Aykut Kocaman ve dolayısıyla da Hasan Çetinkaya'nın alametifarikası olan Fransa pazarı, Fenerbahçe'nin son transfer dönemlerindeki kurtarıcısı rolünde. Kurtarıcı derken kesinlikle kötü bir anlam addetmeye çalışmadım, yanlış anlaşılmasın. Aksine, o pazardan alınan her oyuncu Fenerbahçe'ye büyük katkılar sağladı dersek de yeridir. Kimi Mamadou Niang gibi etken kimi de Issiar Dia gibi tamamlayıcı parçalar oldu ama en önemlisi "oldu" ki Aykut Kocaman'ın bu pazar üzerindeki ısrarcı tavrı da sanırım kendisi adına en beğendiğim özelliğidir, naçizane.
Gelelim Younes Belhanda'ya geldi, gelecek; imza attı, atacak denirken Fenerbahçe şirket bazında bir vazgeçiş bildirimi yayımladı. Bildirideki dikkat çekici ibareyi direkt olarak aktarma gereksinimi hissediyorum:"...hem Fransız kulübü, hem de Faslı futbolcu Belhanda’nın üzerinde anlaşılan bonservis ücreti ve futbolcunun talep ettiği transfer bedelleri hakkında sürekli değişiklik içeren talepleri üzerine..." Şimdi gelin bunun üzerine birkaç kelam edelim.
Varan 1:Abdullah Kiğılı'nın bu transfer sürecinde -en azından basın ilişkileri yönünden- önemli bir rol oynadığı hepimiz tarafından bilinen bir şey. En az üç transfer yapacağız minvalindeki açıklamalarından sonra ilk dillendirilen isim de Belhanda oldu. Girişimlerin yapıldığı açıklandı. CNN Türk'e bağlandığında yaptığı açıklamayı ek kısımdan net biçimde okuyabilirsiniz ancak ben ufak bir özet geçeceğim. Belhanda'yı dillendirerek hata ettiklerini ve dolayısıyla fiyatın arttığını; aynı zamanda -net olarak dillendirmese de anlayabileceğimiz kadarıyla- başka oyuncularla da görüştüklerini ve işin bir hafta içinde sonuçlanacağını belirttiler. Bunu cebe alıp ilk sıkıntıyı söyleyelim: Değil bir hafta, transfer dönemi sonunda dahi ne Belhanda ne de alternatif bir isimle anlaşma sağlanamadı.
Varan 2:Olay üzerinden çok da uzun bir süre geçmemişken haberlerin ana konusu olan "Fenerbahçe Belhanda ile anlaştı!" manşeti borsa bildirimi ile yalanlandı. Olması gerektiği gibi. Buna karşın girişimlerin devam ettiğini biliyoruz.
Varan 3:Montpellier'in tonton dedesi(!) Niccolin "Gidip Platini'ye ağlayamam" diyerek transfere izin vermeyeceğinin daha ilk baştan sinyalini verdi.
Varan 4:Kiğılı TRT Spor'da yayınlanan Futbol Ateşi programına bağlanıp Belhanda ile anlaştıklarını ve bu transferin 1-2 gün içinde biteceğini dillendirdi. Dikkatimizi "anlaşma" kelimesine veriyoruz. Bir daha tekrar ediyoruz: Belhanda ile anlaşıldı. Flash back yapacağız. Yanlışım varsa düzeltin, anlaşmak demek -özellikle böyle kesin bir dille- futbolcunun imza atmaya hazır hale gelmesi ve arada "hiçbir" problemin kalmadığının göstergesidir. Buna müteakip anlaşmak demek oyuncunun maddi-manevi yönden sözleşme koşulları ile kişisel tatmininin sağlanması da demektir. Hiç kimse kusura bakmasın bu noktada iyi niyetle yaklaşamıyorum. Birinci ağızdan bu şekilde anlaşma açıklaması geldikten sonra futbolcunun değişen talepleri demek bebekleri TV kumandası ile oyalamaya benziyor. Sayın Kiğılı bu noktada bir bakıma isteyerek veya istemeyerek taraftarı kandırmıştır. Twitter'da bolca kullandığım SBT'lerden birisi de tam bu noktaya geliyor. Devam...
Varan 5:Niccolin hepimizin kınadığı o para içerikli açıklamalarını yaptı. Adam manyak evet biliyoruz. İlk tavrından farklı bir tavır takındığını söylemek abes kaçar. Bunu iddia edeceksek belki daha da sert bir şekilde transferin önüne set çektiğini belirtebiliriz.
Varan 6:Fenerbahçe borsa bildirimi ile Montpellier ve Belhanda ile görüşmelerin başladığını duyurdu.
Varan 7:Niccolin'den Inter açıklamaları geldi, Inter cephesinden yalanlandı. Fenerbahçe bu transferde tek istekliymiş gibi basınımız tarafından yazılıp çizilmeler yerini daha gerçekçi yaklaşımlara bıraktı. Bir takım balon haberler çıkarıldı. Misal, Everton.
Varan 8:Niccolin futbolcularını Avrupa'nın belli ülkelerindeki belli kulüplere satacağını dillendirdi.
Varan 9: Fenerbahçe'den yazının başında belirttiğimiz bu transfer için defterin kapandığının resmi bir şekilde açıklandığı bildirinin gelmesi.
Varan 10: Kiğılı'dan bu transferin Niccolin nedeniyle olmadığı açıklamasının gelmesi. Bu açıklama sırasında Belhanda ile anlaştıklarını bir daha vurgulayıp resmi borsa açıklaması ile çelişen bir deklareye daha imza attı. Dördüncü maddede yaptığım vurgular bu noktada da aynen geçerlidir.
Hepsini özet şeklinde geçmeye çabaladım. Sıralamada ufak tefek yanlışlıklar olabilir, mazur görünüz. Toplama, çıkarma, çarpma, bölme, karekök ve türev alma işlemlerinin(!) ardından önümüze iki sorun geliyor. İlki saha için önemli olan sorun: Belhanda'nın olmama ihtimaline karşı niçin farklı bir plan ortaya konulmadı? Alternatiflere yönelmeye tenezzül edilmedi? Kimse bana Salih Uçan'ın formuna güveniliyor demesin çünkü Aykut Kocaman'ın garantici kimliğinin ardını görebilmek için Emre Belözoğlu transferine bakmamız bile yeterli. Sezon başı ego meselesi haline getirip yolları ayırdıkları Emre'yi tekrar istemek denize düşen yılana sarılır mantığından öte değildir. Artık bir şeyleri kurtarma çabasının ne kadar baş gösterdiğinin yansımasıdır. İkinci sorun ise Kiğılı ve dolayısı ile yönetimin niçin Fenerbahçe taraftarına pembe düşler kurdurtma peşinde koştuğu. Yapılan açıklamalar, bildirimler, çelişkiler net biçimde gösteriyor ki Belhanda'nın Fenerbahçe ile anlaştığı yok. Eğer anlaşma olsaydı Belhanda bu paraları kaçırmazdı. Bunu söylememdeki gaye Belhanda'nın paragöz bir kişiliğe sahip olmasından kaynaklanmıyor. Aksine bir takım sorumlulukları var ve bunları karşılamak için Fenerbahçe onun için güzel bir adım olurdu. Fazla sapmadan esas fikrimize dönelim, Belhanda Türkiye'de kafaya oynayan Fenerbahçe'ye gelmek yerine(ücret de cabası) Montpellier'de kalıp kariyerine çok daha doğru bir yön vermiştir. Transfer dönemi açılmadan önce sosyal medya organlarında defalarca dillendirdiğim gibi haklı çıktım. İyi ki demiyorum. Belhanda'yı Türkiye'de izlemek isterdim, yazık oldu.
Hepsini bir kenara bırakıyorum ve tüm samimi duygularımla dile getiriyorum. Fenerbahçe taraftarının gözünü açması gerekiyor. Yönetim insanları salak yerine koymaktan vazgeçmedi, vazgeçmiyor. Fenerbahçe Spor Kulübü'nün esas sahipleri kim göstermenin vakti bence geldi de geçiyor. Kendini "Halkın Takımı" olarak addeden arkadaşlarıma, dostlarıma en büyük tavsiyem budur. He bir de son olarak, "Fenerle kimse başa çıkamaz!" fikrini bir kenara bırakmadıktan sonra sizden de bir bok olmaz, açık ve net. Kalın sağlıcakla.
NOT: CNN Türk Açıklamaları
TRT Spor Açıklamaları
Belhanda Neden Olmadı Açıklaması
Ufuk Tolga Aldırmaz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder