20 Haziran 2012 Çarşamba

Denge Oyunu/Çek Cumhuriyeti-Portekiz


Euro 2012’nin artık son virajına geldik diyebiliriz. Tek maçlı eleminasyon usulü yapılan turlar her zaman için sürprizlere gebe olmuştur. Aynı zamanda da tatlı, zevkli maçlardır. Hele ki bir turnuvada “Euro” damgası varsa, hem zevk kat sayısı hem de sürpriz olma olasılığı artıyor. A Grubu’nun birincisi Çek Cumhuriyeti ile B Grubu nam-ı diğer Ölüm Grubu’nın ikincisi Portekiz arasında yarın oynanacak mücadele klişeleşmiş durumun haricinde gerçekten her şeye gebe.

İki tarafı da ayrı ayrı değerlendirecek olursak ilk olarak Çek Cumhuriyeti ile başlamak istiyorum. Ruslar’a karşı alınan 4-1’lik bir hezimet ile turnuvaya başladılar. Ardından Yunanistan’ı 2-1 geçip, ev sahibi Polonya’yı da 1-0 yenerek grup liderliğine oturdular. Hezimette de galibiyetlerde de kendileri etken oldular. Bundan hiçbir şüpheniz olmasın. Teknik direktörleri Michal Bilek’in kadro seçimleri bunda direkt etki eden unsurların başında. Kadroları teker teker yazmayacağım fakat seçimler üzerinden gideceğim. Öncelikle Rusya maçında stoper ikilisinin Sivok-Hubnik isimleri ile oluşuyor olması defansın hem kalitesini aşağı çekiyor hem de etkinliğini azaltıyordu. Hertha forması giyen Hubnik’in bu noktada sıkıntı yaratan isim olduğunu söyleyebiliriz. Akabinde orta saha seçiminde Jiracek-Plasil dipleri ve Rezek-Rosicky-Pilar hücumcuları ile fazlaca cesur ve yumuşak bir orta saha düzeni oluşturuluyordu. Hele ki Rosicky’nin bildiğimiz formuna yaklaşamadığından yarım adam şeklinde oynaması orta sahanın düşmesinde daha da kolay geçilmesinde etkili oluyordu. Hezimetin muhakemesini iyi yapan Bilek, ilk olarak stopore Kadlec’i çekip daha kaliteli bir tandem oluşturuyordu. Ardından o boşluğu Limbersky gibi ne yaptığını bilen bir isimle doldurup akabinde orta sahanın kilit bölgesi olan orta ikiliyi Plasik-Hübschman olarak düzenleyip daha savaşçı bir orta saha kurma yolunda ilerliyordu. Bu hamleyi Jiracek’i sağ açığa çekmesi ile devam ettirip, üst düzey olmasa da kendi potansiyelinin farkında olup savaşan bir takım yaratıyordu. Kilit nokta da tam olarak burası. Potansiyellerinin farkına varıp savaşan bir “takım” olmaları… Özellikle son maç olan Polonya mücadelesinde Kadlec’in çizgiden çıkardığı top belki bizler için o kadar önemli değildi fakat kendi halkıyla böylesine kopuk olan bir milli takım için önemliydi. Onlar için savaşarak kendilerine inanmaları gerektiğini belirten bir “çizgiden çıkarma” olayına rastlıyorduk.  Çek basınında bunun olumlu bir yansıması olduğunu da belirtelim. Takım adına ekstra bir güç olabilir.

Ölüm Grubu’nun Azrail’e uğramadan geçen iki takımından daha gerideki Portekiz ise açıkçası beni şaşırttı. “Favori” Hollanda ile belalıları Danimarka’yı yenerek, hatta Almanya’ya da kök söktürerek gruptan çıkmayı başardılar. İlk karşılaşma olan Almanya mücadelesi ile aslında biraz değil baya bir şanssızlıkla puan almaya başaramadılar. İstediklerinde savunmalarını yüksek bir çıtaya çekebildiklerini görmeleri ve göstermeleri açısından bu mücadele önemliydi. Gelen fırsatları gole çevirebilseler adlarından daha da fazla bahsettirip bu grubu lider olarak tamamlayabilirlerdi fakat olmadı.  Bu maç Bento’nun kendini kanıtlaması açısından da önemliydi ki tam olarak beceremese de ağızlara bir parmak bal çaldığı aşikar. İkinci mücadelelerinde ilk maçların sürprizi olan Danimarka’yı zoraki bir şekilde de olsa yenmeleri önemliydi. Neticesinde hedef mücadeleyi kazanmaları çok büyük önem arz ediyordu. Hollanda mücadelesi ise damga vurdukları, daha doğrusu Ronaldo’nun damga vurması yine ülkesine mesajı yollaması anlamına geliyordu. Geçmişi bir kenara bırakmak gerekecek fakat gösterdikleri önemli. Bu takımın Ronaldo’nun sol çizgiye kilitlenmediği bir oyun düzenine ihtiyacı var. Aynı şekilde Moutinho’nun ekstra bir şeyler verdiği her dakika takımın performansını üste çektiği gözden kaçmıyor. Bento’nun kenardan “altıncı adam” olarak çıkardığı Varela ise hepsinin yanında ayrı bir önem arz ediyor ki girdiği her maçta bir şeyleri değiştirdi.

Bilek’in de Bento’nun da macera arayacağını düşünmüyorum. İki teknik adam da istikrarlı kadrolarını koruyacaklardır. Burada Çek Cumhuriyeti’nin oyun anlayışı önemli olacaktır. Nedeni ise biraz garip. Portekiz kendisine önlem alan takımlara karşı etkin olmayı beceremiyor. Bunun dışında Çekler’in Ronaldo’yu çizgiye hapsettiklerinde Portekiz’in etkinliğinin budanacağının farkında olmalı ki o zaman zaten forvetsiz oyun yüzünden 10 kişi oynanan mücadele bir de süper starsız oynanacak ki muazzam bir avantaj demek. Portekiz ise orta üçlüsü ile Hübschman ve Plasik ikilisinin etkinliğini bozmalı. Aynı zamanda Pilar’ın sağ bek Pereira’ya yapabileceği olağan baskıyı da def etmeli. Takımın forvet dışında en zayıf noktası olarak orayı verebiliriz. Pilar’ın da dengesiz oyunu o noktada Çekler’e avantaj olacaktır. Neticesinde dengede gidecek bir oyun olacağa benziyor. Uzatmalara giderse şaşırmayacağım bir mücadele fakat gönlüm Çekler’den yana. Kendilerini kanıtlamaları gereken bir kıta değil bir halkları var. Bu hikaye kulağa daha hoş geliyor. Eski yaverlerden Sivok’un da yüzünün gülmediği çok oluyor. Hakkıdır.

Ufuk Tolga Aldırmaz



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...