İnönü'de alınan Gaziantepspor beraberliği ile şampiyonluk ve hatta Trabzon deplasmanında 3-0 gibi bir skorla dönen Fenerbahçe'nin de bir takım tabularını yıkmış olması neticesinde -görece- ikincilik şansı kaybedilmiş oldu. Fenerbahçe ve özellikle Galatasaray'ın mental anlamda bir eşiği geçtikleri aşikar. Bu eşiği geçerken birisi Didier Drogba'nın girdiği dakikadan itibaren bir hava katması ile diğeri ise rezalet bir deplasman grafiğine rağmen kanlı bıçaklı olduğu rakibini skor olarak sürklase ederek geçiyordu. Beşiktaş ise kümülatif şekilde oluşan sorunlarla boğuşup, saha içi olaylar neticesinde kendi kendine ket vuruyordu. Bu hafta taraftarın da maç sonu ıslık "şovu" bunların hepsine tuz biber olmuş vaziyette. Bu yazıda flash back yapıp saha içi belli başlı karşılaşmalara değinip biraz da ekstralar katacağım. Öncelikle ligin ikinci hatasında İnönü'de oynanan Galatasaray karşılaşmasına dönüyoruz.
1.Beşiktaş-Galatasaray: Fahiş hakem hatası sonucunda olmayan bir penaltı ve kaybedilen iki puan. Taktik düzenin, anlayışın, sistemin vs. oturmadığı o dönemde Galatasaray beraberliği kötü sonuç olarak görünmese de psikolojik olarak taraftarda ve ister istemez oyuncularda bir "baskı" yarattı. Hele ki o dönemde çok küçümsenen yeni Beşiktaş'ın kendini ispatı o üç puandan geçiyordu. İlk etkenimizi BİNGO diyerek vurduk:Fahiş hakem hatası.
2.Gaziantepspor-Beşiktaş: Deplasmandaki Antep mağlubiyeti ile başlayan, sonrasında Sivasspor ve Fenerbahçe mağlubiyetlerinin de geldiği o kırılma dönemlerinden ilkinin başlangıcı. Hakikaten iyi oynanan bir karşılaşma sonunda gerek bireysel hatalar gerekse de takımın maç "tecrübesizliği" ile maçı tutamaması mağlubiyetin direkt etmeni. Burada sıkıntı daha beşinci haftada bu takımın skoru tutamamış olup arada yarım dönem geçmesine rağmen bir çözüm üretilemiyor oluşu. İkinci etkenimizi de bulduk:Maçta skorun tutulamaması ve ilerleyen haftalarda çözüm üretemeyen Samet Aybaba.
3.Beşiktaş-Sivasspor: Uğur Boral'ın yaptığı o dalkavukça hata neticesinde Aatif'in attığı gol. Üçüncü etken: Bireysel hatalar.
4.Fenerbahçe-Beşiktaş: O zamana kadarki en silik oyun oynanıp 3-0'lık hezimeti yaşayan takım moral olarak dibe çöktü. Bu kendilerine olan güvensizliği ve bu takımın ne kadar kırılgan olduğunu gösteriyor. Aynı zamanda Beşiktaş'a karşı isim olarak saygı ile bakan takımlar karşısında Beşiktaş'ın ne kadar zorlandığının Sivasspor karşılaşmasından sonra ikinci göstergesi oluyor.Dördüncü etken: Hadi kibar tabiri kullanalım, zorluk derecesi yüksek olan "hedef" maçlarda istenilen skoru geçtim oyunun kırıntısı bile oynanamıyor.
5.Beşiktaş-Trabzonspor: Kelimenin tam anlamıyla olağanüstü oynanan bir ikinci yarı ve Olcay'ın kaçırdığı son saniye karşı karşıyası neticesinde bu kez iyi anlamda bir kırılma anı yaşandı. Samet Aybaba Ersan Gülüm gibi Oğuzhan Özyakup gibi doğruları zorunluluktan da olsa yapmaya başlayacaktı.
6.Beşiktaş-Bursaspor: İkinci yarının ilk on dakikası oynanan muazzam oyun ile belki de kopabilecek maç oyuncuların -maç genelinde- yaşadıkları akıl tutulmaları neticesinde 3-3'lük beraberlikle sonuçlandı.Beşinci etken:Oyuncuların coşku neticesinde akıl tutulmaları ve yine skoru tutmayı becerememesi, buna müteakip ikinci madde.
