Maçtan önce girdiğim postta Schalke'den bahsederken kadro üzerinde net bir fikir üretemeyip, orada yazdığımın aksi olduğunda buraya özellikle belirteceğimi dillendirmiştim. Gelin, bakalım. Kalede Hildebrand beklediğimiz gibi yerini almıştı. Savunma dörtlüsü Höger-Höwedes-Matip ve Kolasinac'tan oluştu. Fuchs'un oynayacağını kesin gözüyle bakıyordum lakin sanırım son haftalarda düşüşe geçen savunma grafiği Jens Keller'i Kolasinac alternatifine yönlendirdi. Onun dışında ihtimal dahilinde olan Höger'in sağ bek oynaması da düşündüğümün aksine hücum açısından Schalke hanesine artı puan olarak yazıldı. Galatasaray'ın sol kanatta Sneijder ile farklı bir rota izlemesi de tabii ki bunun en büyük etkeniydi, değineceğiz. Orta saha ise beklenti ile bire bir örtüştü. Jones-Neustadter/Farfan-Draxler-Bastos beşlisi genel anlamda maçtaki oyun farkını da ortaya çıkaran dizilim oldu diyebiliriz. İleride ise sakat olduğu öne sürülen Huntelaar vardı.
Savunmanın yaptığı birkaç kritik hata var ki yine beklentimiz dahilinde birbirine alışkın olmamanın getirileri idi. Özellikle çizgi halinde kalınan ve hamleler dışında adam paylaşımının doğru yapılmadığı durumlar vardı. Bunun dışına Höwedes-Drogba eşleşmesini yazabiliriz. Höwedes tercihi de Drogba "korkusu" üzerine doğru bir tercih haline geliyordu. Orta sahadaki akıcılık ise şahsen beni fazlası ile şaşırttı. Ligin belirleyici olmama ihtimali de bu noktada ortaya çıktı diyebiliriz. Schalke açıkça Şampiyonlar Ligi arenasında kendine daha güvenerek oyununu icra ediyor. Özellikle kanatlardaki Farfan ve Bastos, savunma açısından zayıf olan Galatasaray beklerini duman etti dersek yanlış olmayacaktır. Farfan'ın içe kat edişleri ile birlikte savunmanın fazlasıyla afallaması ve çözümsüz kalması da net biçimde kalitesizliği gösteriyor. Savunmayı "toparlayan" ise özellikle hakkını vermemiz gereken Semih Kaya oldu. Bunun dışında Huntelaar'ın antrenman eksikliğinin gözle görülmesi sanıyorum ki sadece benim gözüme batmamıştır. Özellikle altını çizdiğimiz o hızlı atak ile golün yenmesi de ayrı bir ironiydi, değinmeden geçmeyelim.
Galatasaray'a baktığımızda ise sahada 4-4-2 ile 4-3-1-2 arasında değişkenlik göstermeye zorlanan; ancak futbolcular tarafından sadece çabada kalan bir sistem icrası vardı. Sneijder'in sol kanattan içeri kat etme çabası da benim açımdan bunun açık göstergesidir. Bunun dışında yukarıda belirttiğim o savunma kalitesizliği ile Sneijder'in arafta kalması ilk yarıda Schalke'nin o kanadı otobana çevirişi anlamına geliyordu. Ekstra olarak Schalke'nin zaten sorunlu olan geriden oyun kuruşunun nasıl oluyor da Fatih Terim'in Galatasaray'ında etken hale getiriliyor anlamak mümkün değil. Bununla birlikte Drogba'nın fiziksel olarak istenilen seviyede olmamasını da göz önünde bulundurunca acaba bu önde daha agresif olabilecek Umut Bulut'un tercih edilmesi daha iyi olur muydu diye düşünmedim değil.
Bunlar dışında maç hakkında söylenebilecek üç şey kalıyor. İlki Fatih Terim'in Amrabat hamlesi ile takımını ipten aldığı, ikincisi zemin bozukluğunun net biçimde Schalke aleyhine olduğu. Sonuncusu ve belki de en önemlisi, bu kadar küçümsediğimiz(!) Bundesliga ekibinin her atağının belirli bir organizasyon içinde olduğu ve ligimizin açık ara en iyi takımı olduğu düşünülen Galatasaray'ın ise hatırladığım tek bir organize atağının olmaması ülke futbolumuzun minimize tabanda ne kadar "küçük" olduğunun bir göstergesi. İkinci maçta şansların eşit olduğunu düşünmek ise ahmaklık olacak. %51 Schalke 04 önde.
MAÇIN ADAMI: Jermaine Jones
NOT: Ülkemizin yetiştirdiği faal en iyi futbolcu net biçimde Selçuk İnan. Bu gece fikirlerim biraz daha pekişti.
Ufuk Tolga Aldırmaz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder