7 Mart 2013 Perşembe

Değişen statülerin gölgesinde: Ötekiler


Biraz absürd gelebilir, şu yazıyı yazmam, yada bunu denemem. Bence hiç de tuhaf değil,baştan belirteyim. Dünyanın en güzel 5 besin kaynağı arasındadır midye dolma,burası tartışmaya kapalı bir kere. Kırmızı çizgilerimizi baştan belirtelim. Tanesi ortalama çoğu tezgahta 30 kuruş ile 2 TL arasında değişen dolmacıklar, ''cebindeki bozuk paralarımla yerim ya'' bahanesiyle yanaştığın tezgahta, seni öylesine bir çeker ki, limon suyu çenenden akarken, kolunla bir yandan siler, bir yandan da yemeye devam edersin. Bozukluklarımı vereyim diye yanaştığın o tezgahtan varsa nakitlerini de vererek ayrılırsın.Böyle bir bağımlılıktır midye dolma,bilen bilir,bilmeyen hiç yaşamamıştır,geri kalan ömrünü de saksı olarak geçirebilir.
Bu güzel dolmacıklarımız, her güzel şeye atılan yaftalardan nasibini almıştır. Neymiş efendim, zararlıymış da,denizdeki tüm demirleri çekiyormuş da,geçiniz azizim bunları.
Midye dolmanın, işlevselliğini,lezzetini tartıştırcak değilim,zira hayatımdaki en büyük keyiflerden biridir. Bu yasaklı elma tadındaki o küçük içi bulgur dolu dünya harikasını, seyyarda yiyeceksin. Öyle Şampiyon Kokoreçmiş,restaurantmış falan hikaye,yeme daha iyi. Gidicen yanaşıcaksın bir tezgaha, tırnaklarının içi siyahlıklar dolu pis elleriyle açıcak sana dolmanı,başlıcan yutmaya,güzelliği hiç de o elleri umarsamadan.
Neyse buraya kadar zorlama bir methiye oldu,aslında yazmak istediğim bu değildi. Her gün yolum üzerinde gördüğüm 3 midye dolma hattı var. Her birine muhakkak uğrar,borcum varmış gibi alırım,yerim giderim. Bağımlık n'apayım?
Bu kadar midye dolma alışkanlığım varken, midyeci profilleri üzerine de bilgim mevcut doğal olarak. Şu ana kadar gördüğüm ve sosyo-ekonomik zeminini çokça merak ettiğim bir durum var. Neden midyecilerin çoğu Mardinli?
Elbette bunun, gettolaşmayla da bir bağlantısı vardır. Köyden kente göç esnasında, yakınlarının yanlarına taşınan insanlar, meslek sahibi olmadan, bir umut yola koyuluyorlar. Geldikleri yerdeki akrabalarının onlara iş sağlamada kolaylık sağladığını düşünür, ötekileştirilmiş bireylerin kendi içerisindeki birlik duygusundan yola çıkarsak, bu soruya kendimce bir cevap verebilirim sanırım.
Buraya kadar olan kısmı aslında çok basit ve saçma başarısız bir yazının tüm gerekliliklerini yerine getiriyor gibi. Son 4 aydır gözlemlediğim bir durum var . Seyyar satıcı profilleri çoğunlukla, hep toplumun yüz karası, ötekileştirilmiş, yaratılan toplum normlarının altında kalmakla beraber ''kro' da denen sosyal tipolojilerdeydi.
Ama son 4 aya baktığımda, biraz değişiklikler var gibi. Örneğin, tezgah başında eli yüzü düzgün, yaratılan toplum standartlarında proto tipler görüyorum. Hatta üniversite mezunu olanlarına, konuşması,diksiyonu,giyimi oldukça iyi olanlarına da rastladım. Buna cevap arıyorum, pek de işin içinden çıktığım söylenemez. Mesela Maslak Atatürk Oto Sanayi metrosunun orada bir nohut-pilavcı var. Adam çift tezgah-araba çalışıyor. Kazancı Allah artırsın gayet yerinde, genel seyyar satıcı profillerinin çok uzağında. Ona biraz da utanarak, nedenini inceden sorduğumda, ''ne vergim var, ne patron kaygım.. 10 gibi kuruyorum tezgahımı sabahtan, akşam iş çıkışı paramı basıyor,çıkıyorum '' cevabını vermişti bana. Bundan öncesinde kırtasiye işlettiğini söyleyen ve geçinemediğini belirten abimiz, '' esnaf olduğun takdirde, devletin sırtımıza yüklediği vergiyi,eşek olsam taşıyamam'' diyerek sosyal bir göndermede de bulunmaktan kaçınmıyor.
Son zamanlarda toparlayacak olursak,gözlemlediğim bu. Seyyar satıcı profilleri,ötekileştirilmiş,varoş olarak tabir edilen tipolojilerden uzaklaşıyor gibi. Bunun nedenini de aslında, Maslak'taki abimiz açıkladı. Yasal esnaf olmak çok zor. '' Devletin sırtıma yüklediği vergi''.. Öte yandan, kazandığın paranın da neredeyse aynı oranda olması ve başında hiç birşey yapmadığı halde sürekli sana saran bir müdürün olmaması da cabası olsa gerek. Çalışma şartları diyeceksiniz elbet. Masa başı iş,kravatlı soytarılar,seksi bir sekreter falan,tabi güzel fantaziler bunlar. Ama, kapitalist sistemde insanların statülerini koruma ve geliştirme kaygıları içerisinde birbirlerinin bokunu yüzlerine sürme savaşı verdiği, idealize edilen işlerde çalışmak yada esnaf olmak pek de kolay ve çekice gözükemeyebiliyor artık. Seyyar satıcı profillerine bakıp da ,'' ay yazık,bu soğukta bak gariban ''diyen,belki de 1000 liraya call center'da çalışan,o 1000 lirasının 300'ünü de makyaja veren asalak tüketim çılgınlarından daha sakin ve daha kazançlı bir iş yapıyor. Malum kokuşmuş dünya düzeninin en dışlanmış konumunda çalışmak, o sosyal seçilim savaşında yer almaktan daha kolay geliyordur belki de,kim bilir?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...