7.Beşiktaş-Eskişehirspor: Yetmiş dakika alışılmışın dışında pozisyon vermeden ve maçı istediği gibi idare edip 2-0'lık skoru da alan Beşiktaş daha sonra yaptığı panik neticesinde 2-2'lik beraberliğe eyvallah dedi. Aslında ikinci etkenin yine takendisi.
8.Beşiktaş-İBB: İBB'ye karşı benim izlediğim en iyi Beşiktaş belki de bu Beşiktaş'tı. Maç genelindeki -özellikle Doka'nın golü- fahiş hakem hataları yine iki puana mal oldu. Buraya da ilk etken yazıyoruz.
9.Galatasaray-Beşiktaş: Büyük maç sendromu... Samet Aybaba'nın taşlarla oynaması on kişi kalan rakibe karşı bile alışıldık rölanti oyununu dahi oynayamayan Beşiktaş'ın bu puan kaybındaki ana sebep. Altıncı etken: Samet Aybaba'nın özellikle derbi ve hedef maçlarda oluşturduğu tutum ve yaptığı hamlelerin takıma ket vurması.
10.Beşiktaş-Karabükspor/Beşiktaş-Gaziantepspor: Takımın artık tam anlamıyla kırılması ve on kişi kalan rakipten bile çekinir, korkar hale gelen bir psikolojiye bürünmesi. Bunu sadece insan psikolojisi ile açıklayalım.
On maddenin ardından elimize geçenleri şöyle bir sıralamadan önce bir de kesinlikle gözden kaçmadığına emin olduğum bir bilinçli dışarıda bırakış var. O da sakatlık. Kimine göre şanssızlık, kimine göre sağlık ekibi(sağlık ekibi biraz afaki yorum oluyor). Buna karşı aslında görünmeyen köyü görünür kılan Ekşi Beşiktaş yazarlarına ayrıca teşekkür ederim. Peşin peşin ettiğim teşekkürün nedenini şuradan görmeniz mümkün. Bu denli kısıtlı kaynaklar ile girilen sezonda güzel işler çıkarıyor dediğimiz Beşiktaş'ın en büyük sorunu aslında kendi içinde oluşuyordu. Sürekli olarak suçlu arama çabasına giriliyor fakat oyuncuların kendine bakmaması, antrenman sahasının uygun olmaması, şanssızlık gibi faktörülere "suç atılıyordu" lakin sorunun kaynağına bir türlü inilmesine izin verilmiyordu. Galatasaray'ın Scott Piri ile çalıştığı bir ortamda Beşiktaşlı futbolcuların amiyane tabirle kahvehane kondüsyonerlerine teslim edilmesi kesinlikle bu takıma ihanet ile eş değerdir. Amacım burada ne Piri'yi övmek ne de "benim de eşeğim olsun kırbacı vurayım!" zihniyetiyle yaklaşmak. Fazla uzatmayacağım, ne demek istediğim harfi harfine anlaşılmıştır. Şimdi o etkenleri bir sıralayalım:
1.Sakatlıklar
2.Bireysel hatalar
3.Skorun tutulamaması ve Samet Aybaba'nın bu konuda takındığı çaresizlik tavrı.
4.Samet Aybaba'nın hedef maçlarda ve derbilerde takım üzerindeki olumsuz etkisi
5.Takımın kırılgan yapıda olması.
6.Fahiş hakem hataları. Hakem hataları ile kendimi avutup kişisel egoma mastürbasyon uygulama peşinde değilim. Bu hataların Beşiktaş'ı bu kadar çok sonuca etki edecek şekilde bulması hakikaten sinir bozucu. Dillendirmediğim lehte ve aleyhte hatalar da var tabii. Tartmak isteyene anlayacakları dilden:Hodri meydan.
Beşiktaş'ın "Feda" sezonunda rakipleri de bu kadar düşmüşken rahatça şampiyonluğu dillendirebileceği şu sezonda en iyi ihtimalle üçüncü olabilecek olması keyif kaçırıcı olan şeydir. İşte şu sıraladığım maddeler de "Neden?" sorusunun cevaplarıdır. Buna karşın ben dahil bütün taraftarın "Bu yıl neden şampiyon olunmadı?" diye homurdanacak olmasındaki en büyük sebep de bu takımdır. Unutmayalım. Geride kalan dönemi minimum seviyede sakatlıkla geçirip bir de UEFA lisansı alınabilirse kararda geçen bir sezon olacak. Üzgünüm saygı değer Beşiktaş taraftarı. "Çıldırt bizi başkan, çıkart bizi baştan; Robinho" dediğiniz için bu kararda kelimesine birkaç sezon daha aşina olacaksınız.
Sevgilerimle,
Ufuk Tolga Aldırmaz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder