16 Ocak 2013 Çarşamba

Kalbimde yer etmiş en iyi 5 Takım

Her gün bir şeyler yazma isteğiyle gelip, yazdığım üzerinde saatlerce oto-kontrol uyguluyorum.Sonucu yine beğenmeyip, alışverişte 'hiçbir şey beğenmeyen ama son baktığını alan adam' edasında, aman be diyerekten içime sinmeyen bir yazıyı yayınlıyorum. Bu durum hoşuma gitmiyor evet, nedenleri de vardır, doğrudur.
 Yorumumu içermeyen, sadece bilgimi içerdiği için imzamı taşıyan haberlerde kullandığım dilin, benim yazı yazma yetime bir darbe vurduğu kanısındayım.Bilemiyorum belki de kolayı bu.Vur Abalıya gitsin değil mi?
Neyse bu güzel savunma mekanizmasını senarize etmeme neden olan ufak bir karalamada daha bulunma arzusundayım.
Yaşımı saklayıp kendime 'kaç yaşında acaba la' bu lavuk' dedirtecek değilim. 24 yaşındayım.
Şimdiye kadar Euro 96 ve sonrasını sayarsak; yaklaşık 12 Avrupa Şampiyonası ve Dünya Kupası gördüm. Her futbol severin gönlünde ayrı bir yer tutar Uluslararası turnuvalar.
Ulusların nesillerini yarıştırdığı, birbirlerine genç kuşaklarının güçlerini, beden disiplinlerini yarıştırıp, güç benimsetme çabaları olduğu özel ve güzel zamanlardır turnuva ayları.
Benim de şüphesiz ki gönlümde önemli yer tutmuş Milli Takımlar var. Kendimce aklımdan ve kalbimden bir parçalar almış 5 ülkeyi gönül gözümün gördüğü derecede sıralayacağım.

5- Biliyorum bu isimi duymaktan bıktınız ama -Sneijder-'li, Robbenli, 2 metre boyu ile her yere uzanan Engelaarlı 2008 Hollanda'sını sevmemek mümkün müdür? Her turnuvanın en iyi futbol oynayan takımı olup da kupa sevinci yaşayamayan nadide bir 'başarısızlık'hikayesidir 'Portakallar'. İtalya'ya 3 atıp da turnuvanın flaş takımlarından Hiddink'in çalıştırdığı benzer bir oyun anlayışını sahaya yansıtan  Rusya'ya elendiğinde soluksuz bırakmışlardı beni. Balgam gibi yapışmış,gitmemişti boğazımdan. Burada olmayı hak ediyorlar, ( 5.olsa bile )
4 - Açıkçası İspanya'nın hangi kadrosunu seçeceğimde karar vermekte zorlandım. Turnuvayı kazanmaları sonrası Aragones ve nam-ı diğer 'Okçu' Guiza'nın Zico ile taptığım Fenerbahçemin başına geleceğinden habersizce izledim İspanyayı. Her top çevirişlerinde 'vay lan' ne top oynuyorlar dedim ' vay anasını Gökmen neler oluyormuş haberimiz yokmuş'' diyen Kaya Çilingiroğu edasında..
 Oynadığı futbol itibari ile sıralayacak olsam , şüphesiz ki ilk sırayı alırdı ama Guiza ve Aragones'in kadroda bulunmasını da fırsat bilip, mazlumun yanında olmak lazım bahanesine sığınaraktan, Boğa'lara 4.sırada yer verdim.
3 - Adı güzel umutlara isim olmuş takım 'Kızılyıldız'a 90'ların başındaki o efsane yıllarını yaşatan kadronun son demlerinden oyuncular vardı Hırvatistan 98 takımında. Kadrosu formasından güzel bu takımda kimler yoktu ki .O dönemlerin efsane golcüsü Suker, Prosinecki, Boban'lar..  'Formasını koysan' şampiyonluğa oynar safsatasını haklı çıkaracak olan turnuva takımı Almanlara çeyrek finalde 3 atan, ev sahibi 'Lobici' Fransa'ya hakem desteği ile uzatmalarda elenen o güzel takım.. Benim aklı başında diyebileceğim yaşta izlediğim ilk turnuva olması itibariyle, bendeki yeri ayrıdır.
2- 'Zalım' Suarez'in son saniyede eliyle çıkarması, ( burada çirkinleşeceğim ) Allahsız Asamaoah Gyan'ın penaltıyı kaçırması ile penaltılarda giden yarı final, 'Afrika'yı gururlandır Gana' pankartını tutan o siyahi abimiz. Burada duygulanıyorum, fazla betimleme yapmaktan kaçınıyorum ama acı değil mi çekiyor insanı. Bendeki yeri apayrıdır Gana'nın. Yarı finale en çok yaklaşan Afrika ekibi, olimpiyat şampiyonu olan bir jenerasyon üzerine inşa edilmişti. . 2010 yılında o zamanlar Avrupa'nın en iyi 5 ön liberosundan biri olan Essiensiz çıktığı maçlarda 'Essien'e de gerek yokmuş be ya' rahatlığında top oynayan Gana'nın , o alçak penaltı ile eleneceğini nerden bilecektik. Umudun zeybeği gibiydi, güzel umutlar barındıran güzel bir şarkı gibiydi, o güzel kadro yazık oldu..
1 - Milliyetçi duygular kontenjanımdan yararlanarak ilk sıraya Türkiye'yi koymalıydım. 2008 Miracle Team'i mi alsam, Ronaldo'nun burun ucunun 70 milyonun rüyasına musallat olduğu 2002 kadrosunu mu diye çok düşündüm açıkçası. Ve Dünya Kupası olması ve ülkece gördüğümüz aklı başında ilk Dünya Kupası olması  neticesinde 2002'yi seçtim..Galatasaray'ın 2000 kuşağından Allah gani gani razı olsun ki, böyle bir başarıyı görme fırsatına eriştik.Kariyerinin zirvesinde olan Leverkusenli Yıldıray, Hasan Şaş, Hakan Şükür'lü o kadro. İnsan her bir isim hakkında ayrıntı girmek, güzel tasvirler kurmak istiyor ama, yıllarca Kupa yoksunu bu yüreklere itfaiye hortumuyla su serpen bu güzel takımı anlatmaya kelimeler ne hacet..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...