Bosman Kuralı nedir öncelikle bununla başlamak istiyorum. Bosman bir futbolcunun soy ismidir. Niçin bu isim bir kuralın adı olmuştur buyurun bakalım:
Jean-Marc Bosman… Belçikalı futbolcu. Bu futbolcunun adını daha önce duymamız çok çok zor. Nedeni gayet vasat bir futbolcu olması. Kendileri futbolda rejim değişikliğine gidilmesine sebep olmuştur.
Bosman Belçika’nın RFC de Liege takımında oynarken sözleşmesinin bitişi gerçekleşmişti. Bu bitiş ile kulübü kendisine sözleşme yenilemesi için taban ücreti önermişti. Kendi maaşının yüzde 60’ı kadar düşüş demekti bu. Bosman da doğal olarak farklı bir kulüp aramak istedi ve öneriyi reddetti. Bunun üzerine kulübü “sözleşmesi bitmiş olan Bosman’ın bonservisini” o zaman için çok yüksek bir meblağ olan 400.000 euro olarak belirlemişti. Bonservis bedeli belirlenmeden önce Fransa’nın Dunkurque takımı ile anlaşan Bosman tabi ki şok olmuş durumda idi. Doğal olarak Dunkurque de bu bedeli karşılayamadı. Bunun üzerine esas adamımız Bosman hakkını AB Adalet divanı üzerinden aramakta karar kıldı. Bu bahsettiğimiz olaylar 1990 yılında yaşanıyor eski değil yanlış anlamayın. Dava tam 5 yıl sürmüş ve mahkeme 1995 yılında kararını vermiştir. Bu kararlar sadece Bosman üzerinden futbolu değil tüm spor dallarını etkilemiştir. Bosman bu yüzden vasat oyunculuk performansıyla ismini spor tarihine sokamasa da hayırlı bir iş yapıp gelecek nesillere yardımcı olmuştur. Peki neydi bu kararlar? İşte şunlardı:
1.Futbol ve futbol dışındaki tüm spor dalları bir ekonomik faaliyet olarak görülmelidir.
2.Avrupa Birliğine üye ülkelerdeki sporcuların kontratları bitmesi durumunda serbest kalmamalarının hiçbir hukuki dayanağı yoktur.
3.Avrupa Birliği vatandaşı futbolcuların milli takımlar haricinde üye ülkelerin hiçbirinde milliyetçiliğe dayalı ayrımın yapılmasına dayanak yoktur.
4.Bu kararlar bundan sonraki durumlara da örnek teşkil edecektir.
Gayet açık ve etkili kararlar değil mi? İşte Bosman bu yüzden ünlü. FM tabiriyle konuşalım kendisi futbolcuları “Approach to Sign” sekmesine tıklayarak para vermeden sözleşme önermemizi sağlayan zat-ı muhteremdir. Yazık ki kendisi mecburen dava sonuçlanınca futbolu bıraktı.
Ancak belirtmeden geçemeyeceğimiz bir nokta da var. Bosman’dan önce yaşanan şeylerin de önüne geçilmek için çabalanmıştır. Örneğin belirlenen bonservis bedeli sonucu alıcı çıkmaması durumunda belirli bir oran hükmünce bu futbolcuyla sözleşme yenilemek zorunda kalınıyordu. Bu da bonservis bedellerinin uçuk olmamasını önleyen cinsten bir yaklaşımdı. Aklınızdaki soru işaretini tahmin edebiliyorum. Liege neden bunu yaptı? Ee açın okuyun be kardeşim elinizde internet var yazımızın ana konusu bu değil.
Hep ikinci Bosman davaları şeklinde geçen iki dava daha vardır. Bu davalar sonucu da genel olarak şöyle:
1. Uluslararası karşılaşmalarda sakatlanan futbolcuların maliyetlerini FIFA’nın karşılaması.
2.28 yaşını dolduran futbolcuların takımlarında belirli bir süre oynadıktan sonra sözleşmelerinin son yılındaki alacağı tutarınca bonservise tabi tutulması.
Bu üç olaya neresinden bakarsak bakalım futbol tarihi açısından önem arz edecek nitelikte olaylardır. Futbolun işçileri olan futbolcuları kölelikten azat etmese de onlara da söz hakkı tanıyan kararlar bunlar.
Bosman nereden çıktı şimdi diyeceksiniz. Fenerbahçe’den dolayı… Fenerbahçe’nin tuttuğu avukatın ismini illaki duymuşsunuzdur. Jean Louis Dupont. Bu ünlü avukat çığır açıcı Bosman kurallarının koyucusu olarak tanınıyor. Bir de bizim Mr.Derrida’nın avukatıymış bu beyefendi. Pek de kolay olmasa gerek sivri dilli Mourinho’nun arkasını toparlamak…
Fenerbahçe bu avukatı neden tuttu peki? Gündemi göz ucuyla takip etme şansımız bile olsa bunu biliyorsunuzdur. CL’den men edilen Fenerbahçe umudunu Dupont’a bağladı. Daha çok şu söz hepimizi etkiledi diyelim: “Şampiyonlar Ligi’ni oynatmam.”
Dupont bu davayı kazanırsa ne alacak? Dupont bu dava kazanılırsa tazminat olarak 100 milyon Euro kazanacaklarının teminatını vermiş. Vermiş diyorum çünkü kesinlik arz etmiyor.Basına yansıyan ise yüzde 20 kar marjı… Bu da ne demek oluyor 100 milyonda 20 milyon… 20 milyon Euro yani… Dudak uçuklatacak cinsten. Onu tanıyan herkesin dilinde aynı şey var: Kazanma ihtimali görmediyse davaya girmez. Her davada kazanma payı vardır o ayrı bir mesele tabi ki.
Bu konularda yorum yapmayı sevmesem de gelelim malum konumuza. Fenerbahçe CL’den men edilmeli miydi? Şu an bir avukat veya spor hukuku uzmanı olmadığımı sadece objektif bir taraftar gözünden yorum yaptığımı bilmenizi isterim. Aslına bakarsak suç kimsede değil. Hele hele FB’de hiç değil. Top TFF’ye atılıyor onlarda da suç yok. Yapılan araştırmalar sonucu bazı maçlarda şike bulunduğu iddia ediliyor. Bulunduysa yapılacak çok basit idi. Yargı bu süreci spor mahkemeleri kurarak tatil dinlemeden gece gündüz bilmeden yani kısaca sarkıtmadan şu 3 aylık süreçte çözecekti. Çok kolay değil tabi ki kolay olduğunu iddia etmedim. Görünen köy de klavuz istemiyor nitekim. Tek çıkar yolu bu idi. En azından bu sezonun incelemesi bu 3 aylık süreçte biterdi. Bürokrasiyi de işin içine katıp söylüyorum bunu. 3 ay bu işi halledebilecek hatta TFF’ye yetkiyi verip aradan çekilmeye yetecek süreydi. Davanın bu hali son bulduktan sonra TFF eğer suçlu var ise suçlulara cezalarını verip FB’yi küme düşürmeli ve CL haklarını ellerinden almalıydı. İşte o zaman kimsenin canı yanmazdı. Şeriatın kestiği kol acımaz bu lafı unutmamak lazım.Kimsenin – Deli Rambo’nun bile- bu duruma itirazı olamazdı. Derin bir konuya parmak basıyor gibi durabilirim ama güzide ülkemde bazı şeylerin gereksiz önemsenip bazı şeylerin de gereksiz önemsenmemesinden dolayı bunları yaşıyoruz. Zaten kalitesiz ligimizi bununla da kirletip işi laçkalaştırdık. Daha da zor günler bizi bekliyor.
Dupont’un o meşhur CL’yi oynatmam sözüne gelecek olursak. Avrupa futbolunun “masonik” ve parasal düzeni içinde işi çok zor. CL üzerinden milyar Euroların döndüğünü düşünürsek hele ki…
Umarım İtalya’nın temizlenip Dünya Şampiyonluğunu elde etmesi gibi biz de tepe noktalara çıkarız bu olaydan sonra. Kolay mı? Çok zor. Herkese sabır diliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder