Ah La Liga’m vah La Liga’m… Sen bu günlere düşecek lig miydin? Senin bir takımın sana isyan edecek hale gelecek deseler şaşırırdım. Sevilla Başkanı Del Nido’dan bahsediyorum tabi. Daha doğrusu onun gün yüzüne çıkardığı gerçeklerden...
Del Nido: “ Tanrı aşkına, hiç mi bu ligin ne rezil bir hale geldiğini söyleyen taraftar yok? Radyo geliriyle büyük kulüpler daha da büyüyecek, diğerleri daha da küçülecek. Bizim ligimiz Avrupa'da değil, dünyadaki en büyük şaka. İki kulübün diğerlerinin parasını aldığı bir üçüncü dünya ligi.” Bunlar gerçekten çok ağır sözler. Büyük ithamlar. Peki gerçeklik payı nedir? (Bu sözleri İspanya’da radyoların naklen yayın için para ödemesi kararlaştırıldıktan ve onaylandıktan sonra söylediğini de belirtelim.)
Elle tutulur bir gerçek var. Barcelona ve Real Madrid ikilisi bu dünyanın en büyük iki takımı haline geldi. Özellikle de Barcelona’nın üst düzey futbolu, Real Madrid’in yüzyılın kulübü olması vb. faktörler sebebiyle. Burada Manchester United, Bayern München, Milan gibi kulüpleri göz ardı etmiyorum. En basitinden bunu şöyle açıklayalım. Ülkemizde El Clasico’yu izleyen ne kadar insan vardır? İddia ediyorum, yerel derbilerimiz içinde en büyüğü sayıla Galatasaray-Fenerbahçe maçından bile daha fazla. Nitekim bu denli seyirci toplayabilen başka iki takım yok. Olması da pek kolay gözükmüyor. Şaşılacak bir durum da değil aslında. İki takımda bunu gerçekten hak ediyor. Daha önceki yazılarımda da belirtmiştim. Benim için El-Clasico demek “futbol orgazmı” demektir. Daha fazla La Liga ve El-Clasico fetişzmimiz ortaya çıkmadan konuya dönelim. Aşağıda iki tablo göreceksiniz. İlki son on yılın ilk üçü, ikincisi ise son beş senenin ilk üç puan tablosu…
Görüldüğü üzere Real-Barca ikilisi git gide arayı açıyorlar. Böyle ilerlerse durdurulmaları gerçekten güç olacak ki şu durumda onları durdurabilecek potansiyele sahip bir takım bile yok. Misal ligin en iyi organize olan takımlarından biri dediğimiz Villarreal beş yiyip evine döndü. Ayıplanacak bir durum değil kesinlikle. Rakipleri çok üst düzey. Bunların sonucunda İspanya’nın “gariban Anadolu takımları” üçüncü olduklarında şampiyon olmuş kadar seviniyor. Yadırgamamak lazım.
Durumun vehametini nasıl gösterebiliriz kısaca çabalayalım. 1999-2000 senesinde Deportivo şampiyon olurken topladığı puan tamı tamına 69. Yanlış okumadınız 69 puan! Barca geçen sene 96 puan topladı. 27 puanlık bir fark. 9 maç eder kısaca. Buradaki kopmayı umarım iyi anlamışsınızdır. Bu fark ligin kalitesiyle doğru orantılı değildir. Bu fark alttaki takımlarınızın ne kadar güçlü veya üstteki takımlarınızın ne kadar yetersiz olduğunu gösterir ve yahut tam tersini.
Bu kutuplaşmanın sebebi nedir peki? Kutuplaşma derken bu iki takım arasındaki puan farkını oluşturan sebeplerin en önemlisi nedir yani. Maalesef Endüstriyel Futbol… Kısacası para. Alttaki tabloyu Bülent Timurlenk abimizin CNBC-E Business için yazdığı yazıdan aldım. La Liga ve Premier League’İn yayın gelirleri.
Bu inanılmaz bir uçurum. Havuzun ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Kapitalist sistemde her şeyin para olduğu gerçeği ile bu farkı bağdaştırmak mümkün. Kısacası parası olan kazanır demiyeceğim. Barca’nın oyunu malum ama parası olan bir başka top oynuyor bunu söyleyebiliriz.
Futbolu futbol yapan değer nedir dersek heyecan der çoğu futbolsever. Çünkü 5.lig takımının 1. Lig takımını yendiği tarihte görülmemiş bir olay değildir. Futbolun çekiciliği de buradadır. Basketbol,voleybol, tenis gibi sporlarda bu mümkün değildir. Güçsüz olan yenilmeye mahkumdur. Futbol işte bu yüzden asla sadece futbol değildir. Futbol bir umuttur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder