23 Haziran 2012 Cumartesi

Biz Üç Kişiydik:Miroslav,Marco ve André

Klose, Reus ve Schürrle üçlüsü ile girilen bir "rotasyon". Kimine göre sadece rotasyon fakat bana göre direkt olarak taktiksel bir değişimdi. Ekstra olarak da Podolski ve Müller ikilisinin ufak da olsa kulağını çekme yönünde hamlelerdi.

Almanya'dan her bahsettiğimde söylediğim şey santrafor oluyor. Gomez tercihinin oyun düzeni açısından yanlış, Klose ya da cesurca bir tercihle Reus'un ise doğru olacağı yönünde fikir beyan ediyorum. Nitekim Jogi Löw bunun fikriyle oyun alanına çıkmış olsa gerek. Değişikliğe gittiği üçlü ile Yunanistan'ın statik defans hattının başını döndürüp, biraz da bilim kurgu tabiriyle delik deşik edilmesini istediği barizdi. İlk dakikadan itibaren bunu yapmaya başladılar. Realizmin dibine vurmuş biçimde fırtına gibi başladılar. Üst üste gelen pozisyonları gole çeviremeyince Yunanistan'ın tempoyu düşürmesine engel olamadılar. Düşük tempoya rağmen ileri üçlü deli gibi hareket edip koşular yapıyordu. Açıkçası izlerken yoruldum. Yunanlılar'ın işi hiç de kolay değildi ki zaten Almanlar'ın biraz da bireysel başarıları ile kademe hataları oluşuyordu. Pozisyonlar bu şekilde gelirken bir türlü sonuca ulaşılamıyordu. Dikkat çekici olan ise Alman ağırlık merkezinin Mesut ekseninde şekillenmesiydi. Mesut sağa kaydığında takım sağa kayıp Reus'u harekete geçiriyor, Mesut sola kaydığında ise takım sola kayıp Schürrle'yi hareketlendiriyordu. Reus'un Schürrle'den daha etkin bir oyuncu olması neticesinde sağdan gelişen ataklar daha bir "atak" oluyordu fakat işin garibi gol soldan geldi. Akan oyunda Lahm'ın etkinliği bir kez daha görülmüş oldu. Kaptan beklenmedik anda şutunu sol çaprazdan şutunu çıkardı ve otuz dokuzuncu dakikada takımını öne geçirdi. İlk yarının ardından bize kalan ise Almanlar'ın ne denli baskılı oynadığını gösteren bir istatistik: Yunanistan'ın topla oynama oranı %18...

İkinci yarıya Gekas ve Fotakis'in girişi ile Yunanistan daha cesur bir şekilde başladı. Almanlar biraz uyku moduna girmişti ki yine o klasik Yunanistan'ın gollerinden biri geldi. Üç pasla... Salpingidis doğru koşuyu yaptı ve topu Salpingidis kaleye yuvarlasın diye önüne atıverdi. Akıllara "Acaba?" sorusu gelmedi değil fakat Almanlar Yunanistan'ın dirilmesine izin vermeden Khedira'nın muhteşem golüyle 2-1 öne geçtiler. Yalnızca beş dakika sonra gelen gol işleri tekrar yoluna soktu. Yunanistan neredeyse kapanmaya fırsat bulamadan bu golü yediğinde mental anlamda da dağılıyordu. Almanlar bu çöküntüyü iyi kullanarak dağılmış savunmayı hallaç pamuğu gibi atmaya başladı. Altmış yedinci dakikada gelen Klose'nin bulduğu gol fişi çekiyordu. Akabinde girilen pozisyonlar Özil'in Klose ile muhteşem irtibatının ürünü olup Reus'a topu boş kaleye yollamak düşüyordu. Sırf şu golün oluşumu bile Klose'nin ilk tercih olma sebebinin gerekçesidir. Maçın rölantiye girdiği dakikalarda Salpingidis'in attığı o penaltı golü de skoru belirleyen gol oluyordu: 4-2...

Yunanistan güzel bir turnuvanın sonuna gelmiş oldu. Salpingidis'in performansı turnuvanın özellerinden biri olacaktır. Almanya ise yarı finaldeki rakibini beklemeye geçti. Kim gelirse gelsin favori konumda olacaklar. Bu maçın altmış dördüncü dakikasında gelen Müller-Schürrle değişikliği de ileriki maçların tercihleri konusunda bizi aydınlatan cinsten oldu diyebiliriz. Podolski'ye yedek kulübesi görünmekte. Aynı zamanda Klose'nin oyunda devamlılığının olmadığı da aşikar. Şu an için Gomez tercihi daha verimli olabilir.

Her şeyi bir kenara bırakacak olursak Almanya yavaş yavaş en büyük favori konumuna gelmekte. İspanya kendi kendini yakıp finale gelene kadar çelme yemezse muazzam bir final izleyebiliriz. Bu rekabete yeni bir sayfa eklememiz sürpriz olmayacaktır ama önce İspanya'nın oradan çıkması gerek.

Ufuk Tolga Aldırmaz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...