. Son olarak malumunuz olan teknik direktör seçim kıstaslarını bir bir açıkladı.
Açıkçası bu açıklamaları dinlediğimde çok heyecanlanmıştım. Heyecanımın sebebi bu topraklarda eşi görülmemiş biçimde profesyonelce yaklaşımdı. "Acaba bu açıklamalar havada kalır mı?" diye sormama kalmadan icraatler gelmeye başladı.
26.06.2013
Kaleci Departmanı'nın başına Deportivo'nun kaleci antrenörü Jose Sambade Carreira getirildi. İlk adım gelmişti.
28.06.2013
Fenerbahçe Futbol Takımı'nın bireysel oyuncu antrenörü Dolu Arslan, Atletik Performans Departmanı'na katıldı. İkinci adım...
28.06.2013
Başarmak isteyen ve başarma potansiyeli herkes tarafından kabullenilmiş, hırslı teknik direktör kıstasına uyan Slaven Bilic Beşiktaş'ın yeni teknik direktörü oldu. İmza töreninde Önder Özen'i doğal olarak övdü. Önder Hoca da onun var olan motivasyonun kilit bir konu olduğunu söyledi. İyi bir uyum yakalamaya adaydılar. Hatta öyle ki imza töreni sonunda Bilic'in Önder Hoca'yı bağrına basması yüzlerde tebessüm yarattı.
Daha sonraları, imza atıldığı andan itibaren kadro planlanması adına tatlı tartışmalar yaşadıklarını bizzat Önder Hoca açıklıyordu. Basın mensupları da sanırım o anda ellerini ovuşturmaya başlamışlardı.
07.07.2013
Beşiktaş camiasının ve yönetiminin önemli isimlerinden Ahmet Nur Çebi ile Önder Özen arasında sorunlar olduğu iddia edildi. Önder Özen resmi siteden bizzat bu haberi kesin bir dille yalanladı. Bu kapı kapanmıştı.
15.07.2013
Bu kez Slaven Bilic ile Önder Özen kapıştı haberleri yayılmaya başlandı. Gün aşırı bu haberler medyaya düşecekti.
22.07.2013
Slaven Bilic, Samanyolu TV'ye röportaj verdikten sonra Önder Özen elinde telefon ile onun yanına yaklaşır. Telefondaki mesajı(kuvvetle muhtemel Tolga Zengin transferinin bittiğini müjdeleyen mesaj) gösterdikten sonra yaşanılan samimi diyalog aradaki olumlu iletişimin de göstergesi olup basına iyi de bir mesaj olacaktı.
10.08.2013
Önder Özen'in Hürriyete vermiş olduğu malum röportaj, coğrafyanın en dolu futbol temalı röportajlarından biri olmuştu dersem abartmış olmam. Kulüp disiplininin gelişmekte olduğunu belirtmesi önemli bir gelişmeydi. Camiayı çok oyalayan İbrahim Toraman'ın kaptanlık mevzusunda İbrahim'e göstermiş olduğu dürüstlük takım içinde güven duygusunu kazanması açısından çok önemliydi. Öyle ki gönderilmesi düşünülen İbrahim'in dahi şu an yüzü gülüyor. Geldiği günden beri yaşanan süreçte hataları olduğu ve Fenerbahçe'den futbolcu almayacağız sözünün aslında bu hatalardan biri olduğunu kabul edecekti. Aslında bu önemli konuların yanında satır arasında kalan iki önemli durum olduğunu da belirtmeliyim.
Bir dönem umutsuzluğa kapılan Bilic'e "Diğerleri ile baş edeceğiz, zaten böyle kazanacağımız için sen efsane olacaksın." demesi ve Beşiktaş taraftarının kanına işlemiş olan o romantizmden bahsetmesi kulübün DNA'sını çözdüğünün kanıtları olarak rahatlıkla öne sürülebilecekti.
Bir dönem umutsuzluğa kapılan Bilic'e "Diğerleri ile baş edeceğiz, zaten böyle kazanacağımız için sen efsane olacaksın." demesi ve Beşiktaş taraftarının kanına işlemiş olan o romantizmden bahsetmesi kulübün DNA'sını çözdüğünün kanıtları olarak rahatlıkla öne sürülebilecekti.
12.08.2013
Röportajda geçen malum pazartesi gününü işareti sebebi ile çıkan istifa haberlerini yine bizzat resmi siteden yalanladı.
15.08.2013
Sağlık ekibi değiştirildi. İlk basın toplantısında kendi söylediği sözlere akıllara gelecekti.
15.08.2013
TRT Spor'daki programda hakkında bulunulan ithamlar neticesinde "Ya ölürüm ya öldürürüm!" deyişi aslında biraz da dolduğunun işaretiydi. Yine bu programda Atletik Performans Departmanı'nın Milan Lab benzeri bir oluşum olduğunu belirtmesi önemli olan bir diğer husustu.
SONUÇ: Önder Özen'in yukarıdaki tarihlerde dillendirdiği her şeyin bir bir realiteye dönüşmesi gerçekten çok önemli. Siyasetten futbol sahasına, ev içi eş diyaloglarından tutun da ibadethanelere kadar her işin vaad ile geçiştirildiği ülkemizde bırakın böyle spor adamlarını, böyle etik değerlere sahip insanlara ihtiyaç olduğu aşikar. Elbette ki kendi de belirttiği gibi hataları oldu, olacaktır da. Kendisi de ne kadar büyük bir işin omuzlarına yüklendiğinin farkında. Gün geçtikçe, özellikle somut başarıyı hedef tutan ve gelmediği takdirde adam öğüten insanların yaratacağı baskı arttıkça hatalar da artacaktır. Buna karşın Beşiktaş taraftarı Önder Hoca'nın arkasında duracaktır, durmalıdır da. Ülke futbolunda denenmeye çalışılan birçok duruma rağmen başarılı olabilecek en akılcı yol bu yoldur. Önder Hoca gibi bir değer bulunmuşken kaybetmek ahmaklık olacaktır.
Sözünü ettiği sistemin başarıyı ne zaman getireceği ise akıllardaki tek soru işareti. İtiraf etmeliyim, önemli de bir soru işareti. Eğer başarı gelirse devrim olacak. Hem de sadece Beşiktaş'ta değil makro düzeyde, ülke futbolunda devrim olacak. Ya başarı gelmezse? Sevgili İbrahim Tilki'nin Marion Bartoli'nin kariyerini sonlandırışı üzerine yazdığı yazıda rastlamıştım Samuel Beckett'ın o sözüne. Benim cahilliğimdir özür dilerim. "Hep denedin, hep yenildin. Olsun. Yine dene, yine yenil. Daha iyi yenil.". Evet, başarı gelmezse Beşiktaş Türk Futbol Tarihi'nin en şanlı mağlubiyetlerinden birini almış olacak.
Ufuk Tolga Aldırmaz
SONUÇ: Önder Özen'in yukarıdaki tarihlerde dillendirdiği her şeyin bir bir realiteye dönüşmesi gerçekten çok önemli. Siyasetten futbol sahasına, ev içi eş diyaloglarından tutun da ibadethanelere kadar her işin vaad ile geçiştirildiği ülkemizde bırakın böyle spor adamlarını, böyle etik değerlere sahip insanlara ihtiyaç olduğu aşikar. Elbette ki kendi de belirttiği gibi hataları oldu, olacaktır da. Kendisi de ne kadar büyük bir işin omuzlarına yüklendiğinin farkında. Gün geçtikçe, özellikle somut başarıyı hedef tutan ve gelmediği takdirde adam öğüten insanların yaratacağı baskı arttıkça hatalar da artacaktır. Buna karşın Beşiktaş taraftarı Önder Hoca'nın arkasında duracaktır, durmalıdır da. Ülke futbolunda denenmeye çalışılan birçok duruma rağmen başarılı olabilecek en akılcı yol bu yoldur. Önder Hoca gibi bir değer bulunmuşken kaybetmek ahmaklık olacaktır.
Sözünü ettiği sistemin başarıyı ne zaman getireceği ise akıllardaki tek soru işareti. İtiraf etmeliyim, önemli de bir soru işareti. Eğer başarı gelirse devrim olacak. Hem de sadece Beşiktaş'ta değil makro düzeyde, ülke futbolunda devrim olacak. Ya başarı gelmezse? Sevgili İbrahim Tilki'nin Marion Bartoli'nin kariyerini sonlandırışı üzerine yazdığı yazıda rastlamıştım Samuel Beckett'ın o sözüne. Benim cahilliğimdir özür dilerim. "Hep denedin, hep yenildin. Olsun. Yine dene, yine yenil. Daha iyi yenil.". Evet, başarı gelmezse Beşiktaş Türk Futbol Tarihi'nin en şanlı mağlubiyetlerinden birini almış olacak.
Ufuk Tolga Aldırmaz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder