Euro 2012’nin artık son virajına geldik diyebiliriz. Tek
maçlı eleminasyon usulü yapılan turlar her zaman için sürprizlere gebe
olmuştur. Aynı zamanda da tatlı, zevkli maçlardır. Hele ki bir turnuvada “Euro”
damgası varsa, hem zevk kat sayısı hem de sürpriz olma olasılığı artıyor. A
Grubu’nun birincisi Çek Cumhuriyeti ile B Grubu nam-ı diğer Ölüm Grubu’nın
ikincisi Portekiz arasında yarın oynanacak mücadele klişeleşmiş durumun
haricinde gerçekten her şeye gebe.
İki tarafı da ayrı ayrı değerlendirecek olursak ilk olarak
Çek Cumhuriyeti ile başlamak istiyorum. Ruslar’a karşı alınan 4-1’lik bir
hezimet ile turnuvaya başladılar. Ardından Yunanistan’ı 2-1 geçip, ev sahibi
Polonya’yı da 1-0 yenerek grup liderliğine oturdular. Hezimette de
galibiyetlerde de kendileri etken oldular. Bundan hiçbir şüpheniz olmasın.
Teknik direktörleri Michal Bilek’in kadro seçimleri bunda direkt etki eden
unsurların başında. Kadroları teker teker yazmayacağım fakat seçimler üzerinden
gideceğim. Öncelikle Rusya maçında stoper ikilisinin Sivok-Hubnik isimleri ile
oluşuyor olması defansın hem kalitesini aşağı çekiyor hem de etkinliğini azaltıyordu.
Hertha forması giyen Hubnik’in bu noktada sıkıntı yaratan isim olduğunu
söyleyebiliriz. Akabinde orta saha seçiminde Jiracek-Plasil dipleri ve
Rezek-Rosicky-Pilar hücumcuları ile fazlaca cesur ve yumuşak bir orta saha
düzeni oluşturuluyordu. Hele ki Rosicky’nin bildiğimiz formuna
yaklaşamadığından yarım adam şeklinde oynaması orta sahanın düşmesinde daha da
kolay geçilmesinde etkili oluyordu. Hezimetin muhakemesini iyi yapan Bilek, ilk
olarak stopore Kadlec’i çekip daha kaliteli bir tandem oluşturuyordu. Ardından
o boşluğu Limbersky gibi ne yaptığını bilen bir isimle doldurup akabinde orta
sahanın kilit bölgesi olan orta ikiliyi Plasik-Hübschman olarak düzenleyip daha
savaşçı bir orta saha kurma yolunda ilerliyordu. Bu hamleyi Jiracek’i sağ açığa
çekmesi ile devam ettirip, üst düzey olmasa da kendi potansiyelinin farkında
olup savaşan bir takım yaratıyordu. Kilit nokta da tam olarak burası.
Potansiyellerinin farkına varıp savaşan bir “takım” olmaları… Özellikle son maç
olan Polonya mücadelesinde Kadlec’in çizgiden çıkardığı top belki bizler için o
kadar önemli değildi fakat kendi halkıyla böylesine kopuk olan bir milli takım
için önemliydi. Onlar için savaşarak kendilerine inanmaları gerektiğini
belirten bir “çizgiden çıkarma” olayına rastlıyorduk. Çek basınında bunun olumlu bir yansıması
olduğunu da belirtelim. Takım adına ekstra bir güç olabilir.
Ölüm Grubu’nun Azrail’e uğramadan geçen iki takımından daha
gerideki Portekiz ise açıkçası beni şaşırttı. “Favori” Hollanda ile belalıları
Danimarka’yı yenerek, hatta Almanya’ya da kök söktürerek gruptan çıkmayı
başardılar. İlk karşılaşma olan Almanya mücadelesi ile aslında biraz değil baya
bir şanssızlıkla puan almaya başaramadılar. İstediklerinde savunmalarını yüksek
bir çıtaya çekebildiklerini görmeleri ve göstermeleri açısından bu mücadele
önemliydi. Gelen fırsatları gole çevirebilseler adlarından daha da fazla
bahsettirip bu grubu lider olarak tamamlayabilirlerdi fakat olmadı. Bu maç Bento’nun kendini kanıtlaması
açısından da önemliydi ki tam olarak beceremese de ağızlara bir parmak bal
çaldığı aşikar. İkinci mücadelelerinde ilk maçların sürprizi olan Danimarka’yı
zoraki bir şekilde de olsa yenmeleri önemliydi. Neticesinde hedef mücadeleyi
kazanmaları çok büyük önem arz ediyordu. Hollanda mücadelesi ise damga
vurdukları, daha doğrusu Ronaldo’nun damga vurması yine ülkesine mesajı
yollaması anlamına geliyordu. Geçmişi bir kenara bırakmak gerekecek fakat
gösterdikleri önemli. Bu takımın Ronaldo’nun sol çizgiye kilitlenmediği bir oyun
düzenine ihtiyacı var. Aynı şekilde Moutinho’nun ekstra bir şeyler verdiği her
dakika takımın performansını üste çektiği gözden kaçmıyor. Bento’nun kenardan “altıncı
adam” olarak çıkardığı Varela ise hepsinin yanında ayrı bir önem arz ediyor ki
girdiği her maçta bir şeyleri değiştirdi.
Bilek’in de Bento’nun da macera arayacağını düşünmüyorum.
İki teknik adam da istikrarlı kadrolarını koruyacaklardır. Burada Çek
Cumhuriyeti’nin oyun anlayışı önemli olacaktır. Nedeni ise biraz garip. Portekiz
kendisine önlem alan takımlara karşı etkin olmayı beceremiyor. Bunun dışında
Çekler’in Ronaldo’yu çizgiye hapsettiklerinde Portekiz’in etkinliğinin
budanacağının farkında olmalı ki o zaman zaten forvetsiz oyun yüzünden 10 kişi
oynanan mücadele bir de süper starsız oynanacak ki muazzam bir avantaj demek.
Portekiz ise orta üçlüsü ile Hübschman ve Plasik ikilisinin etkinliğini
bozmalı. Aynı zamanda Pilar’ın sağ bek Pereira’ya yapabileceği olağan baskıyı
da def etmeli. Takımın forvet dışında en zayıf noktası olarak orayı
verebiliriz. Pilar’ın da dengesiz oyunu o noktada Çekler’e avantaj olacaktır.
Neticesinde dengede gidecek bir oyun olacağa benziyor. Uzatmalara giderse
şaşırmayacağım bir mücadele fakat gönlüm Çekler’den yana. Kendilerini
kanıtlamaları gereken bir kıta değil bir halkları var. Bu hikaye kulağa daha
hoş geliyor. Eski yaverlerden Sivok’un da yüzünün gülmediği çok oluyor.
Hakkıdır.
Ufuk Tolga Aldırmaz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder