9 Mart 2013 Cumartesi

Umut

2002-2003 sezonunda gelen yüzüncü yıl şampiyonluğunun ardından muhteşem bir atmosfer vardı. Kaç yaşlarımda olduğumu gecenin bu saati net biçimde hatırlayamıyorum. Biraz da uyku var mazur görünüz. O atmosferin ardından futbolla fazla ilişiği olmayan ama iyi de bir futbol izleyicisi olan baba bey oturduğumuz binanın altındaki dükkanı sadece maçların izlediğin bir kafe yapma girişiminde bulundu. Sandalyeler alındı, çay ocağı kuruldu, dev ekran yerleştirildi ki bizim sokağın aşağısındaki kahveci Hasan Amca'nın ekranının neredeyse bir bir buçuk katıydı. Digitürk anlaşması da yapıldı. Her şey hazırdı.

Babadan miras olan o Beşiktaşlılık pek belli etmese de kendisinde de heyecan yaratıyordu. İşler başta iyi gitmese de Beşiktaş iyi gidiyordu. Manevi anlamda sorun yoktu. Yeni açılmıştı ne de olsa ticarethane. İnsanların ayağının alışması gerekiyordu. Ligde haftalar ilerliyordu. Beşiktaş hala iyi gidiyordu. Hasılat hala yoktu. Net hatırlıyorum. Digitürk senetleri zor çıkıyordu bırakın hasılat yapmayı. Sorun yoktu çünkü Beşiktaş hala iyi gidiyordu. Babamın iyi Beşiktaşlı olduğunu da bilen mahallelinin neredeyse tüm Beşiktaş taraftarını da çekiyordu bizim fakirhane. Bir de Cemal Amca vardı. Yaklaşık altmış yaşlarında en baba Beşiktaşlıyım diyenini cebinden çıkarırdı. Şişman kelli felli bir adamdı. Göbek kendinden önce gidiyordu. Herkesin yüzler gülüyordu ta ki Samsunspor maçına kadar. O günden sonra her şey tersine gitti. Kafenin geliri yükselmeye müşteri çoğalmaya başladı. Çaylar desen gırla. Yüzdeki sırıtmalar da yok oluyordu yavaş yavaş. İlk haftadan sektirmeden her Beşiktaş maçına gelen Cemal Amca da ortalarda gözükmüyordu. Sonra öğrendik ki hayatta en çok bağlı olduğu değeri, Beşiktaş'ını öyle görmeye dayanamamış kalp krizi sonucunda vefat etmişti. Allah rahmet eylesin, büyük adamdı.

Gel zaman git zaman Beşiktaş hep kötüye gitti. Bizim işler de "Çok şükür der gibi" idi. Artık gelen Beşiktaşlı sayısı 10-15'i geçmiyordu. Derbi galibiyetleri, günlük başarılar yüzlere tebessüm getirse de yere atılan çekirdek kabuklarını süpürdüğümüz gibi o tebessümleri de süpürüyorduk sanki babamla. Çok varlıklı bir muhitte de yaşamadığımızdan ani sevinçler de yitip gidiyordu işte bir bir. Zaman geçiyordu yine. Hiç unutmam Ali Sami Yen'de Delgado'nun atıldığı ve ağır yenilgi aldığımız o maç sonunda babama "Sen de bu dükkanı açtın açalı gün yüzü görmedik be baba." demiştim ağlamaklı. İçerlemişti baya. Lise çağındaydık o zaman kendisine bir bira bana da kola ısmarlamıştı halletmiştik hesabı. Sonra o sezonun sonu geldi, malum. Şampiyonluk geldi. 2008-2009... Çifte kupa hem de. Denizli deplasmanında takım şampiyonluk turu atarken bir sezon önce peder beyin yaptırdığı sinevizyon perdesine bakıyorduk bu sefer. Mağrur bir gururla. Babam sanırım yandan beni kesiyordu. Hayatımda ilk defa adam akıllı bir şampiyonluk görmüştüm çünkü. Büyük ihtimalle aklında o gün söylediğim cümle de vardı. Bir şey söylemedi. Bir şey söylemedim. İlk defa öyle sarıldık birbirimize. Belki de sevgisini göstermeyi bir gram beceremeyen adamcağızın bahanesi oldu o. Bilemiyorum ama o günü unutamayacağım. E malum Beşiktaş'ın sık şampiyon olmadığı yıllarda da bu sahnenin tekrarlanması pek olası olmadı. O günden beri bir burukluk var içimde. Acaba bizim aramızdaki baba-oğul ilişkisi gibi ne köprüler kurdu bu değer? Acaba neleri değiştirdi?

O yüzden bir umut var içimde. Bu sezon en uzak olduğumuz sezondu belki de. Bu sezon en olmayacak sezondu belki de ama olabilir. Bu takım her şeyi yapabilir. Fenerbahçe maçının sonunda, Trabzonspor maçının sonunda yere yığılırken, Gaziantepspor karşılaşmasının sonunda ağlayan Hilbert'in göz yaşında olduğu gibi buruk bir duygu patlaması var. Çok dolduk bu sene. Çok şey biriktirdik. Daha çok kenetlendik. Daha iyiye gidiyoruz. Milyon tane ayrıntı var elbette biliyorum lakin Beşiktaş en zor anda dimdik ayakta durmayı öğretti bana. Eminim ki size de. O yüzden haydi be Kartalım. Bir umut on hafta sonrasını bekliyoruz.

NOT: Babam şampiyonlukla açtım, şampiyonlukla kaparım deyip bir daha açılmamak üzere o kafeyi kapadı.

Ufuk Tolga Aldırmaz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...